Artık kendi kendimizin ebeveyniyiz: Şefkati de güveni de kendimize biz vereceğiz
Kendi içsel yolculuğunda yürüyen herkesin er ya da geç uğradığı bir durak olduğuna inanıyorum; ebeveynlerimizle kurduğumuz ilişkinin hayatımızı ne kadar şekillendirdiğini anladığımız bir yer burası. Bazen üzerimize çok düşülmesinin, bazen kontrol çabasının, bazen de ebeveynlerimizin yokluğunun ve başka bir sürü ihtimalin üzerimizdeki etkisini ve geliştirdiğimiz tepkileri fark etmekten bahsediyorum.
Ebeveynliğin genel bir tanımını yapacak olursak bir çocuğun fiziksel, duygusal ve zihinsel gelişimini destekleyen ve sorumluluğunu üstlenen biri eril, biri dişil iki rolün birleşimi olduğunu söyleyebiliriz. Tabii herkes aynı şansı yakalayamayabiliyor veya anne, babası çok iyi insanlar olmasına karşılık bazen ebeveyn rollerinde eksiklikleri olabiliyor ve bu çok doğal. Nasıl ki biz mükemmel değilsek, anne babamızdan da mükemmel olmalarını beklemek haksızlık olur gibi geliyor bana. Bununla birlikte onlarla kurduğumuz ilişkiye biraz uzaktan bakmayı çok kıymetli buluyorum.
Bu ilk farkındalık anından sonraki demlenme süreci biraz çalkantılı olabiliyor. Bazen kendimizi anne, babamıza isyan ederken, bazen onlar yerine üzülürken, bazen kendimize acırken bulabiliyoruz. İçimizde dönüp duran duygular bir süre sonra yerlerini buluyor, peki tam istediğimiz yerlere mi oturuyor pek emin değilim. Hem doğu hem batı literatüründe derinlemesine incelenen ebeveyn ve çocuk ilişkisini bazen Pandora’nın kutusuna benzetiyorum. Neyse ki artık içimizde; hangisi doğruydu, açmak mı açmamak mı kaygısından, tüm keşkelerden, öfkelerden, suçlamalardan uzak bir seçeneğin olduğunu biliyorum.
Çocukluğumuzda ebeveynlerimizle kurduğumuz ilişkinin kimi yerleri eksik kalmış, hatta belki bazı travmalarımız onlardan kaynaklanmış olabilir. Bütün bu olaylar geçmişte kaldığı için olanları değiştiremeyiz, bununla birlikte onların üzerimizdeki etkilerini fark ederek alışık olduğumuz davranışlar yerine yeni yollar seçebiliriz. Örneğin çocukken çok eleştirildiğimiz bir ortamda yetiştirildiysek onaylanma ihtiyacımız güçlenmiş, hatta sıklıkla yürüdüğümüz bir yol olmuş olabilir. İşte şimdi, ilişkimize dışarıdan bakıp bunu fark ettikten sonra aynı ihtiyaçla birisiyle konuşmaya başladığımızda artık önümüzde bir seçim şansı olduğunu görebiliriz. Belki bu sefer onay aramadan aklımızdan geçeni paylaşabiliriz, ne dersin?
Artık hepimiz birer yetişkin olduğumuz için kendimize şunu hatırlatmayı çok değerli buluyorum; çocukluğumuzdaki gibi fiziksel, duygusal ve zihinsel ihtiyaçlarımızı karşılamak için artık anne ve(ya) babamızı beklememize gerek yok. Artık kendi kendimizin ebeveyniyiz. Güven, şefkat, özen ve sevgiyi artık kendimize verebiliriz; kendi sorumluluğumuzu üstlenebiliriz.
Bu anlayış ilk başta belki biraz korkutucu gelebilir; zaten kimse ebeveynliğin kolay olduğunu söylememişti! Hep duyduğumuz gibi anne, babalık yaşadıkça öğreniliyor, o yüzden bugün içine bakmaya ne dersin? Kendine nasıl ebeveynlik yapıyorsun, arzuladığın kadar şefkatli davranıyor musun? Mesela bazen çocuklar huysuzlanır ve bunun neden kaynaklandığını bulamaz çünkü henüz bilmiyordur. Bir anne, babanın o zaman gösterdiği sabır ve ilgiyle kendi duygularına yaklaşabilir misin? Veya hayatında yeri geldiğinde ödevini yapmanı söyleyen ebeveyninin disiplinli ve net tavrını kendine göstermeye niyetli misin?
İçsel yolculuğumuzda yürürken uğradığımız bu duraktan kendi içimizdeki gücü keşfettiğimizde; dikkatimizi anne, babamızın yapıp yapmadıklarından, kendi yapabildiklerimize çevirdiğimizde ayrılıyoruz. Hepimize ömür boyu sürecek kendi ebeveynliklerimizde bol şanslar!
İlginizi çekebilir: 2019’da kendinizi sevin: Şefkatinize sizin de ihtiyacınız var