X

Aşk ekstremleri sever

Yine aşktan bahsedeceğiz, biraz sizlerle dertleşelim istiyorum aslında. Yaşımız ilerledikçe yaşanan ilişkilerimiz de ilerlemektedir. Örneğin; anne babalarımıza bakalım düşünelim bundan bir on yıl önceye gidelim, ilişkileri aynı noktada mıdır birlikte neleri paylaşıyorlardır? Şunu sorgulayabilirsiniz veya çoğunlukla duyuyor da olabilirsiniz, çocuklar olduktan sonra bir yere gidemez olduk, birbirimize zaman ayıramaz olduk gibi…

Şimdi ben burada o “çocuklar olmadan” önceye bir dikkatle bakalım istiyorum. Etrafımda o kadar çok çift var ki şu sözü söyleyen “birlikte yapacağımız bir şey kalmamıştı, hep iki kişi gittik bir yerlere, her yaz aynı şeyler, artık bizim çocuk sahibi olmamız lazım dedik, sıkılmıştık” gibi. Bu sözlerin ardından gelen çocuğun ilişkide neler “yapabildiğini” ayrıca sizlerle irdeliyor olacağız, fakat şimdi bu söylemleri bir ele alalım…

Ben genelde bu sözleri “sesli” söyleyen biri olduğunda eğer gerçekten açık bir kişi ise neler olabileceğini göstermeye çalışıyorum. Ama eğer sadece “ilişkide olmak için veya öylesine evli olmak için evlenmiş” ise bu kişi istemedikçe bu konu hakkında genellikle yorum yapmaktan kaçınıyorum. Şimdi burada yazımı okuyan sen, öncelikle teşekkür ederim bana eşlik ettiğini bilmek muhteşem bir duygu; senin o “açık kalpli” olan gruptan olduğunu kabul ediyorum; bana şunu söylemiştin değil mi “birlikte yapabileceğimiz bir şey kalmamıştı ve biz her yaz aynı tatillere çıkıyor aynı arkadaşlarla zaman geçiriyor ve öylece zamanın geçmesine izin veriyorduk…’’

İşte bu nokta “aşk ekstremleri sever” noktasıdır, yani her şey yaşanmışsa sen bu kişi ile “en ekstrem ne yaptın?” diye sorabiliriz. Örneğin, yargılamak veya kötümserliğe sürüklemek için değil sadece “ışık olabilmek” yani yol gösterebilmek için… Örneğin hayatında “aşk” olmuş olan seninle en ekstrem ne yaşadı, ona kendini en uç noktada nasıl teslim ettin? Bir Kamboçya sabahını birlikte kokladınız mı, ona o muhteşem manzarayı göstermeye çalıştın mı, veya Buenos Aires’te bir kenar mahalle lokantasında can-ım Arjantin şarapları eşliğinde nereden geldiğinizi nereye gittiğinizi unuttunuz mu birlikte? Sen orada o “aşk” için hayatında hiç tecrübe etmediği bir ekstrem oldun mu? Veya Katmandu’da bir gün batımında o en güzel tapınaklardan birinde birlikte dua ettiniz mi? Kendi içinizde kalmayı muhteşem bir enerjide deneyimlediniz mi? Sen “aşk” ile zamanı durdurabildin mi o aşkın ekstrem olduğu anlarda? Belki uzağa bile gitmeye gerek yok, Bozcaada’da bir yaz akşamı muhteşem bağın içinde üzüm salkımları arasında toprağa dokundunuz mu? Esen rüzgarı hissettiniz mi? Henüz parlamaya başlayan yıldızlara bakıp hayaller kurdunuz mu?

Bir aşk ile yaşayabileceğimiz “ekstrem” noktalar bu kadar ile tabi ki bitmeyecektir, sadece bir hafta sonunu kitap rafları önünde geçirdiniz mi? Bu kişi ne okur, neden hoşlanır diye sorguladınız mı? Hiçbir şey beklemeden öylece yemek pişirdiniz mi ve denediğiniz yepyeni bir tarifi o muhteşem hayatınızın “aşk’’ olmuşu ile paylaştınız mı? Daha da ileri gidelim gecenin bir yarısı kalk gidiyoruz deyip can-ım Galata’nın karanlık sokaklarında elinizde kahveleriniz öyle avare avare dolaştınız mı? Sizi koşturan sokak köpeklerinden kaçtınız mı örneğin, en son ne zaman o “her şeyi yaptığınız artık yapacak bir şeyiniz kalmayan” ve bugün hayatınızda olan aşk ile dakikalarca güldünüz? Veya birlikte çok heyecanlanacağınız bir şey örneğin; çok yüksek bir yerden atlamak, uzun bir maratona katılmak veya çok görmek istediğiniz bir yere gitmek üzere bilet bile almadan sadece “akışa” uyarak havaalanına gidip “muhteşem olasılıklara” kendinizi bıraktınız mı?

Şimdi sorularımıza biraz ara verelim, yeterince derinden konulara girdik zannediyorum… “Çocuktan sonra neler oluyor?” Diyeceksiniz ki Pınar sen anne değilsin anlamayabilirsin, işte çocuk olduktan sonra ilişkiler öyle olmuyor, kendine zaman ayrılmıyor, aşkın ekstremleri bitiyor… Peki gelin birlikte bakalım çocuklarımız olmuş olsa bile yaşanabilecek “aşk” kalabilecek ekstremler bulunmuyor mu; benim aklıma birçok soru geldi bile örneğin bir akşam sadece iki saat için bile olsa canlı müzik dinleyebilmek, bir konuda birlikte ders almak örneğin dövüş sporları veya yemek pişirmek gibi veya sadece birlikte aynı kitabı okumak için bir saat ayırmak gibi…

İşte aşkın sevdiği ekstremler her koşulda ve her durumda bizimledir aslında… Bu öyle bir noktadır ki siz o “aşk” olmuşu tanımlarken “birlikte paylaşabileceğimiz her şey bitti, sıkılmıştık çocuk ile ilişkimize renk gelir diye düşündük” dediğiniz anda bunca ekstremi bir “aşk” ile paylaşabileceğiniz belki burada “sormamış olduğumuz” birçok olasılığı da elinizin tersiyle bir kenara bırakmış olursunuz…

Bu yüzden ben çok derinden inanıyorum ki ilişkiler her iki kişinin bakış açısına göre “bir renge” bürünmektedir, bıktığınızda, yapacak bir şey kalmadı sıkıldık dediğinizde ve o sıkılganlığı sadece çocuk ile değiştirebileceğinize inandığınızda bu renk giderek daha da koyulaşmaktadır çünkü değişmesi gereken sizin bakış açınızdır; size “aşk” olmuş o kişi, sizin en güzel ekstremlerinizi size yaşatmak için ve hayatınıza gerçekten ve gerçekten sonuna kadar eşlik edebilmek için yanınızdadır.

Siz sıkıldık dediğinizde hayatınıza katılan bir değil birden çok çocuğun bunu değiştirmesi mümkün olmayacaktır, çünkü ilişki sadece iki kişi arasında yaşanır, siz bakış açınızı ve ilişkinizin rengini değiştirmedikçe yani karalardan güzelim kırmızılara, capcanlı sarılara, muhteşem yeşillere döndürmedikçe “aşk” en derinden ekstremleri arzularken sadece “olduğu” kadarına razı olmuş olursunuz…

 Bugün bu yazımı okuyorsanız, her ne yaşta her ne durumda her nasıl olursanız olun, hayatınızda “aşk” olmuşlar ile geçirdiğiniz her saniye altın değerindedir bunun kıymetini bilmek ve her anı o “en uç” dediğimiz gibi yaşamak sizin elinizdedir… Aşk evet ve kesinlikle ekstremleri sever, hayata bakışımız gibi biz bir ilişkiye nasıl bakarsak o şekli alıyor olacaktır. Gelin biz muhteşem maceralar olarak bir gün bile sıkılmayarak ve her gün bir önceki günden daha “muhteşem” olduğunu en derinden hissederek bakalım… Çünkü aşk ekstremleri sever; siz bugüne kadar hayatınızda “aşk” olmuşlar ile hangi ekstremleri yaşadıysanız bıkmadan devam edin, ve evet henüz tecrübe edilmemiş birçok muhteşem ekstrem sizi beklemektedir…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.
İlgili Makale