X

Aşk, sonbahar, tarih, moda ve tasarım kavramlarının harmanlandığı şehir: Paris

Uzun yıllar dillere destan olmuş, şairler görüp ilham almış, ünlü ressamlar çıkarmış, havasında aşk, dokusunda tasarım, moda olan şehir…

Herkesin tam da sonbaharda gezilecek şehir dediği Paris’i sonbaharda gezmek gerçekten de doğru bir kararmış. Gezilip görülecek yerleri elbette gittiğinizde alacağınız haritanızda işaretleyip yola koyulmak da bir seçenek ama size tam da 2 günlük rahatlıkla gezebileceğiniz bir rota hazırladım, nacizane.

Herkesin tam da sonbaharda gezilecek şehir dediği Paris’i sonbaharda gezmek gerçekten de doğru bir kararmış.

Siz de şehri yürüyerek gezip, sokaklar arasında kaybolup farklı ve beklemediğiniz yeni yerleri keşfetmeyi seviyorsanız ve eğer konaklayacağınız yer de merkezi bir noktada ise günlük ulaşım kartı almanızı önermem. Ama eğer liste uzun ben yorulurum diyorsanız o zaman 2 günlük ulaşım kartı işinizi görecektir.

Bu arada havaalanından şehre ulaşım metro ile hemen hemen yarım saatte sağlanıyor, bu güzel haberi en başta söylemek istedim. Dediğim gibi liste uzun, hadi o zaman başlayalım.

Paris denince ilk akla gelen Eyfel Kulesi olsa da, rotamıza burası ile başlamadık; hem gece ışıklı halini görmek hem de etrafında oturup soluklanmak için ilk günün sonuna bıraktık, baştan belirtmek isterim.

İlk rota: Sacre Couer Bazilikası
Sacre Couer Bazilikası

Şehri tepeden gören manzarası ile zaten eşsiz olan mimarisine bir de bununla değer katmış bir yer burası.

Tarihi 19. yüzyıla dayanan bazilikanın yapımına Fransa-Prusya savaşının bitiminin ardından başlanmış. Bazilika içerisinde birçok etkileyici nokta yer almasına rağmen en dikkat çekici olan Hz. İsa’nın resmedildiği mozaiktir. Bazilikayı, eğer giriş sırasını göze alabilirseniz, rahatlıkla gezebilirsiniz. Hatta kubbe kısmına çıkarak şehre daha da yukarıdan bakabilme şansınız olabilir. Burası meşhur Eyfel Kulesi’nden sonra şehre yukarıdan bakabileceğiniz en yüksek 2. noktadır.

Sacre Couer Bazilikası’ndan sonra yürüme mesafesi açısından yakın olan Moulin Rouge’a doğru ilerlemeye başlıyoruz.

Moulin Rouge
Moulin Rouge

Moulin Rouge, kelime anlamı “Kırmızı Değirmen” olan ki zaten girişinde de görebileceğiniz kısım sayesinde anlamını çok net anlayabileceğimiz dans ve eğlence merkezi. Özellikle yetişkinlere yönelik danslarla nam salmış ve hatta filmlere konu olmuş bir yerdir Moulin Rouge. Ne yalan söyleyeyim önünde fotoğraf çekilip yolumuza devam ettik.

En başta da söylediğim gibi şehri yürüyerek gezmeyi sevdiğimizden buradan Louvre Müzesi’ne doğru yürüyerek geçiyoruz. Şehrin o kendine özgü küçük kafelerini, tasarım dükkanlarını ve bunca yıl özünü kaybetmeden ayakta kalabilmiş sokak aralarındaki binalarını da görebilme şansımız oluyor.

Louvre Müzesi
Louvre Müzesi

Dünyanın en ünlü müzelerinden biri olan Louvre Müzesi’nin tarihi çok eski dönemlere dayanmaktadır. 12. yy.’da Paris’i Viking akınlara karşı korumak için ilk kısmı yapılmış olan bu müze, şimdilerde ise okuyup üreten insanları cehalet akınlarına karşı korumak için görevine devam etmektedir. Yapımına başlandığı günden bu zamana kadar birçok kısmı eklene eklene günümüzdeki halini almıştır.

Zaman içerisinde hükümdarlara saray görevini üstlenmiş olsa da Napolyon tarafından müzeye dönüştürülmüştür. Savaşı sanat olarak gören Napolyon gerçek sanata da değer veren biriymiş, demek ki. Louvre Müzesi çok fazla sanat eserini bünyesinde barındırıyor ama tabii ki en bilineni; Mona Lisa. Bu eser her ne kadar yolculuğuna Floransa’da başlamış olsa da şu an istirahatine Paris’te devam ediyor. Bu arada müze çok büyük ve çok fazla da eser olmasından dolayı gezmesi zaman alan bir yer. Her ne kadar hızlıca gezmiş olsak da günümüzün yarısı burada geçti.

Müzeden çıktığımızda hava henüz kararmıştı, bu arada müzeye yakın olan Palais Royal’i de gezip Eyfel kulesine öyle geçmek istedik.

Palais Royal
Palais Royal

Palais Royal, Louvre Müzesi’nin hemen karşısında yer almasına rağmen onun gölgesinden kalmasından dolayı dikkat çekmemekte. Ama artık bundan sonra Paris’e gidecekler burayı atlamayacaklar…

Palais Royal önünde geniş bir avlusu bulunan bir saray olup, zamanında hükümdarlara değil de kardinale ev sahipliği yapmış. Bu arada burayı gezdiğimiz zaman bir de film çekimine denk geldik. Sanırım yakında vizyona burada sahneleri çekilmiş olan bir film vizyona girecek, ilk spoiler da benden! Avlunun etrafında da alışveriş yapılabilecek küçük küçük dükkanlar yer almaktadır. Eğer takı vb. şeyler almak isterseniz güzel dükkanlar olduğunu söyleyebilirim.

Hava iyice kararmaya başladığına göre Eyfel Kulesi’ne doğru yola çıkabiliriz artık.

Eyfel Kulesi
Eyfel Kulesi

“Aşk şehri” olarak tanımlanan Paris’in simgesinin niye aşktan uzak, metal bir yapı olduğunu hala anlayamasam da buralara gelip de gitmemek olmazdı.

Yapımına 1887 başlanan ve yapımı 2 yıl süren bu yapı tamamlandığında 324 metreye ulaşmış. Aslında bir fuar için geçici olarak yapılmış olan eser döneminde “ucube” olarak tanımlamıştır. Sonrasında ise halk tarafından benimsenerek hayatını devam ettirmiş ve hatta şimdilerde ise turistik bir merkez haline gelmiştir. Hayatlarımıza girdiği günlerden bu zamana kadar birçok sporcu için de referans noktası olmuştur. Paraşütçüler atlamış, dağcılar tırmanmış, bisikletçiler inmiş (ki bunu yapabilmek gerçekten akıl işi değil)… Etrafında soluklanabilmek için geniş yeşil alanlar bulunmakta. Şarap, anahtarlık, Eyfel Kulesi minyatürleri satan satıcılardan fırsat bulabilirseniz biraz burada soluklanabilirsiniz.

Yarın için enerji depolamak üzere otelimize dönmeye karar veriyoruz, günün sonunda 22.000 adımın verdiği yorgunlukla başım yastığa değer değmez uykuya dalıyorum.

İkinci günün ilk durağı Notre Dame Katedrali.

Notre Dame Katedrali
Notre Dame Katedrali

1163 yılında yapımına başlanan katedralin tamamlanması 170 yıl sürmüştür. Eser, Gotik tarzda olup turistler tarafından Eyfel Kulesi’nden bile çok ziyaret edilmektedir.

Her ne kadar Fransız Devrimi sırasında hasar görmüş  ve hatta o dönem tapınak olarak kullanmış olsa da Napolyon’un kudreti ile yine katedral olarak kullanıma açılmış. Ayrıca Napolyon imparatorluğunu da burada ilan etmiş. Victor Hugo’nun en önemli eserlerinden biri olan Notre Dame’ın Kamburu da yine buradan ilham alınarak yazılmış. Katedral üzerinde birçok farklı işleme yer almakta ve her biri, bir durumu simgelemektedir. Bu simgelerin anlamlarını katedral içerisinde yer alan açıklamalardan bulabileceksiniz. Ayrıca içeride çok da güzel vitraylar yer almakta.

Katedralden sonra Pantheon’a gitmek için yola çıkıyoruz fakat bu arada Seine Nehri’ni de görebilmek için haritadan o rotayı seçerek devam ediyoruz. Seine Nehri boyunca üzerine birçok köprü yer almaktadır ve Avrupa şehirlerinde gelenek haline gelmiş bir durum burada da mevcut. Aşıklar kilitlere ismini yazarak köprüye kilitliyorlar ve aşklarını ölümsüzleştirdiklerine inanıyorlar.

Pantheon
Pantheon

Roma’da yer alan Pantheon ile büyük ölçüde benzerliği bulunan bu yapı zamanında farklı kullanım şekillerine sahip olsa da günümüzde kamu kurumu olarak kullanılmaktadır. Birçok önemli kişinin mezarları da burada yer almaktadır; Victor Hugo, Voltaire gibi.

Şehrin mimari mirasına büyük katkısı olan bu yapı Lüksemburg Bahçeleri ile çok yakın. Burada gezdikten sonra hemen yakınlardaki şirin, küçük kafelerden kahvenizi alıp Lüksemburg Bahçelerine geçebilirsiniz. Biz gezerken hava da güneşliydi, o kadar iyi geldi ki burada soluklanmak.

Lüksemburg Bahçeleri
Lüksemburg Bahçeleri

Lüksemburg Bahçeleri şehrin en büyük yeşil alanlarından birini oluşturmakta. Özellikle de bahçe, içerisinde yer alan sarayın ön cephesindeki geniş yeşil alan gün içerisinde dinlenmek, bir şeyler okumak, kahve içmek için sıkça ziyaret edilen bir yer haline gelmiş.

Saray, 17. yüzyılda dönemin kraliçesi tarafından yaptırılmış ve hatta Floransalı olan bu kraliçe doğduğu yerleri hatırlatması adına Floransa mimarisinin örnek alınmasını istemiştir. Burası da birçok tarihi yer gibi zaman içerisinde farklı şekillerde kullanılmış olup şimdi ise Fransız Senatosu’na aittir.

Kahvelerimizi de içtiğimize göre yola devam.

Champs Elysees
Champs Elysees

Aslında Champs Elysees’yi anlatmaya çok da gerek yok sanırım eski “İstiklal Caddesi” desem özetlemiş olurum. Yolun iki tarafında şık mağazalar, irili ufaklı kafeler, yol boyunca uzanmış ağaçlar ve halk ile iç içe geçmiş turist kalabalığı… Gezerken burnumun direği sızlamadı değil. Champs Elysees’nin bir ucu Concorde Meydanı’ndan başlıyor ve Arc de Triomphe’de sonlanıyor. Arc de Triomphe ‘Zafer Anıtı’ olarak adlandırılmakla birlikte Fransızlar için çok önemlidir. Yapının üst kısmında Fransız generallerinin ismi ve yan kısımlarda ise Napolyon’un kazandığı önemli muharebelerin ismi yazmaktadır.

Aslında Avrupa şehirlerinde çok sık rastlanan tarzda bir yapı olması ile birlikte bu kadar geniş olanını görmemiştim. Şehri iki günde dolu dolu gezerek ve toplamda da 42 bin adım atarak bu gezimizi sonlandırıyoruz.

Aklınıza takılan sorular için yine aynı şekilde Instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz. Yollarda karşılaşmak dileğiyle…

İlginizi çekebilir: Paris’in turistik mekanlarından sıkılanlar için alternatif gezi rehberiParis’

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayın. Yazarın diğer yazıları için tıklayın. 

Ceren Elitas: "Üç kelimeyle kendini anlatır mısın?" sorusu ile sınandığımız zor günlerden geçen biri olmamdan mütevellit kendimi anlatma konusunda antremanlıyım. Ama gel gör ki bu durum, kısıtlamaların sonunda gelen patlamalardandır sanırım, yetmez oldu üç kelime meramımı anlatmama… Mayıs’ta doğduğumdan ayrı bir severim baharı, güneşi, güneşin verdiği enerjiyi… Burcum ikizler:) Tamam tamam aklınızdan geçenleri biliyorum. Evet, dengesizim. Evet, maymun iştahlıyım. Ve evet itici gücüm tutkularım. Gülmeye bayılırım. Hayatta şansa inanmayanlardanım. Varsa iyi şeyler hayatımda bilin ki, elde edene kadar hayat canımı çıkarmıştır; bu sebeple de hayatımdakilerin kıymetini iyi bilirim. Çalışmayı çok severim. Hani öyle ‘pazartesi sendromu’ zırvası benlik değil azizim. Okumak, hobim değil nefes alma biçimim. Gezerim, ülkemi de dünyayı da. Yürümeyi çok severim. Dilim döndüğünce buralardayım.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale