Ekonomik belirsizliğin bitmediği, iletişimin bazen içinden çıkılamaz derecede zor olduğu bir ortamda hayattaki değerlerimizle çelişmeden, anlam arayışımızı kaybetmeden devam edebilmek için belli aralıklarla kendimize sormamız gereken bazı sorular var. Her seferinde faydasını gördüğüm, üzerine sık sık çalıştığım sorularımı aşağıya iliştirdim: İlham almakta, kendinize göre değiştirmekte, çoğaltmakta özgürsünüz.
1. Arzu ettiğim hayatın neresindeyim?
Neler istedik? Hayat bize nasıl ağaçlar çizdi? İçinde bulunduğumuz ortam beklentilerimize, doyum noktalarımıza ne kadar hizmet ediyor? Geçenlerde bir sunumda rastlayıp dikkat kesildiğim bu ahşap kadar sert soru benim için bir parça tuz ruhu tatmak gibiydi. Kuşbakışı bir değerlendirme sayesinde, eninde sonunda aynı problemlerle yüz yüze gelmenin önüne geçebilir, kendimizi hayatta yeniden konumlandıracak yollar arayabiliriz.
2. Hayattaki kişisel misyonum nedir? Orta ve uzun vadede bu misyona hizmet edecek neler yapabilirim?
Tıbbi araştırmalar bir hayat amacına sahip olanların daha az hastalandığını söylüyor. Mark Twain’in lafını hatırlamalı: “Hayattaki en önemli iki gün doğduğunuz ve neden doğduğunuzu anladığınız gündür”. Amaçlar karmaşık anlarda ve ortamlarda yol gösteren birer pusula görevi görebilir. Ancak bir amacımız olduğunda zorluklara karşı yılmaz bir şekilde mücadele edebiliriz, aksi halde tükenmek kaçınılmaz. Amacınızın ne olduğu konusunda düşünürken buradaki beşinci madde üzerine kafa yormak işe yarıyor, denemiştim. Bir de Harvard Business Review Press’in Duygusal Zeka serisinde “Amaç, Anlam ve Tutku” adında eğlenceli bir kitap var, merak edenler inceleyebilir.
3. Elimde neler var? Bunları nasıl dönüştürebilir, planlarıma uygun hale getirebilirim?
Elinizde un yoksa baklava yapmak zor olabilir ama bu tatlı yemeyeceksiniz anlamına gelmez, sütlü bir şeyler yaparsınız. Yazar Andy Molinsky kişisel bir hobinin, mesleğinizle alakası olmayan kişisel bir projenin, küçük inovatif girişimlerin yetkinliklerinizi değerlendirme fırsatı sağlayabileceğinden söz ediyor. İyi fikir.
4. Ne kadar deniyorum? Yeterince cüretkar mıyım?
Başka türlü bir hayatın mümkün olabileceğini hayal ediyor ama bu yüksek hayali bir kenarda tutup her gün şikayet ettiğimiz karanlığa geri dönüyor olabiliriz. Halbuki küçük denemeler yapmadan, bazen tökezlemeden bir adım dahi yol alamaz, başkalarının bize biçtiği rollerle idare etmenin ötesine geçemeyiz.
5. Beni neler heyecanlandırıyor? Kimi, yaptığı ya da sahip olduğu ne için kıskanıyorum?
Kıskançlığı çoğu zaman zararlı ve kötü niyetli bulsak da bu tam olarak doğru değildir. Bu güçlü imrenme duygusu derinlerdeki gerçek arzularımız konusunda epey fikir verici olabilir. Arkadaşınızın terfi ettiğini ya da kazancını duyunca içiniz cız mı etti? Elinize geçen parayla ne kadar tatmin olduğunuzu ve kaynak alternatiflerini gözden geçirebilirsiniz. Bir başkasının kurduğu yeni aile ya da ilişkisi size berbat mı hissettiriyor? Sıkı sıkı sarıldığınız yalnızlığınız ve “böyle iyiyim” tavrınız koca bir bastırma çabasının tezahürü olabilir. Güvende hissettiğiniz bir ilişkiye ya da düzene tahmininizden daha yoğun bir arzu duyuyor olabilirsiniz. Bu soru aynı zamanda ilginç bir teknik olan felsefi meditasyonun sorularından biri ve bence en önemlisi.
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız. tıklayınız.