Kendisini tanırsınız, bugün dünyada kitapları üzerine denemeler, açıklamalar, ek çalışmalar yazılmış az sayıda yazarlardandır. Uzun uzun anlatmaz, genel olarak incecik ama bir o kadar da ağırdır kitapları. Örneğin; ‘’Öz’’ isimli eseri vardır, ne zaman içiniz sıkılsa insanın özünü gözlerinizin önüne seriverir, içinizin sıkıntısını alır, bir sayfa okumanız bile yeterlidir…
Bir de bugün tüm dünyada biricik kabul edilen bir eseri vardır ki, birçok yazar gibi daha önce bahsettiğim OSHO da “Bize Aşktan Söz et & Halil Cibran’ın Ermiş Kitabı Üzerine Yorumlar” ismi ile ulaşabileceğiniz eserinde, aşk deyince Halil Cibran’ı da alıverir sayfalarına. Bu büyülü eserin en güzel yorumlarından biridir Aşka Dair.
Çok iyi biliyorum ki hepimiz yaşadık, aşık olduk, yitirdik, tekrar bulduk, bir yerlerde kaybettik veya çok yaklaştık ama erişemedik, yanlış zamanda karşılaştık, doğru zamanda karşılaştık ama anlayamadık ve daha bunun gibi bir çok olasılık başımıza geldi hayatımızda aşka dair.
İlgili yazı: Asıl konu ilk görüşte değil, ilk görüşten önce “Aşk” olmaktır
Cesaretiniz var mı aşkta kışı da yaşamaya?
Çoğumuz ‘’iyi’’ taraflarını, yani güzel zamanlarını alıyoruz aşkın, Peki ne oluyor ayaklarımızın yerden kesildiği, içimizin kıpır kıpır ettiği, dağları taşları yerinden oynatacak o halimize aşkı kaybettiğimizde? İşte bunu soruyor şair, aşkı kabul ediyor muyuz hem tatlısıyla hem acısıyla, neşesi ve üzüntüsüyle; yoksa öyle kıyıdan sadece ‘’iyi’’ taraflarını alıp köşemize mi çekiliyoruz? ‘Eğer cesaretimiz o kıyıda kalacak kadarsa ona aşk denilmez’ diyor şair ve tekrar soruyor: ’Cesaretiniz var mı, göze aldınız mı yazları kadar kışları da yaşamaya?
Bu yazımız sevgili Halil Cibran’ın en güzel eseri Ermiş’ten Aşka Dair üzerine. Kitabın aşağıdaki bölümünü okuduktan sonra, artık aşka farklı bir siz olarak bakmanız ve eğer bir aşkınız var ise ve dünya üzerinde bir yerlerde halen kalbinizden ona kadar bir el uzanıyor ise, ona şimdi sıkı sıkı sarılmanız dileğiyle…
Aşka Dair
Aşk sizi çağırdığı zaman onu izleyin… Yolları zorlu ve dik olsa da.
Kanatları sizi sardığı zaman, ona teslim olun. Tüyleri arasına gizlenmiş kılıç sizi yaralayacak olsa da. Hem aşk sizinle konuştuğu zaman, ona inanın. Bahçeyi tarumar eden kuzey rüzgarı gibi darmadağın etse de düşlerinizi sesiyle.
Çünkü aşk taçlandırdığı gibi çarmıha da gerer sizi. Hem besler, büyütür hem de budar sizi.
Yücelerinize tırmanıp okşar, sever güneşte titreyen en körpe dallarınızı. Derken inip köklerinize, sarsar toprağa sıkı sıkıya tutunuşlarını.
Mısır demetleri gibi derer sizi aşk. Harman yerinde dövüp çırılçıplak bırakır. Kabuklarınızı elemek için kalburdan geçirir. Apak edinceye kadar öğütür sizi. Yumuşayana kadar yoğurur; sonra da atar kutsal ateşine, Tanrı’nın kutsal şölenine kutsal ekmek olasınız diye.
Aşk bütün bunları, yüreğinizin sırlarına ermeniz ve bu bilgiyle Hayat’ın yüreğinin bir parçası olabilmeniz için yapacaktır.
Fakat eğer korkularınızda sadece aşkın huzurunu ve hazzını aramaksa muradınız… O zaman çıplaklığınızı örtüp aşkın harman yerinden çıkın daha iyi. Girin güleceğiniz ama doyasıya gülemeyeceğiniz, ağlayacağınız ama bütün gözyaşlarınızı dökemeyeceğiniz o mevsimsiz dünyaya.
Kendinden başka bir şey vermez aşk ve kendinden başkasından almaz. Ne sahip olur aşk ne de sahip olunmak ister. Çünkü aşka aşk yeter.
Sevdiğiniz zaman ‘’Tanrı yüreğimde’’ değil, ‘’Tanrı’nın yüreğindeyim’’ deyin. Sanmayın aşkın rotasını çizebileceğinizi, çünkü aşk sizin rotanızı çizer, sizi buna layık bulursa eğer.
Aşkın kendini gerçekleştirmekten başka tutkusu yoktur. Fakat aşıksanız ve arzularınız olacaksa mutlaka şunlar olsun arzularınız: Erimek ve akan bir dere olmak ezgisini geceye söyleyen.
Tanımak haddinden fazla şevkatın sızısını. Yaralanmak kendi aşk idrakinizle; kan ağlamak isteyerek ve sevinçle.
Şafak vakti kanatlanmış bir yürekle uyanmak ve minnet duymak yine aşkla dolu yeni güne; öğleyin dinlenmek ve aşkın vecdini düşünmek derin derin; akşamleyin eve şükranla dolup taşarak dönmek; sonra da uyumak yüreğinizde sevgiliye bir dua ve dudaklarınızda bir övgü şarkısıyla.