Aseksüellik: İçgüdüsel bir dürtü olarak tanımlanan cinselliğin kırılma noktası
Aseksüelliğin, yani kimseye karşı herhangi bir cinsel istek duymama durumunun nasıl ortaya çıktığı; seksin yemek yemek, nefes almak gibi içgüdüsel bir olgu olduğunu düşünenler için yıllardır merak konusu.
Yüzeysel olarak bakıldığında, aseksüellik evrimsel bir dezavantaj gibi görülebilir. Cinsel olarak isteksiz olan bireyler cinsel ilişki yaşayamadıkları için türlerinin devamını sağlayamaz. Ancak daha detaylı olarak incelendiğinde bilim dünyası, aseksüellik olgusunun evrimsel bir adaptasyon olduğu ihtimali üzerinde çalışmalar yürütüyor.
Evrimsel adaptasyon
Bu konuda yapılan araştırmaların bir kısmı, aseksüel olma durumuyla düşük sosyo-ekonomik statü arasında bağlantı olabileceğini gösteriyor. Ortaya atılan iddiaların temeline baktığımızda, kaynakların kısıtlı olduğu ve yaşamın tehdit altında olduğu durumlarda üreyerek nüfus artışı yaratmak, kısıtlı olan kaynakların kullanımı açısından güçlükler yaratabileceği için, bireyler cinsel aktiviteden uzak durmayı adaptasyon olarak geliştirmiş olabilir. Yalnızca hipotez olarak ortaya atılan bu görüşün henüz bir bilimsel dayanağı olmasa da, gelecekte yapılacak olan çalışmalar için yol gösterici bir nitelikte olduğu söylenebilir.
Biyolojik bulgular
Bu alanda yapılan yeni bir çalışma, aseksüel bireylerin homoseksüel bireylerle ortak biyolojik özellikler taşıdığını ortaya çıkardı. Örneğin, homoseksüel olan bireylerin çoğunluğu solaklardan oluşurken, aynı durum aseksüeller için de geçerli. Bu bulgular, aseksüelliğin bazı biyolojik olgularla bağlantısı olduğunu ve dış kaynaklı etkilerle sonradan meydana gelmediğini destekler nitelikte.
Aseksüellik, yaygın görüşün aksine cinsel yetersizlikten ya da cinsel travmalardan kaynaklanan bir durum da değil. Yakın zamanda yapılan bir çalışmada, aseksüel olan ve aseksüel olmayan kadınlar, cinsel uyarılmalarını ölçebilecek bir cihaza bağlanarak pornografik filmler yoluyla uyarıldırlar. Araştırma sonucunda uyarılmadan sonra iki tarafın fiziksel olarak hissettikleri arasında herhangi bir fark bulunamadı. Yani, çalışmaya katılan aseksüel kadınların cinsel fonksiyonlarında herhangi bir bozukluk ya da farklılık yoktu.
İki grup arasında bulunan tek fark, aseksüel kadınların uyarıldıklarında cinsel aktivite için herhangi bir istek duymuyor oluşlarıydı. Yani, fiziksel olarak uyarılmaya tepki verseler de, psikolojik olarak herhangi bir cinsel istek duymuyorlardı.
Aseksüellik konusunda yeni çalışmalar yapılmaya devam ediyor. Şimdiye kadar elde edilen bulgular, aseksüelliğin tıbbi bir rahatsızlık, cinsel yetersizlik ya da seks korkusu olmadığını; yalnızca farklı bir cinsel yönelim olduğunu gösteriyor.
Kaynaklar:
Lehmiller
Bogaert, A. F. (2004). Asexuality: Prevalence and associated factors in a national probability sample. Journal of Sex Research, 41(3), 279-287.
Yule, M. A., Brotto, L. A., & Gorzalka, B. B. (2014). Biological markers of asexuality: Handedness, birth order, and finger length ratios in self-identified asexual men and women. Archives of Sexual Behavior, 43(2), 299-310.
Brotto, L. A., & Yule, M. A. (2011). Physiological and subjective sexual arousal in self-identified asexual women. Archives of Sexual Behavior, 40(4), 699-712.