Aşkın tarifi zordur, hatta anlatılmaz yaşanır derler. Tarih boyunca aşkı, aşık olmayı, aşk acısını anlatmak için birçok şarkı, şiir, yazı, roman, film vs. yazılmış, söylenmiştir.
Aşkı anlatmak için suyu kullanan aşıklar, aşkı bazı özelliklerinden dolayı suya benzetmişlerdir. Suyun yaşam kaynağı olması, çok susayınca içildiğinde verdiği rahatlama hissi, su sesinin, görüntüsünün huzur vermesi, sakinleştirmesi, suyun iyileştirici gücü, suyun yakıp-yıkma gücünün büyüklüğü gibi birçok açıdan aşka benzetilmekte ve tarifini yaparken kullanılmaktadır.
Su için en ilginç benzetmelerden birisi ise kimyasal özellikleri nedeni ile kimyagerler yapmaktadır; suyu oluşturan iki molekülden biri yanıcı diğeri de yakıcıdır. Kimilerine göre bu iki molekülün birleşiminden aşk oluşmaktadır. Çünkü, bu iki molekülün suyu oluşturmak için birleşmeleri çok kolay olmasına rağmen, suyu moleküllerine ayırmak ise çok zordur.
Aşk nasıl suya benzer?
Aşkı besleyen unsurlardan biri de romantizmdir. Romantizm denince akla ilk olarak su gelmese de aslında birçok yönden ilişkilidir. Sevdikleri kişiye duydukları aşkın büyüklüğünü, sonsuzluğunu, bağlılıklarını, gücünü vs. tarif etmek için sıklıkla su imgesini kullanmışlardır. Aşıklar, aşk acısı çektiklerinde de nasıl hissedeceklerini yine susuz kalmaya benzeterek ifade etmeye çalışmışlardır.
- Aşk su gibidir; onsuz yaşayamazsın
- Aşk su gibidir, hayatın kayası durdurmaya çalışsa bile akmaya devam eder
- Aşk su gibidir. İçine düşebiliriz. Boğulabiliriz. Ve onsuz yaşayamayız.
- Sırılsıklam aşık olmak / Aştan sırılsıklam olmak
- Aşk suya benzer, basit bir ihtiyaç ama sonsuz bir şekilde büyüleyici
- Aşk soğuk suya atlamak gibidir. Her seferinde nefesinizi keser.
- Suyun rengine benzer aşk, tarifsizdir.
Su Kasidesi
Türk Divan Şairi Fuzuli’nin Su Kasidesi, su ve aşkı anlatmaktadır. Su Kasidesi, üstün bir lirik söyleyiş ve sanatlı anlatımıyla Türk edebiyatının büyük şairlerinden Fuzuli’nin bir söz şaheseridir.
Üstat Fuzuli bu kasidesinde Hz. Muhammed’e duyduğu derin sevgiyle birlikte, suya duyulan hasret ve aşk temalarına yer vermiştir.
Kasideyi merak edenler için Türkçe çevrisi ve açıklaması ile birlikte birkaç beytini paylaşmak isterim:
1. Beyit:
Saçma ey göz eşkten gönlümdeki odlare su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
Günümüz Türkçesi:
Ey göz! Gönlümdeki içimdeki ateşlere gözyaşımdan su saçma. (Ki) Çünkü bu kadar çok tutuşan ateşlere suyun faydası olmaz.
Açıklama:
Ey göz, gönlümdeki ateşlere, gözyaşından su saçma, böylesine tutuşan ateşlere su çare kılmaz.
Bu beyitte Fuzuli gönlünde aşk ve ıstırabı ateşlere, gözyaşını ise, suya benzetmiştir. Su ile ateş birbirine zıttır. Su ateşi söndürür. Fakat gönül atşi maddi değil, manevidir. Bundan dolayı gözyaşları insanın içindeki ateşi söndürmez. Bu beyit bize Fuzuli’nin muzdarip, duygulu bir insan olduğunu gösteriyor. Bu beyitte tekrarlanan (s, g, d, k) konsonantları (ünsüzleri) ile (o, ö, u) vokalleri (ünlüleri) bir ahenk vücuda getirmektedir.
2. Beyit:
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su
Günümüz Türkçesi:
Dönüp duran (gök) kubbenin rengi su renginde midir, yoksa gözümden akan yaşlar mı dönen kubbeyi kaplamıştır, bilemiyorum.
Açıklama:
Dönen günbedin rengi mi mavidir, yoksa gözümden akan su mu onu çepçevre çevirmiştir, bilmiyorum.
Bu beyitte geçen “âb-gûn” kelimesi hem suya benzer, hem mavi renk manasına gelir. Fuzuli gözyaşlarının gök kubbeyi çepçevre kuşattığını söylemekle mübalağa sanatı yapıyor, gökyüzünün renginin mavi mi, yoksa gözyaşlarından dolayı mı böyle göründüğünü bilmediğini söylemekle “tecahül-i arifane” de bulunuyor. Gökyüzü, için “günbed-i devvar” (döner kubbe) tamlamasını kullanmakla da şair, gökyüzü ile göz arasında bir münasebet kuruyor. Bu beyitte tekrarlanan (n ve g) konsonlarıyla ince ve kalın yuvarlak vokaller hususi, bir ahenk vücuda getiriyor.
Bu beyit Azeri şivesinin bir özelliği olan vurgu yoluyla soru cümlesidir. Şair, “Âb-gûndur” derken “su renginde midir?” şeklinde bir soru soruyor. Bu beyitte Fuzuli, çok ağladığını ve gözyaşlarının gökyüzünü kapladığını söylüyor. Gökyüzünün su renginde (mavi) olması bu sebepten olsa gerek diye düşünüyor.
3. Beyit:
Zevk-i tîgundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler divâra su
Günümüz Türkçesi:
(Ey sevgili!) Senin kılıcının (kılıca benzeyen keskin bakışlarının) zevkinden gönlüm parça parça olsa da buna şaşılmaz. (Nitekim) Su da akarken duvarda yarıklar meydana getirir.
Açıklama:
Kılıcının zevkinden gönlüm parça parça olsa, şaşılmaz, zira su zamanla duvarda yarıklar bırakır.
Fuzuli’nin bu beyitte “zevk-i tîg-kılıcının zevki” tamlamasını kullanması psikolojik bakımdan dikkati çekicidir. Fuzuli sevgilisinin verdiği acıdan şikayet etmez, tam tersine zevk duyar. Burada söz konusu olan kılıç sevgilinin keskin bakışıdır. Şair, senin kılıca benzeyen bakışlarının yerdiği acı’ bana zevk” verir fikrini “zevk-i tîg” tamlaması ile özetlemiştir. Divan şairleri bu nevi kısa, özet veya yoğun sözlerden hoşlanırlar. Onları okuyucunun çözümlemesi lazımdır. Şair, kılıcın gönlünü çak çak (parça parça) etmesi ile suların duvarda yarıklar hâsıl etmesi arasında bir bağlantı kuruyor. Divan şairleri çok defa kılıç deyince suyu hatırlarlar. Bunun sebebi kılıcın imal edilirken su ile çelikleştirilmesidir. Bir klişe olarak kullanılan “âb-ı tîg” (kılıç suyu, kılıcın parlaklık ve keskinliği) tamlaması da onlarda su hayalini uyandırır.
4. Beyit:
Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânın sözün
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yâre su
Günümüz Türkçesi:
Yaralı gönül senin okunun (ok temrenine benzeyen kirpiklerinin) sözünü korka korka söyler. (Nitekim) Yarası olan suyu ihtiyatla, çekine çekine içer.
Açıklama:
Yaralı gönül senin (peykân)ından korka korka bahseder. Yaralı olan suyu ihtiyatla içer.
Bu beyitte geçen “peykân” sözü okun ucundaki demir manasına gelir. Bu da sevgilinin kirpiklerine tekabül eder. Sevgilinin oka benzeyen kirpikleri aşığı yaralar, yaralılar da suyu ihtiyatla içerler.
5. Beyit:
Suya versün bâğban gülzârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün teg verse min gülzâre su
Günümüz Türkçesi:
Bahçıvan, gül bahçesini sele versin (boşuna) zahmet çekmesin. Bin gül bahçesine su verse senin yüzün gibi (güzel) bir gül açılmaz.
Açıklama:
Bahçıvan boşuna zahmet çekmesin, gül bahçesini suya versin, bin gül bahçesine su verse, senin yüzün gibi bir gül açılmasına imkan yoktur.
Bu beyitte sevilen varlığın yüzü ile gül arasındaki benzeyiş dolayısıyla ikisi arasında bir mukayese yapılmıştır. Fuzuli su redifi vasıtasıyla hayali genişletiyor. Araya bahçıvanı da katıyor. Sevgili, güzellik ve başka vasıfları bakımından gülden üstündür. Şair, su vermek ile de oynuyor. Birinci mısrada “suya vermek” sözü mecazi olarak yok etmek manasına kullanılmıştır.
Kasidenin devamı ve kaynağı için tıklayın.