X

Arter’de bu ay ne var: Üç büyük sergi üzerine düşünceler

Geçtiğimiz hafta basın toplantılarına katılmaya özen gösterdiğim ama her zaman yakalayamadığım için üzüldüğüm Arter’ in gönlünü almaya karar verdim. “Arter’ in gönlü sana mı kızacaktı sanki!” demeyin… Ben orayı o kadar seviyorum ki, bir parçam kaçırdıklarıma üzülüyorsa o parça ortaktır benim gözümde. Bu sebeple gönüller sanat adına daha fazla kırılmasın diye Arter’ in rehberli turundan yararlanmaya karar verdim ve geçtiğimiz salı genç rehberimiz eşliğinde şahane bir sergi gezisi deneyimledim.

Dört kattan oluşan Arter’de şu an halihazırda üç büyük sergi kurulu. Candeğer Furtun’un da kişisel sergisi binanın hemen giriş katında konuşlanmış halde, sanatseverleri karşılıyordu ancak yakın zamanda sonlandı. Gezmeye açık diğer sergiler ise şöyle: Küratörlüğünü Emre Baykal’ın üstlendiği OyunBu, Melih Fereli’den Bill Fontana: Io’nun Yeni Sesi ve Selen Ansen yapımı ile Locus Solus.

Rehberli tur, en yeni serginin yer aldığı dördüncü kattan başlıyor. En yukarıdan en aşağı doğru iniyorsunuz. Bu aynı zamanda insana havadan yeryüzüne iniş hissi gibi doğayla iç içe bir simülasyon da yaratıyor. Zaten serginin amacı bize bir orman simülasyonu sunmak.

İklim krizi ile burun buruna kaldığınız bugünlerde, yeşilin önemini daha çok fark etmemiz adına yapılan ve içinde doğadan temalar barındıran her çalışma benim için çok kıymetli. Bu sebeple, Locus Solus’a büyük hayranlık duydum. Ormanda yürüyormuşsunuz hissi veren orman fotoğraflarında gece karanlığından gün doğumuna doğru yürüyüşe çıkabiliyorsunuz. O da yetmiyor, sanatçının 3 ayda tamamladığı mukavvadan orman maketine girip sessizliği dinleyebiliyorsunuz. Hem ormanların hayatımızdaki yeri, hem de üzücü katliamlara bir ses niteliğinde bu bölümün işleri… Toplumsal farkındalık yaratmak için birebir…

En beğendiğim bölüm ise galaksiye benzeyen tablo… Yıldızlar, fırça darbelerine benzeyen beyaz noktalarla sunulmuş. Yakından bakıldığında bunun artırılmış değil, çıkartılmış bölümler olduğunu, kağıdın sökülerek beyazına ulaşıldığını görebilirsiniz. Yani resmin varlıktan değil, yokluktan ve artırmaktan değil, eksiltmekten oluşması oldukça manidar.

İkinci ve birinci katta yer alan OyunBu sergisi coşkusu ve neşesi ile bizi hemen çocukluğumuza davet ediyor. Neler yok ki… Bana platonik aşkı çağrıştıran vantilatörler, bizim attığımız oklarla değişip dönüşen devasa bir dart duvarı, bisikletler, “Alice Harikalar Diyarı’na mı açılır?” diyebileceğimiz bir kapı, kuş sesleri… Rüyalarımız aracılığıyla oyun çağımıza dönmüşüz hissi veren bir bölüm OyunBu.

Bill Fontana ise Io’nun Yeni Sesi’nde John Cage’in 4.33’ü gibi bir etki bırakıyor. Burada sessizliğin yerinde su var, belki de tek fark bu. Arter’in “Sesli Dizi” serisi kapsamında bu sergi. Üstelik Arter’in Bill Fontana’ya özel siparişi üstüne gerçekleşiyor. Fontana İstanbul Boğazı’nın çeşitli noktalarında ve Şerefiye Sarnıcı ile Yerebatan Sarnıcı’nda gerçekleştirdiği video ve ses kayıtlarının dünya prömiyerini burada yapıyor. Videoları izlerken minderlere uzanabilir ve kendinizi su sesinin dayanılmaz hafifliğine bırakarak bir süre şehirden uzaklaşabilirsiniz.

Yazımı, bu uzaklaşma simülasyonu içinde kafamızı kurcalayan bir soruyla bitirmek istiyorum. Belki de bu soru, incelenmeye değer bulunup, üstüne bir araştırma yapılabilir düşüncesiyle… Sanatın ve sanatçının doğadan ilham alması ve doğayı sanatına taşıması çok eski çağlardan beri bildiğimiz bir tema. Ancak günümüzde, iklim krizinin kapımızda beklediği, çevre kirliliğinin alarm verdiği ve doğaya dönmemiz gerektiğini çok daha iyi anladığımız bugünlerde, insanları sanat eserlerinde doğadaymış gibi hissettirmek, onlara uzun vadede bir doygunluk verip gerçek anlamda doğa ile temas etmelerini erteletiyor olabilir mi? Şayet böyle bir erteleme güdüsünü beslemiyorsa ve farkındalığı artırıyorsa, tüm kurumlardan bu tür özel siparişler beklememiz de çok doğal bir arzu olacaktır.

Pazartesi hariç her gün ziyaretçilere kapısı açık olan Arter’de şimdiden zevkli gezmeler… Lezzetli yemeklerin bulunduğu kafesinde bir şeyler atıştırmayı ve kitapçısından güzel bir kitap almayı ihmal etmeyin. Bir de kütüphanesinde benim yazdığım Tarihsel Süreçte Gelişen Viyola Ekolleri isimli kitabımı bulabilirsiniz. Keyifli sanat gezileri…

İlginizi çekebilir: Gomidas tiyatroda: Besteci Gomidas’ın yaşamına ve iç dünyasına bir yolculuk

Günsu Özkarar: 1987 Ankara doğumluyum. 2008 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Viyola Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldum. Ardından İsviçre’de Hocshule der Künste Bern’de yüksek lisansımı tamamladım. Yüksek lisansım sırasında Orchester der HKB, Schweizer Jugend Sinfonie Orchestra, The Women Orchestra of Switzerland’da çalarak, Christopher Warren­Green, Bruno Weil, Daniel Klajner, Jos van Immerseel, Kai Baumann gibi orkestra şefleriyle Avrupa’nın farklı şehirlerinde konserler verme deneyimi edindim. Tatjana Masurenko, Michael Kugel, Ruşen Güneş, Çetin Aydar, Danel Quartet, Marco Misciagna, Michel Michalakakos, Apple Hill Quartet, Siegfried Führlinger gibi hocaların ustalık sınıflarına katıldım. The World Youth Orchestra, The World Orchestra, Greek Turkish Youth Orchestra, Bilkent Youth Symphony Orchestra, Bilkent Youth Virtuosos, Jungenc Philharmonic Orchestra, AIMA Festival Orkestrası gibi ensemble/ orkestralarda ve Young Euro Classic, Schloss/Beuggen International Music Fest, Schlern International Music Fest, Bayreuth Youth Talented Artists ́s Music Fest, The Turco-British Association Bach Günleri, Datça Uluslararası Müzik Akademisi, T.R.N.C. Malta Dostluk Günleri, Klasik Keyifler Oda Müziği Festivali, Uluslararası Istanbul Müzik Festivali, Uluslararası D - Marin Klasik Müzik Festivali, AIMA Ayvalık Müzik Festivali ve Cervo International Music Fest gibi etkinlik ve festival konserlerinde yer aldım. İstanbul’a taşındıktan sonra CRR, AIMA Orkestrası, Orkestra Sion’da çalıştım. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Doçent Beste Tıknaz Modiri ile Sanatta Yeterlilik çalışmalarımı tamamlayarak, Okan Üniversitesi’nde öğretim görevliliğine başladım. Bitirme tezim “Tarihsel Süreçte Gelişen Viyola Ekolleri” kitap olarak yayınlandı. Trio Pax, Trio Tını gruplarının yanı sıra Okan Üniversitesi Orkestrası’nda üç yıl öğretim görevlisi olarak çalıştım. Psikoloji ve edebiyat her zaman ilgi alanım oldu. Çeşitli yaratıcı yazarlık kursları ile birlikte psikanaliz de gördüm ve bu sürecin ardından farklı dergilerde yazılarım yayınladı. Şimdi Milliyet Sanat, SanatAtak dergilerinde düzenli yazmaktayım ve Mayıs'ta İkinci Adam Yayınları’ndan çıkacak Küflü Virgül isimli ilk öykü kitabımı beklemekteyim.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale