Cunda yarışında ASICS Gel Noosa Tri 10 ile sınırlar olmadan koşu deneyimi
Birkaç kişi bir araya gelsek ve neden koştuğumuzu anlatsak; eminim ki pek çok farklı sebep çıkar ortaya. Kimi kafasını boşaltmak, kimi yeni fikirler bulmak, kimi kızdığı eşini, işini, annesini unutmak ve gevşeyip, eve döndüğünde sevdiklerinin yanağına bir öpücük kondurmak, kimi zayıflamak, kimi de yeni yerler görmek, doğayı kucaklamak için koştuğunu söyleyecektir.
Peki ya ben neden koşuyorum?
Öncelikle sağlığımı düşünüyorum elbette. Sonra koşan kalabalığın içinde olmak keyif veriyor ve kendimi doğaya saldığımdan beri de anı daha fazla yaşıyor, daha fazla güzellikle karşılaşıyorum.
Koştuğum yerlerle ve o anlarla ilgili de 3 farklı hissiyatım oluyor genelde:
1- “Oh, iyi ki gelmişim. Koşmasam göremezdim buraları.”
2- “Ne gerek var ki şimdi koşmaya? Dur da manzaraya bak, kekiği kokla, kuşları dinle.”
3- “Pofff, ne bitmez yolmuş!” (Bu hissiyat -mesafe bağımsız- son zamanlarda asfalta ait tamamen)
Triatlon ayakkabısı ASICS Gel Noosa Tri 10 ile “Yüz, koş, bisiklete bin!”
Evvelki hafta Ultimate Cunda yarışında koşarken 2 numaralı duygu benimle birlikteydi. Es geçilecek bir manzara değildi karşımdaki. Koşmayı bırakasım, tam da orada kalasım geldi ama bir yandan da yeni cicilerimi deneme arzusu ağır basıyordu.
ASICS Gel Noosa Tri 10 ayağımdaydı da, değildi aslında. İlk kez çorap giymeme gerek kalmadan geçirivermiştim ayakkabıyı ayağıma. Hem de denizden çıktıktan sonra ıslak ıslak… Merhaba çocukluğum:)
“Şimdi ya kurumazsa, ıslanıp kötü kokarsa!” derdi yok çünkü Noosa, triatlon ayakkabısı olarak tasarlanmış. Yüz, koş, bisiklete bin; fark etmiyor.
Daldan dala hoplayanların işini kolaylaştırmak onun işi diyelim kısaca. Yastıklama sistemi (gel solution) hem topukta hem de parmakların tam altında yer alıyor. Böylece darbe emilimi artıyor ve zarar görmeyen parmaklar, ağrımayan ayaklarla bitiyorsunuz aktivitenizi. Üstündeki file yüzey iç tarafın hava almasına ve nem transferini başarıyla gerçekleştirmesine imkan tanıyor. Her türlü ıslak zemine tutunmayı sağlayan WET GRIP® sistemi sayesinde de zemini dert etmeden kendinizi manzaraya teslim edebiliyorsunuz.
Kalın tabanlı bir yapıya sahip olmamasına rağmen, bol çakıllı, toz ve toprakla dolu yokuşlarla süslü parkurda hiç zorlanmadım ve “Başıma bir şey gelir mi?” diye de düşünmedim doğrusu. Çünkü Noosa’nın düşük profil yapısı sayesinde, ayağın hareket özgürlüğü artarken, bir yandan da Trusstic™ teknolojisi ile burkulmalar engelleniyor. Koşarken gönlümce hareket etmemi sağlayan artılardan bir diğeri de, ayakkabının kuş kadar hafif olmasının nedeni olan Dynamic DuoMax® Support System ile sürtünmeden kaynaklanan rahatsızlıkları yok eden dikişsiz tasarımı oldu.
Cunda’dan döndükten sonra, ulaşımını da bisikletle gerçekleştiren biri olarak “İstanbul’da yaşamak nice triatlona bedel zaten…” diye düşünüp günlük yaşamımda da kullanmaya başladım Noosa’yı. Henüz İstanbul’dan denize girmeye başlamadım ama dün sabah bisikletin üzerindeyken yediğim yağmurla okyanusa girmiş kadar oldum.
Neyse ki ayaklarım Noosa ile sağlamdı!
Sizin için de sağlam durmak, sağlam kalmak önemliyse bu ayakkabıyı denemenizi kesinlikle öneririm.
Kalın mutlulukla…
Yazarın diğer yazıları için tıklayın.