Aşk: Kendimizin daha iyi versiyonu olmamız için bir ilham kaynağı
Onu aklınızdan bir türlü çıkaramıyorsunuz. O adeta zihninizin içinde yaşıyor. Evet, siz yeni aşık oldunuz, içiniz kıpır kıpır, kendinizi hem heyecanlı, hem daha enerjik, hem de yenilenmiş gibi hissediyorsunuz. Artık yataktan kalkmanız için çok güzel bir neden var.
Aşk hakkında sayısız kuram vardır. Örneğin John Alan Lee’nin aşk kuramında 6 aşk biçimi görmekteyiz. Bunlar tutkulu aşk (Eros), arkadaşça aşk (Storge), oyun gibi aşk (Ludus), sahiplenici aşk (Mania), mantıklı aşk (Pragma) ve özgeci aşktır (Agape) (Lee, 1973).
Lee’nin kuramında tutkulu aşk, arkadaşça aşk ve oyun gibi aşk biçimleri birincil sıradadır. Lee birincil sırada bulunan bu üç aşk türünün bir araya getirilmesinin ikincil aşk biçimlerini oluşturduğunu belirtmiştir (Akt. Özer ve Tezer, 2016). Robert J. Sternberg’ün “Delicesine Aşk” kuramındaysa aşkın üç bileşeni bulunmaktadır: Yakınlık, tutku ve karar/bağlılık. Delicesine aşk karar/bağlılık ve yakınlık bileşenleri olmaksızın tutku bileşeninin bulunduğu ilişkilerdir (Akt. Ercan, 2008). “İlk görüşte aşk” bu sınıfa girer. Kişi gerçekte karşısında olana değil, idealize ettiği kişiye âşıktır ve bu durum onda saplantı halindedir (Akt. Ercan, 2008).
Aşk hakkındaki araştırmaların çoğu, aşkın uyandırdığı olumlu duygulara odaklanmıştır. Aşk elbette ki güzel bir duygu. Ancak aşkın yol açtığı kimi olumsuz duyguları da yadsımamalıyız. Örneğin ya aşık olduğunuz kişiye karşı olan hisleriniz kendi hayatınızı yaşamanızı engelliyorsa? Ya ona duyduğunuz derin tutku, saplantı boyutuna gelmeye başladıysa? Yazılarımda sık sık vurguladığım konulardan biri hayatın her alanında dengeli olmamızdır. Aşk ve sevgi konusunda da dengeli olmalıyız. Aşık olduk diye kendimizi unutmamalı, aşkımız uğruna kendimizi kaybetmemeliyiz. Bütün dünyamız aşık olduğumuz insan olmamalı. Kulağa her ne kadar klişe gelse de biz önce hayatın kendisine aşık olmalıyız. Hayatın kendisi yataktan kalkma sebebimiz olmalı.
Evet, ilk başta“delice aşk” insana heyecan verebilir ama ben yine de bize iyi gelen aşk türünün “sağlıklı aşk” olduğunu düşünüyorum. Sağlıklı aşk acı çektirmez, bizi üzmez. Aşk, “As Good As It Gets” filminde Jack Nicholson’ın canlandırdığı karakterin söylediği gibi, kendimizin daha iyi versiyonu olmamıza yarayan bir araç olmalıdır. Aşık olduğunuz kişi ilişkiye sizin kadar duygusal yatırımda bulunmuyorsa, günleriniz onun sizi ne zaman arayacağını düşünerek geçiyorsa, ondan talep ettiğiniz ilgiyi size vermiyorsa ilişkinizi gözden geçirme zamanı gelmiş demektir.
Sağlıklı aşk ilişkisinde iki taraf da ilişkiye neredeyse eşit şekilde enerjisini verir. Neredeyse diyorum, çünkü zaman zaman bir tarafın ilişkiye gösterdiği ilgi daha baskın olabilir. Buradaki anahtar kelime “zaman zaman”. Eğer ilişkinize ve romantik partnerinize devamlı olarak ilgi gösteren taraf sizseniz, bu tek taraflı bir aşk yaşadığınızın sinyali olabilir. Unutmayın size gerçekten aşık olan biri, ilgisini siz talep etmeden size verecektir.
Efsanevi dizi Sex and the City’de işlenen Carrie, Mr. Big aşkı taraflardan birinin ilişkiye çok daha fazla odaklanmasına güzel bir örnektir. Dizide Carrie kafasındaki ideal erkek modeline çok uyan Mr. Big’i adeta saplantı haline getirerek, durmadan onunla daha derin bir ilişki yaşamak için uğraşır. Evet Mr. Big’in de Carrie’ye belli bir şekilde ilgisi vardır ama ilişkide hep kovalanan ve beklenen taraf Mr. Big’dir. Carrie, Manhattan adasındaki günlerinin büyük bir bölümünü Mr. Big’in peşinden koşarak geçirir. Örneklerini gerçek hayatta da sık sık gördüğümüz böyle bir aşk sizce ne kadar sağlıklı?
Bugüne kadar aşk hakkında binlerce şey yazılıp çizilmesine rağmen hala aşkın ne olduğu konusunda hemfikir değiliz. Literatürde de aşk kavramına yönelik birbirinden farklı tanımlamalar var. Ben bu tanımlamalar arasında bize iyi gelecek aşk türlerinden birinin “sağlıklı aşk” olduğunu düşünüyorum. Ya siz?
Her zaman size iyi gelecek seçimler yapmanız dileklerimle…
Bu arada sizlere bir eğitim haberim var. WhatsApp ya da FaceTime üzerinden birebir görüşmeler şeklinde ilerleyen üç haftalık “Öz Sevgi” eğitimimle ilgileniyorsanız bilgi için [email protected] adresine yazabilirsiniz. Hayatı güzelleştirmeyle ilgili psikoloji egzersizlerini ise @ranakutvan Instagram hesabımdan paylaşıyorum.
Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.
Kaynaklar:
Ercan, H. (2008). Genç Yetişkinlerin Aşk Biçemleri Ve Benlik Tipleri. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitimde Psikolojik Hizmetler Anabilim Dalı Eğitim Psikolojisi Programı. Doktora Tezi.
Lee, J. A. (1973). The colors of love. Don Mills, Ontario: New Press.
Özer, B. U., Tezer, E. (2016). Aşka İlişkin Tutum Biçimlerinin Olumlu Ve Olumsuz Duyguları Yordayıcılığı. Cilt: III Sayı: 30 Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi.
İlginizi çekebilir: Kendinizi sevgisiz ilişkilerin içinde mi buluyorsunuz: Çocukluk yaranızı iyileştirme zamanı geldi