Bugün uğradığınız haksızlıkların ardında, geçmiş nesillerde yaşanan haksızlıklar olabilir. Kültürümüzde oldukça göreceli konular hak, hukuk konuları… Herkese göre haklı olan farklı. Ancak; varsa bir görünmez adalet terazisi belki de incesinden tartıyor olanı, biteni, bir de niyeti… Ben haklıyım, sen haksızsın derken kaçıyor ipin ucu ve ilişkiler yıpranıyor. Aile bağları neredeyse kopma noktasına geliyor.
Bu coğrafyada özellikle ataerkil aile yapısının egemen olduğu toplumlarda, kız çocukları nedeni tam olarak bilinmez genelde yok sayılıyor, yasal hakları da bir şekilde ellerinden alınabiliyor.
Amacım; bugün yaşadıklarınızın ardında nesiller boyu süre gelen zincir davranışların olabileceğine dair bir farkındalık yaratmak. Bu sebeple; size gerçek bir hikayeden örnek vereceğim.
Eşler olur da anlaşamaz ve ayrılmaya karar verirse başlıyor bir mal bölüşüm kavgası… Bu esnada mal kaçırmalar da olabiliyor. Eski zamanın birinde, anlaşamadığı ikinci eşinden ayrılmak isteyen baba, küçük oğlunun uyarısıyla, mallarını ağırlıklı olarak büyük oğluna devir eder. Küçük oğlan da bu esnada bazı hisseleri alır. Ancak; kız kardeşler, bu esnada babaları, ağabeyleri, erkek kardeşleri tarafından unutulur, düşünülmez. Gel zaman git zaman baba, ikinci eşine mal vermeden boşanır ama kızlarını da kendi annelerinden kalan maldan dahi mahrum etmiş olur. Nasıl mı? Çünkü büyük oğlu üzerine aldığı malları kendi çocuklarının üzerine geçirir. Çok sonradan haberi olan kız kardeşler de zaman aşımına uğradığı için ana, baba mirasına dair bir şey yapamaz. Kızlara mal kalmasın diye ataerkil sistem olanı, soyu devam ettiren olarak algılanan oğullar arasında paylaştırmıştır. Eskiden ülkemizde sahil bölgelerinde, kıyılar değersiz görüldüğü için kızlara, dağ, ova erkek çocuklara verilirmiş.
O zamanların bilinci nasıldı bilemiyorum ama bu hikayeyi duyduğumda içim cız etti. Kız çocuklarını ikinci plana atan bilinci günümüzde maalesef hala görebiliyoruz. Erkek evlat ve kız evlat arasında bir çifte standart olduğuna da şahit olabiliyoruz. Kısacası; bugün bir kısır döngü yaşıyorsanız, bazı yaşadıklarınıza mantıklı bir açıklama bulmayıp sürekli aynı şeyler hayatınızda tekrarlanıyorsa… Bir haksızlık teması varsa; hak ettiğinizi tam olarak alamıyorsanız, bunun kökleri çok daha önce filizlenmiş olabilir. Elbette eninde sonunda helalleşebilmek kıymetli…
Varsa yapılan usulsüzlükler, haksızlıklar sorumluluğunu yapana bırakıp sonraki nesil olarak kendi hayatına gidebilmek için kendine izin verilebilmeli.
En güzelini ise Yunus Emre söylemiş: “Mal sahibi, mülk sahibi, Hani bunun ilk sahibi. Mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan.”
İlginizi çekebilir: Yaşam boyu öğrenci olmaya var mısınız?