X

Aşkın tarihinde bir yanılsama: Romantizm

Aşağıda çevirisini okuyacağınız şiir, kaydedilen tarihin ilk aşk şiiridir ve MÖ. 2037 ila 2029 yılları arasında bir tablet üzerine çivi yazısıyla Sümer dilinde yazılmıştır.

Sümer inancına göre toprakları verimli, dölyatağını doğurgan kılmak için hükümdarın yılda bir kez, aşk ve doğurganlık tanrıçası İnanna’nın rahibelerinden biriyle evlenmesi kutsal göreviydi. Büyük bir olasılıkla Kral Şusin için seçilmiş bir gelin tarafından yeni yıl bayramını kutlama töreninde söylenmek üzere kaleme alınmış ve ziyafetlerde, şölenlerde müzik, şarkı ve dans eşliğinde okunan şiir şöyledir:

Güvey, canımın içi,
Gönül açar güzelliğin, bal gibi tatlı,
Aslan, canımın içi,
Hoştur güzelliğin, bal gibi tatlı.
Beni esir ettin, titreyerek önünde durayım,
Güvey, yatak odasına götür beni,
Beni esir ettin, titreyerek önünde durayım,
Aslan, yatak odasına götür beni.
Güvey, seni okşayayım,
Sevdalı okşayışların baldan daha tatlıdır,
Balla dolu odada,
Gönül açan güzelliğinin tadını çıkaralım,
Aslan, okşayayım seni,
Sevdalı okşayışların baldan daha tatlıdır.
Güvey, benden zevkini aldın,
Söyle anama, sana tatlılar verecek,
Babam sana armağanlar verecek,
Ruhun, bilirim ruhunun nerede neşelendiğini,
Güvey, şafağa değin uyu evimizde,
Yüreğin, bilirim yüreğinin nerede sevindiğini,
Aslan, şafağa değin uyu evimizde.
Sen, beni sevdiğin için,
Yalvarırım okşayışlarını ver bana,
Yüce tanrım, yüce koruyucum,
Enlil’in yüreğini sevindiren Şu-sin’im,
Yalvarırım okşayışlarını ver bana.
Senin bal gibi tatlı yerin, yalvarırım elini onun üstüne koy,
Elimi gişban-giysisi gibi onun üstüne koy,
Elimi gişban-sikin-giysisi gibi onun üstüne kapa.

(Bu şiir ABD’li Sümerolog Samuel Noah Kramer tarafından günümüz dillerine çevrilmiştir. Türkçe’ye çevirisi ise Muazzez İlmiye Çığ tarafından yapılmıştır.)

Şiirde ilk görüşte aşk yok, tamamen şartlar gereği evlenilmiş, parasal mevzular konuşulmuş (anne baba birliktelik için hediyeler veriyor), cinsellik aşk evliliği fikrinden bağımsız olarak öne çıkarılmış. Oysa yakın tarihimiz bizi farklı şekillerde kodladı. Buradan anlıyoruz ki aşka dair ilişkilerin tarihi bakış açılarına göre farklı şekillerde gelişmiştir. Bizim aşka yaklaşımımız ise 18. yüzyılın Romantizm kuşatmasından besleniyor. Gelin romantizm çağı çok gerilerde kalmasına rağmen halen bizi aşk konusunda nasıl şekillendiriyor hep beraber bakalım.

Günümüzde aşk artık o kadar kişisel ve kendiliğinden bir süreçmiş gibi dayatılıyor ki toplumun ve kültürün onu yönlendirmedeki hem gizli hem de kritik olan etkisini duymak birey olduğunu düşünen bizler için aşağılayıcı bir fikre bile dönüşebiliyor. Ancak gerçek, bizim şişirilmiş biriciklik algımızdan oldukça farklı. Aşklarımız, aşkta neyin “normal” olduğuna dair güçlü duygular yaratan kültürel bir zeminde gelişir; bu zemin bize duygusal vurgularımızı nereye yerleştirmemiz gerektiği konusunda incelikli bir şekilde rehberlik eder, bize neye değer vereceğimizi, çatışmalara nasıl yaklaşacağımızı, ne hakkında heyecan duyacağımızı, ne zaman hoşgörü göstereceğimizi ve haklı olarak neye öfkelenebileceğimizi öğretir. Aşkın bir tarihi vardır ve biz bazen oldukça çaresiz bir biçimde onun akıntısında yol alırız.

On sekizinci yüzyıldan beri aşk tarihinde Romantizm diyebileceğimiz oldukça farklı bir çağda yaşıyoruz. Romantizm, şairlerin, sanatçıların, filozofların ve bazı din adamlarının zihninde bir ideoloji olarak ortaya çıktı ve halen Samsun’daki bir esnafın oğlunun ilk aşkına nasıl yaklaşacağını bile sessizce belirleyebiliyor.

Hiçbir ilişki varsayılan romantizm şablonunu tam olarak izlemez, ancak şablonun genel hatları hepsinde mevcuttur desek çok da yanılıyor olmayız:

  • Romantizm, evlilik konusunda derin bir umut taşır. Bize uzun süreli bir evliliğin bir aşk ilişkisinin tüm heyecanını yaşayabileceğini anlatır. Bir ilişkinin başında hissettiğimiz aşk duygularının bir ömür boyu sürmesi beklenir. Romantizm, evliliği aldı ve benzersiz bir önerme yaratmak için onu tutkulu bir aşk hikayesiyle birleştirdi: ömür boyu süren tutkulu aşk evliliği.
  • Romantizm, aşk ve cinselliği birleştirdi ve cinsel birlikteliği aşkın yüce ifadesine yükseltti. Aşk yoksa yaşanan birliktelikler sadece birer felaket olmalıydılar.
  • Romantizm, gerçek aşkın tüm yalnızlığın sonu anlamına gelmesi gerektiğini öne sürdü. Doğru ortağın, muhtemelen bizimle konuşmaya ihtiyaç duymadan, bizi tamamen anlayacağına dair söz verdi.
  • Romantizm, bir eş seçiminde kişinin pratik kaygılarından ziyade duyguları tarafından yönlendirilmesine izin vermesi gerektiğine inandı. İnsanlar kendi mantıklarına ve pragmatik nedenlerine göre ilişkilere girmemeli ve evlenmemeliydi.
  • Romantizm için aklın evliliği hiç de makul değildi, bu yüzden onun yerine koyduğu şey duyguların evliliğiydi. Önemli olan, iki kişinin bunun olmasını delice istemesi, karşı konulamaz bir içgüdüyle birbirlerine doğru çekilmeleri ve bunun doğru olduğunu yürekten bilmeleriydi. Gerçekten de, bir evlilik ne kadar tedbirsiz görünürse aslında bir o kadar da romantiktir denildi. İçgüdünün prestiji, insanlığın tepkisel mirasıdır diyebiliriz.
  • Romantizm pratikliği ve parayı küçümsedi. Romantizmin etkisinde kaldığımızdan özellikle ilk zamanlarda bu unsurların ilişkilerde ön planda olmasını pek sevmiyoruz. İki insan mükemmel bir mali uyum sağladığı için veya dakiklik konusundaki tutumları eşdeğer olduğu için beraber olduklarını söylese bunu çoğu kişi aşk kapsamı dışında algılıyor.
  • Romantizm, gerçek aşkın bir sevgiliden her yönüyle zevk almayı içermesi gerektiğine inandı. Gerçek aşk, birisi hakkında her şeyi kabul etmekle eş anlamlıydı. Kişinin partnerinin veya kendisinin değişmesi gerekebileceği fikri, ilişkinin sallantıda olduğunun bir işareti olarak algılandı; ‘Değişmen gerekecek’ son bir tehdit olarak söylenmesi gereken cümle oldu.

Bu aşk şablonu tarihsel bir yaratımdır. Son derece güzel ve genellikle de eğlencelidir. Romantikler, duygusal yaşamın bazı yönleri konusunda parlak bir anlayışa sahiptiler; umutlarını ve özlemlerini ifade etme konusunda son derece yetenekliydiler. Duygular daha önce de vardı, ama Romantiklerin yaptığı şey onları yüceltmek, gelip geçici hayallerden çıkarıp ömür boyu bir ilişkinin nasıl yönetileceğini belirleyen ciddi kavramlara dönüştürmekti.

Romantizm bu noktalardan bakınca aslında ilişkilerimiz için bir felaket oldu. Sıradan insanların başarılı duygusal yaşamlar sürme becerilerini sekteye uğrattı. İnsanlığı yanlış beklentilere soktu. İlişkilerin nasıl işleyebileceğine dair iyi niyetli olsa da ölümcül derecede çarpık bir zihniyet kültürüyle çevrelendik.

Romantizm çağında normal kabul edilebilmek için aşağıdakilerden birçoğunun olması gerekir:

  • Hem iç hem de güzelliğe sahip bir insanla tanışıp hemen ona özel bir çekim hissetmeliyiz, onlar da bize.
  • Sadece başlangıçta değil, sonsuza kadar tatmin edici bir birliktelik yaşamalıyız.
  • Tek odak noktamız partnerimiz olmalı.
  • Birbirimizi sezgisel olarak anlamalıyız.
  • Aşk eğitimine ihtiyacımız yok. Pilot ya da beyin cerrahı olmak için eğitim almamız gerekebilir ama aşık olmak için değil. Duygularımızı ve içgüdülerimizi takip ederek bunu yol boyunca öğrenmeliyiz.
  • Hiçbir sırrımız olmamalı ve sürekli birlikte zaman geçirmeliyiz.
  • Cinsel veya duygusal yoğunluktan hiçbir şey kaybetmeden aile kurmalıyız.
  • Partnerimiz; ruh eşimiz, iyi arkadaşımız, ebeveynimiz, şoförümüz, muhasebecimiz ve manevi rehberimiz olabilmeli.

Kültür, kendimizi ve yaşamlarımızı nasıl görmemiz gerektiğini öneren bir dizi fikirdir. Bunu çoğu zaman fark etmeyiz ama arka planda oradadır ve bizi onun yargıları doğrultusunda karar vermeye yönlendirir.

Romantizmin tarihini bilmek teselli edicidir çünkü bu, ilişkilerle ilgili yaşadığımız sorunların çoğunun bizden kaynaklanmadığını gösterir. Aşkı kurtarmak için romantik aşk görüşünün varsayımlarını sistematik olarak sorgulamak gerekiyor.

Romantik şablonu, psikolojik olarak olgun bir aşk vizyonuyla değiştirmemiz belki de yegane çare olabilir:

  • Aşk ve cinsellik her zaman birbirine ait değildir.
  • Parasal mevzuları erken aşamalarda tartışmak aşka ihanet değildir.
  • Oldukça kusurlu olduğumuzu ve partnerimizin de kusurlu olduğunu fark etmek aşkı yok etmez.
  • Birbirimizi anlamak için çoğu zaman oldukça yapay görünen çabalar göstermemiz gerekmez. Bu içgüdüsel tavır bizi gitmemiz gereken yere götüremez.

Alain de Botton belki de şu cümlesinde haklıdır: “Aşk Basit Bir Heves Değil, Bir Beceridir”

Aşk için daha umutlu bir geleceğe ait her şeye göz kırpmamız dileğiyle…

Kaynaklar:

Erman Ertuğrul/Dünyanın İlk Aşk Şiiri
Peter Keeble/The Philosophy of Love
Helen Fischer/ Romantic Love is Basically an Addiction
Alain de Botton/ The Course of Love
The School of Life/ How Romanticism Ruined Love

İlginizi çekebilir: Sorgulamanın dayanılmaz hafifliği: Soru sormak neden önemlidir?

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale