X

Aşkın bir ömrü var mıdır: İlişkiler aslında neden biter?

Heyecanla, kalp çarpıntıları ile başladığımız, her an beraber olmak istediğimiz kişiyi bir an gelir artık yaşamımızda istemeyiz veya kendisi yaşamımızdan çıkmak ister. 1997 yılında Fransız yazar Frederic Beigbeder’in yazdığı Aşkın Ömrü 3 Yıldır kitabını okuyanınız var mı? Daha sonra sinemaya da uyarlanan kitabın içeriğinde yazar, genç bir adamın yaşadığı aşk serüvenini ve aşkın kimyasını anlatmış. Ne zaman aşk ve ilişkilerle ilgili bir şey düşünecek olsam Beigbeder’in şu cümleleri aklıma gelir: “Sivrisineklerin ömrü bir gündür, güllerinki üç gün. Kedilerin ömrü on üç yıldır, aşkınki üç. Böyle işte.”

2000’lerin başında okuduğumda hak vermiştim yazara. “Evet, işte bundan bitiyor ilişkilerim, aşk bitiyor, sonra da ilişkiler” yorumunu yapmıştım. Sol beynini aktif kullanan, sebep-sonuç ilişkileri kurma konusunda uzman biri olmanın hazzı ile cevabı bulmuştum ve artık rahattım. Baştan biliyordum artık, ilişkiler 3 yılı tamamlayabilir ama aşk meşk yalan olur.

Yıl 2019; 6 yılı geçmiş ve halen ilk günkü kadar sevdiğim ve sevildiğimi hissettiren bir erkek arkadaşım var, kedim 16 yaşında, evdeki sivrisinek erkek arkadaşım öldürmezse 1 günden fazla etrafta takılıyor ve evime aldığım güller 5 gün oldu halen solmadı.

“İlişkin devam ediyorsa nereden çıktı bu soru şimdi, ne halt yemeye irdeliyorsun?” der gibisiniz. Haklısınız ve de haksız. Şu an devam eden ilişkimde ben de tökezleme yaşadım. Hem de bayağı sert bir tökezleme. Bizimki 3 yıldan kısa sürmüş bir aşk ilişkisi durumuna geçiverdi. 1 sene sonunda tam doğum günümde terk edildim. İlişkilerle ilgili sebep-sonuç ile oluşturduğum her şeyin, her inancın yanlış olduğunu anlamam ise 9 ayımı aldı, sonrası “La la Land” durumu.

Dünya üzerinde milyarlarca insan yaşıyor. Şu an ben bu yazıyı yazarken yeni ilişkiye başlayan, ilişkisini bitirmek isteyip yapamayan, ilişkisini siz bu yazıyı okurken bitiren veya yeni bir ilişki yaşama isteğine sahip yüzlerce, belki milyonlarca kadın ve erkek var.

“Te samadhav upasarga vyutthane siddhayah – Yoga Sutras Patanjali 3. 38- Dünyasal zevklerin peşinden gidip gücünü kendi çıkarına hizmet etmeye kullanırsa, gücü kaybetme korkusu ile oluşan bağımlılık ilerlemeye, bir olmaya engel olur.”

Binlerce yıl önceki bir söz “İlişkiler neden biter?” sorusunun cevabını o kadar basit bir şekilde anlatıyor ki aslında. Sevgi yerini egoya, bencilliğe bıraktığında, gücün peşinde koşulduğunda, maddesel olanla kurduğumuz bağlarla, korkular baskın çıkıp, yönlendirmeye ve şekillendirmeye çalıştığımızda ilişkilerin bittiğini söylüyor, çünkü ikililik olan yerde bütün olmanın ifadesine yer kalmıyor.

Aşk neden biter: Hani aşk vardı, ne oldu şimdi?

Birbirine verdiğin değeri göstermekten vazgeçtiğinde, onun seninle beraber olduğuna emin olup “Nasılsa bir yere gitmez” diye düşünüp, sevgini göstermek için hiçbir şey yapmadığında; evet, o zaman biter. Takdir etmekten vazgeçip, yaptıklarından dolayı teşekkür etmediğinde; evet, o zaman biter. Sevgini ve şefkatini göstermeyi esirgediğinde, “İlişkiler neden biter?” sorusunun da cevabını vermiş olursun zaten.

Sadece aşk hayatında değil, çocuklarınla, arkadaşlarınla, hatta baktığın ev hayvanın varsa onlara karşı sevgi ve şefkat göstermekten vazgeçtiğinde ilişkilerin biter. Ve tabii kendine karşı acımasız olduğunda, kendini sevmekten vazgeçtiğinde kendinle olan ilişkini bitirirsin.

İletişim kurmaktan vazgeçtiğimizde ilişkiler biter. İyi veya kötü ne varsa söylemeye sakındığımızda, bizi rahatsız eden bir şey varsa bunu paylaşmak yerine içimize attığımızda ilişkiler biter. Heyecanlarımızı, üzüntülerimizi, mutluluklarımızı, acılarımızı paylaşmaktan vazgeçtiğimizde ilişkilerimiz biter. “Yanlış anlar mı? Acaba bozulur mu?” soruları ile kaybetme korkularımızı depreştirmeyi tercih eder, içimize atarız.

Çocukken kumbaraya attığımız bozuk paraları biriktirip alacağımız oyuncakların heyecanını yaşardık, şimdi de duygusal kumbaramız bedenlerimizde biriktirip sağlığımızda, özellikle yaşlarımız ilerledikçe problemler yaşamanın hüznü içindeyiz. Kaçındıklarımız, bastırdıklarımız aslında bizleri yok etmeye çalışanlar. Serbest bırakmanın özgürlüğünü keşfetmenin zamanı gelmedi mi? Şimdi kendinle, bedeninle iletişim kurmanın tam zamanı. Aynaya bakıp bedenini kabullenmenin ve onu neyin mutlu ettiğini sorma zamanı.

Minik bir gülümseme, sevgi ile bir dokunuş, nazik bir kelime ile sevdiğine yalnız olmadığını, onunla olmanın mutluluğunu ifade edersin. Birbirimizi anlamaktan vazgeçtiğimizde, yalnız kalmanın keyfi beraberliğimizden üstün olduğunda ilişkiler biter. İhtiyacı olduğu zaman yanında yer almadığımızda, yüzümüzde tebessüm yerine aşağıya düşmüş dudaklarla onlara baktığımızda, birbirimizle olmak yerine “bağımsızlığım” devriminin peşinde koşarak uzaklaşmayı seçtiğimizde, yanımızda olmadığında özlem duymak yerine “rahatıma kavuştum” dediğimizde ilişkiler biter.

Gerçek olanı göstermek yerine korkularımızı, güvensizlik duyduklarımızı ve yaralarımızı saklamaya çalıştıkça ilişkiler biter. Hassas yönlerimizi, duygusallığımızı göstermek istemediğimizde ilişkiler biter. “Bana karşı kullanır mı, zayıf olduğumu düşünür mü?” deyip özel yanlarını, başkalarına göstermediklerini ondan da saklamaya çalıştığında ilişkiler biter. Öfke ve huzur, sevinç ve hüzün, mutluluk ve acı bir arada olmadıkça ne anlamı kalır? Yaradılışımızda olanları yok saymaya çalışıp sakladıkça, hatta reddettikçe, savaş verdikçe aslında karanlık diye nitelendirdiklerimizi beslediğimizin ne zaman farkına varacağız? Öfke duyabilirsin, mutsuz olabilirsin, kıskançlık duyabilirsin… Bastırarak kontrol ettiğimizi sanıyor olsak da, aslında onların kontrolü altında olduğumuzu fark edemiyoruz. Bastırmaya çalıştıkça da kalbimizi saklıyor ve egolarımızla ilişki yaşamaya çalışıyoruz.

İlişkiler neden biter?

Çünkü bitmesi gerekmiştir, her şeyi denemene rağmen olmuyordur. Bitmesi gerektiğini, yürümediğinin farkına varmayı reddederek yıllar geçiririz. Fakat olmuyorsa olmuyordur.

İlişkiler emek ister. Sevgi var oldukça çaba harcanır ve gelişir. Güçten, dünyasal zevklerden bağımsız olup birbirini sevmeyi keşfettikçe ilişkiler büyür. Beklentilerden vazgeçilip, mükemmel olanın peşinde koşmayıp, bir kalıba uydurmaya çalışmadığımızda ilişki gerçek olur.

İlginizi çekebilir: Aşk tek başına yeterli değildir: İlişkinizi daha güçlü hale getirecek 33 ipucu

Meltem Fakabasmaz: İstanbul’da doğdum. Anaokulundan lise sona kadar okuduğum FMV Işık Lisesi’ni tamamlayarak Endüstri mühendisliği okumak için rotamı Kıbrıs’a çevirdim. 4 sene sonunda okul ikincisi olarak tamamladığım mühendislik eğitimimi yaşamda uygulama serüvenim başlamadan bitti. Dönemin ekonomik krizi ile kendimi medya alanında buldum. Dergilerle başlayan medya ilişkim Sinema-TV master ile sinema sektörüne doğru kaydı. 5 yıla yakın filmlerle yaşadığım yakın ilişki zamanla televizyon reklam prodüktörlüğüne doğru yöneltti. Gece ve gündüzün birbirine karıştığı, tatil günlerinin sayısının giderek azaldığı bir süreç içinde yogayı keşfettim. Aktif ve düzenli spor yapan biri olmama rağmen çalıştığım işin derin etkisi ile sırt, bel, diz, ve kalça ağrılarına, uykusuz gecelere ve depresif bir ruh haline geçiş yapmıştım. Yoga bir ilaç gibi, başta fibromiyaj defterini kapatmama yardımcı oldu. Yaşadığım tüm olumsuzluklara birebir yardımcı oluşunu keşfettikçe başkaları ile paylaşmak istedim ve 2015’te almaya başladığım yoga eğitimlerim Şimdiye kadar 1000 saate ulaştı. Öğretmek kadar öğrenci ruhumu da korumayı ve keyfini çıkarmayı seviyorum. RYT® 500 Yoga Alliance sertifikamla beraber Yoga Terapi, Nefes ve Meditasyon ile ilgili ayrı uzmanlık sertifikalarım var. İstanbul’da 4 ayrı stüdyoda derslerimle beraber Youtube kanalım ve yogauni sitesinden evde yogasını yapmaya devam edenlerle buluşmaya çalışıyorum. Farkındalık, Sağlıklı Yaş Alma ve Yoga yazılarımın içeriklerinde karşınıza sıklıkla çıkacak olanlar.
İlgili Makale