X

Aşkın kimyası: Olağanüstü ilişkiler yaratmanın bir kimyasal formülü var mı?

Geçenlerde Netflix’te, bir fizikçinin, aşkı ve ilişkileri tanımlamak için termodinamik yasalarından nasıl yararlandığını anlatan bir film izledim. Fizikçiye göre aşk dahil her şey bilim yolu ile açıklanabiliyordu, ta ki bir noktada kendi ilişkilerinde bu kimya formülü beklediği sonucu vermeyinceye dek… Film sonrası biraz fizik, biraz kimya, biraz ruhsal yaklaşımlar, psikoloji, biraz da gerçek yaşam deneyimlerini inceledim ve aşağıdaki yazıyı derledim.

Aşkın kimya ve biyolojisi

Duygularımızdan sorumlu olan beyin bölgesi Limbik sistemdir. Adından da anlaşılacağı gibi bir sistemdir, yani birçok bölgeyi içerisinde barındırmaktadır. Dışarıdan alınan uyarı limbik sisteme ulaştığında, sistemde ilişkili olan kısma iletilir ve ulaştığı bölgeyi anlık olarak aktive eder. Bu aktivite sonucunda hormon salınımı tetiklenir ve vücudumuz salınan hormona göre fizyolojik tepkiler vermeye başlar.

Bu doğrultuda aşk, limbik sistemdeki Singulat girus’un uyarılması ile oksitosin ve vasopressin hormonlarının salgılanması sonucu oluşan bir duygu durumudur. Aşık olan kişinin beynindeki değişimler, hormonal bir değişimin sonucudur ve başrolde de mutluluk hormonu olarak adlandırılan, dopamin hormonu rol oynamaktadır. Dopamin kişiye coşku ve sevinç veren bir hormondur.

Aşık olan kişinin beyninde dopaminin yanı sıra vasopressin ve oksitosin hormonuda önemli rol oynamaktadır.

Aşkın ruh hali

İyi ama nasıl? Yani biz insanlar biyolojik bir yazılıma göre mi aşık oluyor, eşlerimizi seçiyoruz? Ne oldu ruh eşlerine, karmaya, romantik aşklara?

Her ne kadar yaşamda hiçbir şey ya da kişinin tesadüf olmadığını bilsen de hiç beklemediğin bir yerde, koşulda, ortamda “tesadüfen” biri ile tanışırsın. Belki fiziksel bir çekim hisseder, sohbet etmeye, karşındakinin duygularını anlamaya başlarsın. Çekim zihinsel ve duygusala da dönüşür. Onu daha çok görmek, onunla daha çok konuşmak, vakit geçirmek istersin. Bunun için fırsatlar kollar, fırsatlar yoksa da yaratmaya başlarsın. Kalbinin ruhunun, hatta midenin bir kelebek gibi kanat çırptığına şahit olursun bu insanı düşündüğünde. “Ne kadar şanslıyım – sanırım ruh eşimi buldum, hatta yaşamımı sonsuza dek paylaşacağım kişiyi” dersin içinden. Ona ‘en iyi hallerini’ gösterirsin, onun için yapamayacağın şey yoktur. O aradığında senin için önemli her ne varsa bir kenara bırakır, ona odaklanır, onu yaşamında öncelikli yaparsın. Seni bir yere davet ettiğinde, gideceğin başka bir yer olmasına rağmen iptal eder onunla buluşursun, en güzel, en yakışıklı, en özenli halinle hazırlanırsın bu buluşmaya.

İlişkinin ilk 3 ayı –balayı- böylece sürüp gider. O dönemde tek hayalin onu kollarına almak, onun kollarında olmaktır. Onu mutlu etmek ya da neye ihtiyacı varsa onu karşılamak. Her şeyin öncesindedir, hatta kendi ihtiyaç ve isteklerinin bile.

Biyolojik olarak “Balayı evresi” diye de bilinen ilk 3 ay Amfetamin fazı olarak da adlandırılır. İlişkinin ikinci aşamasına 6 ay ile 2 yıl arasında geçilir. Bu aşamada “Sevgi, bağlılık aşaması” – Endorfin fazı olarak adlandırılır. Şayet 6 ay – 1 yıl arasında ikinci aşamaya geçilmediyse aşk kaybolur.

Büyüleyici aşama (amfetamin fazı)

  • Feniletilamin
  • Dopamin
  • Norepinefrin

Sevgi / bağlılık aşaması (endorfin fazı)

İlk 3 aydan sonra aradan biraz daha zaman geçer, yaşam, yaşamın içerisinde karşılaşılan durumlar, iyi kadar kötü olaylar, zorluklar, belirsizlikler başlar. Tüm yaşamın boyunca edindiğin alışkanlıkların, bildiklerin ve hissettiklerinin önüne geçer.

“Alışkanlıklarınla bildiklerin, hissettiklerin karşı karşıya geldiğinde; her zaman alışkanlıkların kazanır.”

Fark etmeden daha önceki ilişkilerinde davrandığın gibi davranmaya başlarsın. Bir bakmışsın ki zamanla eski ilişkilerinde olan aynı şeyler bu ilişkide de vuku bulmuş. Eski sevgilin, eşin seni hangi konularda uyardı ise yine aynı uyarıları alıyorsun; eski sevgilin / eşin daha önceki ilişkinde seni nasıl zorlamış, üzmüş, kırmış, saygısızlık etmiş ise yine benzerini yaşarsın. Midendeki kelebek artık yukarılara doğru tırmanmıyordur, inişe geçmiştir. Hatta belki kanat çırpmayı dahi bırakmıştır. Kendi kendine “Ah yine aynı adamı / kadını kendime çektim, buldum. Al işte bak tüm aşklar biter, tutku sona erermiş. O ünlü filozofların, aşıkların hatta evlilik yeminlerinde söylediğimiz ‘sonsuza dek süren tutku ve aşk’ diye bir şey mümkün değil. Oysaki ayaklarım yeren kesilmişti, şimdi tekrar ayaklarımı yere basma zamanı” dersin.

Önceki aylarda konuşmak, vakit geçirmek için sabırsızlandığın anları ertelemeye, yaşamın başka alanlarını öncelikli yapmaya başlarsın. Tüm bunları yaparken de her zaman senin için doğru bir sebebin vardır. “İyi ama işime odaklanmam gerekiyordu, akrabalarımın bana ihtiyacı vardı, ama spora gitmem gerekiyordu, müzik / tiyatro grubumu çok ihmal etmiştim onlara zaman ayırmam gerekiyordu vb.” Zaten bu kişi ‘doğru kişi’ olsaydı her şey başta olduğu gibi şanslı, akışta ve kusursuzca yürürdü. Demek ki bu kişi doğru kişi değil.” demeye başlarsın içinden. Aman DUR!

“Düşüncelerin, inançlara, inançların kelimelere, kelimelerin genellemelere dönüşürse; neye inanıyorsan gerçekliğin olur.”

İçten içe kendi kendine yaptığın bu yorum ve yargılar davranışlarına, ses tonuna yansımaya başlar. Partnerin de bir şeylerin değiştiğini hisseder ama sen duygu ve düşüncelerini onunla paylaşmadığın için ya da paylaşsan da “senin istediğin şekilde” sonuç bulmadığı için artık bir şeyler değişmiştir. Belki de acı, öfke, kırgınlık, yargı, güvensizlik baş göstermiştir içten içe. Eski insan beyni bu durumlarda 2 şey yapar:

“Ya kaçar, ya savaşır.” Başka bir aşk bilinci mümkün mü?

Yeni bilinç ve ruhsal frekanslara uyumlanmış olan yeni insan beyni – mindfulness – yargısızlık – halini de seçebilir. Ve karşına gelen, deneyimlediğin, yaşanan bu durumların sana karşı değil, tam tersine seni geliştirmek için geldiğini düşünüp; karşındaki suçlamak, yargılamak – değiştirmeye çalışmak yerine;

Karşıma gelen bu kişi şayet bana bir ders, öğrenim, hediye getirdi ise bu nedir?” gibi güçlü sorular sorarak yaşadığın tüm zorlu durumlardan bir gelişim ve öğrenim ile eskisinden “daha da iyi biri” olarak çıkabilirsin.

Şayet iki tarafında bilinç ve farkındalık düzeyi yüksek –beraberce bir yola baş koyup, ne kadar acı / zorlu olursa olsun beraberce büyüyüp gelişmeye taahhüt etmişlerse– ilişkileri de onlarla beraber büyüyüp, gelişecek, yükselecektir. Böylelikle ilişkini 1. Faz (Amfetamin) aşk, tutku ile 2. Faz (Endorfin) sevgi, bağlılık arasında inanç ve güven bazlı bir dansa başlayacaktır.

Aşk kelimesi Arapça ‘Aşaka’ kelimesinden türemiştir. Aşaka sarmaşık demek. Sanskritçede lobha bencillik, açgözlülük demektir. Kendi içinde bireysel olarak aşkı yaşayamayan ilişkilerde,’ben’leri yok etme pahasına ‘biz’ olma yoluna girilir. Bu gerçek sevgi değil, ihtiyaçtan doğan bir sevgi türüdür. Gerçek aşk ise ‘ben’leri koruyarak ‘biz’, hatta ‘bir’ olabilmektir.

İnsanlar kelebeğe benzer; yaşam içerisinde özgürce uçar, kanat çırparlar. Bir ilişkiye, bir kişiye bağlandıklarında, kelebeklerin ayaklarında görünmez bir bağ, ip oluşur. Bazen birisi da yükseğe uçak istediğinde, diğeri ona yetişemeyebilir. Şayet ikisi de bu birlikte uçuşu, koşullar her ne olursa beraberce yapmaya taahhüt etmişlerse, yukarı çıkmış olan sabırla eşini bekler, aşağıda kalan heyecan ve hız ile diğerinin yanına yükselir. Ve böylece yaşamın içinde kendi kanat çırpışlarını devam ettirirken bir taraftan da bir bütün olarak ilişki kelebeğini de yükseltirler.

“Aşk’a düşülmez, aşk’a yükselinir. Sen seçtiğin sürece aşk, sevgi, tutku, güven her gün artar.”

Kendi yaşamında da ideal ilişkisini yaşayan ünlü yaşam stratejisti Tony Robbins’e göre, olağanüstü bir ilişki yaratmak aynen kelebeğin 2 kanadı gibi, şu 2 şeye olan taahhüt (seçim) ile doğru orantılı:

  1. İlişkide ‘7 Ustalık Yeteneği’ni geliştirmek ve her adımda çıraklıktan ustalığa geçmek
  2. Bu 7 adımın getirdiği toplamda ‘10 Disiplin’i düzenli uygulayıp, olağanüstü standartlar yaratmak

19 Ekim 2018 Cuma günü, Saat 19.30’da Joint Idea Kanyon’da “Aşkın Kimyası” isimli 2 saatlik çalışmada bu 7 Ustalık Yeteneği ve 10 Disiplin’i, Sufism ve Kabalistik yaklaşımları da bütünleyerek aktaracağım. Davetlisiniz… Biletlere buradan ulaşabilirsiniz

 

İlginizi çekebilir: Aynı dili değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir

Muse Yeliz Rüzgar: İzmir doğumlu ve uluslararası tanınırlığı olan Yeliz Rüzgar, Bütünsel Yaşam Koçu ve Enerji terapistidir. Yurt dışı ve yurt içinde ortağı olduğu koçluk ve danışmanlık şirketleri aracılığıyla bireysel olduğu kadar kurumlara da inovasyon, yeni ürünlerin Türkiye' ye ithalatı, motivasyon, satış arttırma, iş-özel yaşam dengesi üzerine danışmanlık vermektedir. 2005 yılından beri Anthony Robbins eğitimlerine katılımının ardından tüm etkinliklerinde gönüllü asistanlık yapmış, Los Angeles ve Türkiye'de "Power Groups" oluşumlarını yönetmiş bir Anthony Robbins lideridir. Yeliz, 13 yaşında ilk ilgi duymaya başladığı bilim ve ruhsal alanların birleştiği konular üzerine, Dünya çapında tanınan Dr. Bernie Siegel, Dr. Bruce Lipton, Dr. David Katz, EFT tekniğini bulan Dr. Craig, NLP tekniğinin kurucu Dr. Richard Bandler, NLP ‘de ‘Time Line – Zaman Çizgisi’ tekniğinin yaratıcısı Tad James gibi isimler ile birlikte kongre ve festivallerde konuk konuşmacı olmuş, ‘Holistik Yaşam’ ile ilgili sunumlar yapmıştır. Halen Sedona Üniversitesinde bu alanda doktora çalışmalarına devam etmektedir. Yeliz, UCLA ve North Carolina Üniversitelerinde psikolojik araştırmalarda da kullanılan AuraVS isimli bio-feedback aracılığı ile yaptığı seanslar ile Dünya çapında binlerce kişinin yaşamlarını dönüştürmeleri, ilişkilerini geliştirmeleri ve yaşam amaçlarına bağlanmalarına yardım etti. Yeliz Los Angeles ve İstanbul ‘da yaşamaktadır. Hayat mottosu: ¨İmkansız diye bir şey yoktur, İste, planla, harekete geç, inan ve sabırlı ol.¨

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale