dummy

Asıl tabloyu es geçme: Hayat sürprizlerle doludur

Asıl tabloyu es geçme: Hayat sürprizlerle doludur

Ne kadar izin veriyorsun kendin olmaya, hata yapmaya, düşüp yeniden kalkmaya, en derine inebilmeye, batıp yeniden çıkabilmeye? Hayatın içinde misin yoksa dışında mı? Eğer her günün aynı, deneyimlerin hiç değişmiyorsa sorgulama vaktin gelmedi mi kendini? Hayat cesurları sever. Ve tabii yalnızca harekete cevap verir.

dummydummy

Bu haftaki yazıma Osho’nun o güzel, anlamlı ve rehber hikayelerinden biriyle başlamak istiyorum:

Birbirine rakip iki papazın yanında kendilerine hizmet edecek, getir götür işlerini yapacak yardımcı çocukları vardı. İlk tapınağın papazı hizmet eden çocuğa dedi ki, “Asla diğer çocukla konuşma. O insanlar tehlikeli.

Ama çocuk ne de olsa çocuktur. Bir gün ikisi yolda karşılaştı ve birinci tapınaktaki çocuk diğer çocuğa sordu: “Nereye gidiyorsun?’’

Asıl tabloyu es geçme: Hayat sürprizlerle doludurAsıl tabloyu es geçme: Hayat sürprizlerle doludur

Diğer çocuk, “Rüzgarın sürüklediği yere” dedi. Böyle dediğine göre tapınakta büyük Zen söylemleri dinliyor olmalıydı. “Rüzgarın sürüklediği yere” büyük bir sözdü. Tam bir Tao cümlesiydi.

İlk çocuk çok utandı, alındı ve ona nasıl cevap vereceğini bilemedi. Sıkıntı, öfke ve suçluluk içindeydi. “Üstadım bana bu insanlarla konuşma demişti. Bu insanlar gerçekten tehlikeli. Şimdi bu ne biçim cevap böyle? Bu söz beni küçük düşürdü” diye düşünüyordu.

Üstadına gidip olan biteni anlattı. “Onunla konuştuğum için özür dilerim. Siz haklıydınız, o insanlar tuhaf. Bu ne biçim bir cevap? Ona ‘nereye gidiyorsun’ diye sordum –basit ve kibar bir soru ve pazara gittiğini biliyordum, tıpkı benim de pazara gitmekte olduğum gibi. Ama o bana ‘rüzgarın sürüklediği yere’ dedi.

Üstad, “Seni uyardım, ama dinlemedin. Bak şimdi, yarın git aynı yerde dur. O geldiğinde ‘nereye gidiyorsun’ diye sor ve o da ‘rüzgarın sürüklediği yere’ diyecek. O zaman sen de olaya filozofça yaklaş ve de ki: O zaman bacakların yok demek. Çünkü ruhun bedeni yoktur ve rüzgar ruhu hiçbir yere götüremez’’ dedi.

Tam bir hazırlık çabası içindeki çocuk bütün gece bu sözleri tekrarlayıp durdu. Ertesi sabah erkenden oraya gitti, aynı yerde durdu ve tam zamanında ikinci çocuk geldi. Birinci çocuk çok mutluydu, şimdi ona gerçek felsefenin nasıl yapılacağını gösterecekti. Böylece “Nereye gidiyorsun?’’ diye sordu. Arkasından bekledi.

İkinci çocuk beklediği cevabı vermedi. “Pazardan biraz zerzevat alacağım’’ dedi.

Şimdi çocuk öğrendiği felsefeyi ne yapsın?

Hayat işte sürprizlerle doludur. Planlar, programlar yaparsın ama nafile; hiç ummadığın ve teslim olduğun bir anda gerçekleşir mucize dediğin şeyler. Aniden bir tohum düşer kalbinin tam orta yerine ve o tohum filizlenmeye başlar. Benim de öyle oldu.

Allah’ım dedim, sana teslim ediyorum kendimi, duygularımı, düşüncelerimi, ne yapmam gerektiğini… Garip bir duygu geldi sonrasında. Dinginlik, güven ve sessizlik. Ne kadar az tattığım duygulardı bunlar. Bir an geçmişe döndüm ve kendime, hayatıma tarafsızca bakıverdim. Ne kadar çok plan, program yaparak gerçek rehberin sesini kısmışım bu hayatta.

Ne kadar az almışım diğerlerinin sorumluluğunu almaktan, kendi sorumluluğumu almayı.

Ne kadar çok dinlemişim kendimi, dinlemek yerine diğerlerini.

Ne kadar çok alıkoymuşum kendimi doğru ve başarı peşinde koşmaktan, sevilme ve onaylanma ihtiyacından duygularımı, benliğimi ve arzularımı yaşamayı.

Her şeyi o kadar çok iyi biliyor ve planlıyoruz ki limitli zihinlerle. Bu yüzden de büyük tablo, asıl plan gözükmüyor. Peki bu bir seçim değil de ne? Debelenmek veya Allah’a teslim etmek…

Sen hangisini seçiyorsun?

Kendinin, potansiyellerinin, duygularının ne kadarını yaşıyorsun?

Hayatın ne kadar içindesin?

Çabasızca yaratmak mümkündür. Sen yeter ki niyetinde net ol. Yapman gerekeni yap ve teslim ol.

 

İlginizi çekebilir: Her şey zıddıyla var olurken özgürlük nedir?

Tuba Kaytaş: Türkiye’nin ilk nefes koçlarından olan Tuba Kaytaş, Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. İlk nefes eğitimini 2005 yılında Judith Kravitz’ten aldı. Nefesin hayatına ve kendisine yaptığı muazzam değişikliği fark edince deneyimlediği tüm güzellikleri insanlarla paylaşabilmek için yoluna nefes eğitmeni olarak devam etmeye karar verdi. 2009 yılında Ommira Kişisel Gelişim Merkezi’ni kurdu. Bu süreçte yaptığı çalışmaları ve deneyimlediklerini Özgür Kocaeli Gazetesi’nde kişisel gelişim konularında yazılar yazarak paylaştı. Yıllardır içinde bulunduğu nefes seminerlerinin ardından bilgi ve tecrübelerini 2012 yılında yayımlanan ilk kitabı Nefes’le Mucizelere Giden Yol adlı kitabında topladı. Araştırmacı ve yenilikçi bakış açısıyla, nefesle ilgili her konuyla ilgilenerek yoluna devam eden Kaytaş, Nefesimizin düşüncelerimizi etkilediğini fark edince kendi yöntemini geliştirip nefesi duygularla bütünledi. 8 yıllık çalışmaları ve eğitimleri sonucu geliştirdiği Nefs-i Terapi yöntemini aynı isimli kitapla paylaşmaya karar verdi. 3. Kitabı olan Bedenin Şifresi ile okuyucularına bedeni tanımanın ve şifanın yollarını sundu. 4. Kitabı olan 1 ile ilişkilere farklı bakış açısıyla bakabilmeye rehber oldu. Türkiye’nin İlk Transformal Nefes Koçları’ndan olup, daha sonra kendi sistemini kuran Kaytaş, nefesin en doğal halini Bütünsel Nefes’te birleştirdi. Şu anda Nefes Kampları düzenliyor, sorgulanabilir sertifikalı olan Profesyonel Nefes Uygulayıcılık Eğitimleri veriyor ve kendi sitesi olan www.nefesatolyesi.com da yazı yazmaya devam ediyor.
İlgili Makale
whatsapp