“Ya tam açacaksın yüreğini, ya da hiç yeltenmeyeceksin! Grisi yoktur aşkın, ya siyahı, ya beyazı seçeceksin.” Şems-i Tebrizi
Bazılarımız vardır hani bir deyişte söylendiği gibi “zoru gördüğünde döndü gitti” şeklinde davranabilir. Bir de bir diğer grup vardır ki yıllarca aynı noktada bekler durur; ısrar eder, tekrar dener, yeniden dener… Olmaz olacağını bilse de yine de illaki onu ister. Başlıkta paylaştığım gibi “açılmayan” kapının hemen başında bekler, “bir gün elbet açılacak” der.
Evet, bunu hayatımızın birçok farklı yerinde görmekteyiz. Örneğin bir işe girmeyi çok istiyorsak, bir üniversitenin belirli bölümüne girmeyi çok istiyorsak, bir yarışmayı kazanmayı çok istiyorsak, bir seçmede seçilen “kişi” olabilmeyi çok istiyorsak, bir ülkeyi görmeyi çok istiyorsak ve bunun için gerekli bütçeyi bulmamız sadece bir yarışmada derece almayı gerektiriyorsa… İşte bu örneklerde hep ısrar etmek kavramı önceliklidir; ısrar ederek çalışan olmak, seçilmese de yeniden deneyen olmak, bir kez daha isteyen olmak, bir kez daha moral bozmadan bakabilen olmak, korkmadan ve tekrar ret edilecek olsa bile bunu da göze alarak isteyen olabilmek…
Bazılarımız şunu söyleyebilir, olmayacak bir şey için neden ısrar edelim? Denediğimizde ve sadece bir kez denediğimizde olmayan bir şey için neden yeniden emek verelim? Başka bir yola saparım ve bu yolda farklı bir şey denemeyi tercih ederim. Belirli bir kısmımız ise her ne yaparsak yapalım, başına ne gelirse gelsin ısrarla oldurmaya çalışan olacaktır.
Ben bu yazımda işte bu yaklaşımdan hemen dönüp gitmeyenlerden olalım istiyorum sizlerle. Aşk için biraz ısrar edelim istiyorum, biraz beklemeyi bilelim. Hani düştüğümüzde, reddedildiğimizde, kapılar yüzümüze kapandığında da “ben sevdim, sevdiğim için, sevdiğim kişi için yaptım” diyebilenlerden olalım istiyorum. “Herkes bana deli dese de ben bildiğimi okumaya devam ettim, sevdiğimi olduğu gibi söylemeye ve henüz bana açılmamış olan o kapının önünde o kapının ardında durana, burada olduğumu her gün hissettirerek durmaya devam ettim” diyebilelim istiyorum…
Hayatımızdaki tüm yarışmalardan, çalışarak eriştiğimiz başarılardan ve emek vererek geldiğimiz noktalardan farklı olarak aşk aslında olduğunca bağımlı ve bağımsız değişkenleri içerir; bağımlıdır çünkü gerçekten sevmek vereceğimiz uğraşı, o ısrar etmek gücümüzü, o ısrar etmek halimizin sabrımızın sınırlarını da etkileyecektir. Diğer yandan bağımsızdır çünkü diğer kişiyi de değişken olarak süreçte kapsamaktadır; her ne kadar ısrar ediyor olursak olalım her ne kadar inanıyor olursak olalım her ne kadar biliyor olursak olalım yine de o diğer kişinin özgür iradesi bizim muhteşem ısrarımızdan ve sevgimizin gücünden bağımsızdır…
Peki bugün etrafımda gördüğüm birçok ilişkide her iki tarafın da ısrar etmekten sevgiyle durmaktan en önemlisi “emek vermekten” o diğer kişi kapıları kapattığında ve işte ilişki bir “teste” tabi olduğunda çekip gittiklerini görmekteyim; sonuç olarak ise “olmadı ayrıldık” cümlesi oldukça kolay söylenivermekte…
Bu durumları düşünüyorum, eğer kişilerden bir tanesi bile “arkasını dönmek” için bu kadar acele etmeseydi, bu derece ısrarsız davranmasaydı, belki denemeye çalışsaydı, belki anlamaya çalışsaydı, belki sakince uzaktan baksaydı, belki bulunduğu nokta hala “sev” diyorsa egosunu bir kenara bırakarak orada durmaya durabilmeye devam etseydi ne olurdu? Biz bugün olduğu üzere bir ilişkiden diğerine tabiri yerindeyse “jet” hızıyla geçebilen bir hale daha geç mi gelirdik?
Bakın sevgili Mustafa Kartal güzel eseri İzin Ver Olsun ile ısrar etmek kavramını, inancı, ısrarla düşünmeyi, ısrarla hayal etmeyi, ısrarla emek vermeyi nasıl yorumluyor:
“…Kişi kendini mutlu edecek küçücük bir şey bulup onu düşünmeye başladığında, Çekim Yasası onun düşünebildiğinden çok daha fazlasını ona çeker. Sadece odaklanmayı, bir süre ısrarlı bir şekilde sürdürmek esastır. İstediğiniz şeyi ne kadar düşünürseniz, o kadar olumlu duygu yaratırsınız. Ne kadar olumlu duygu yaratırsanız, gerçek ihtiyacınız olan istediğiniz şey hakkında düşündüğünüzü o kadar iyi bilirsiniz. Böylece hangi yöne akmak istediğinize istemli ve bilinçli olarak siz karar verirsiniz.”
Bugün ilişkilerinizde, sevginizde, aşk olmaya istekliliğinizde yeterince “ısrar” etmekte misiniz? Vazgeçmeden beklemeye ve aşk kadar kutsal bir şey için yeterli “emeği” vermeye razı mısınız? Sınırlarınızı aşmaya, kapılar önünüzde bir anda açılmıyor olsa bile sevdiğinize “burada” olduğunuzu hissettirecek kadar yürekli misiniz? Sevdiğinizi sizinle buluşturacak olan istemek fiiline yeterince zaman vermeye, bunun için gerekeni yapmaya gönüllü müsünüz? Veya “bu aşk olmadı” diye düşünerek kapıyı sadece bir kez çalıp da dönüp gidecek misiniz? İçeride olanı almak üzere kurduğunuz hayalleriniz bu derece “geride bırakılabilir” mi? Eğer yanıt evet ise, yeni yolunuzda kolaylıklar dilemek düşer bizlere…
Ve eğer yanıtınız “hayır, ben bu kapıyı defalarca daha çalmaya emek vermeye ve ısrarla hayal etmeye hazırım” diyenlerdenseniz; o kapı elbet ve umarım bir gün doğru zamanda doğru şekilde sizler için açılır… Yeter ki siz vazgeçmeyin, yeter ki içinizde yanan alevlerin bir hayır ile sönmesine izin vermeyin ve yeter ki siz kapının kapalı olduğu an da bile sadece “sevmek” düşüyle yanmaya devam edin…
İlginizi çekebilir: Aşkta sahiplenmek: Sahip olmakla aşk olur mu?