İş hayatına atıldığımda elde edeceğim her başarının, hayallerimi gerçekleştirirken üstünü çizdiğim her bir maddenin bana mutluluk vereceğini düşünüyordum. Keşke mutlu bir hayatın sırrının bu olmadığını daha erken fark etseydim. Mutlu olma hali ve bunu sürdürebilme becerisi antik çağlardan günümüze kadar her dönemin ilgi çekici konularından biridir.
Filozofları, edebiyatçıları, psikologları ve birçok bilim insanını da peşinden sürükleyen bu mutluluk kavramı nedir? Eminim sen de hayatının bir yerinde kutup yıldızının olmadığını, bir boşlukta zaman doldurduğunu ve gerçekten mutlu olmadığını hissetmişsindir.
Aristoteles bundan 2000 yıl önce oğluna ithaf ettiği Nikomakhos’a Etik eserinde yaşamın nihai amacının mutluluğa ulaşmak olduğunu söylüyordu. Ona göre bir sabah uyandığınızda hissettiğiniz ya da gün içinde yaşayacaklarınızla değişecek duygu durumunuz mutluluk ya da mutsuzluk değildi. Aristo’nun tarifine göre mutluluk, yaşama amacına dönüşmüş ve psikolojideki kendini gerçekleştirme ile benzetebileceğimiz “olma” haliydi. Bu kavrama da “eudaimonia” adını vermişti.
Eudaimonia: Potansiyelini gerçekleştirmeye giden yol
Aristo, biz ölümlülerin eudaimonia’ya ulaşabilmesi için 2 şeyle güçlü bir bağ kurmamız gerektiğini söyler. Bunlar akıl ve erdemdir. Her durumda gerçekçi duygular ile aklımızı da dahil ederek özgürce bulunduğumuz duruma uygun tepki vermemizin önemini vurgular. Çünkü bu süreçten geçen tercihlerin bizi mutluluğa götürdüğünü iddia eder. Aristo, erdem sahibi insanı tanımlarken ise, davranışlarında “Altın Orta”yı bilen ölçülü olandır der. Her erdemin bir ucu eksiklik, diğer ucu aşırılık barındırır.
Örnekleyecek olursak cesaretin erdemi, korkaklık ve pervasızlık; cömertliğin erdemi, savurganlık ve cimriliğin ortasında yer alır. Tüm bunların günümüzde anlamı var mı diye soracak olursanız, evet, var. Artan şiddet eğilimini ve toplumsal gerginliğimizi düşündüğümüzde dürtüsel davranışların çoğaldığını görmekteyiz. Eksikliklerden ve aşırılıklardan kaçınmak, orta noktamızı bulmak ve dengeli yaşamak hepimiz için büyük bir ihtiyaç.
“Her şeyden kaçan, korkan ve hiçbir şeye dayanamayan korkaktır. Hiçbir şeyden hiçbir şekilde korkmayan, her şeyin üzerine giden ise cüretli olur. Aynı şekilde her hazzı tadan, hiçbirinden uzak kalmayan haz düşkünü ve yabani gibi bunların hepsinden kaçan ise duygusuz olur.”
Aristoteles
3 adımda eudaimonic, iyi ve doyumlu bir hayat
Son zamanlarda karşılık beklemeden yaptığınız bir iyiliği düşünmenizi istiyorum. Şimdi de o işi yaptıktan sonra ne hissettiğinizi…
Kavramların içinde kaybolmadan özetle diyebiliriz ki eudaimonia, kendi potansiyelimizi aştığımızda, erdemli davranışlarımızla yaşadığımız, huzura bağlı bir mutluluktur. Gelin binlerce yıllık temeli olan mutlu bir hayatın reçetesine birlikte bakalım.
1. Kendini tanı
Yaparken iyi olduğunu düşündüğün ve bunu yaparken zamanın nasıl geçtiğini hissetmediğin konulardaki yeteneğinin farkına var. Kendini derinlemesine anladığında, dünyadaki eşsiz yeteneklerinle en iyi nerede katkıda bulunabileceğini fark edeceksin. Unutma potansiyelini harekete geçirdiğinde değişim başlar ve nihai mutluluk kaçınılmaz olur.
2. “Hayat amacınızı” belirleyin
“Hayatınızın en önemli iki günü; doğduğunuz gün ve neden doğduğunuzu anladığınız gündür.”
Mark Twain
Kabul edelim ki gerçek hayatın amacının arayışı huzursuz ve bazen uzun bir yolculuktur. O yüzden bunu 10, 20 yıllık ya da uğrunda ölmemiz gereken bir amaç gibi konumlandırmamalıyız. Size her sabah uyandığınızda rehberlik eden, varoluşunuza anlam veren değerler için çabalamak yeterlidir. Belki de amacınız, başkalarına mutluluk getirmek veya bir konuda farkındalık yaratmaktır, kim bilir?
3. Mutluluk için erdemin gerekliliğine inan
Aristo iyi bir hayat için iyi yemek, ev, aile ve boş zaman gibi hedonik (hazla alakalı) mutluluğun bazı unsurlarını gerekli görüyordu. Ancak bunun, insanı kalıcı refaha götürmeyeceğine emindi. Çünkü sadece kendimizi eğlendirerek ve kısa vadeli zevklerle “eudaimonia” halini yaşayamayız. Ayrıca erdeme bağlı olmayan bir yaşama niteliği, insanı rehine haline getirir ve hayat kaliteni para, sosyal ilişkiler gibi hızlıca değişebilecek faktörlere dayandırır. Bu öğretinin ışığında diyebiliriz ki “erdemli olma” hali hakiki mutluluğun anahtarıdır. Bizi daha mutlu yapacak ise dostluk, cesaret, insanlara güvenebilme, öfkeyi kontrol edebilme gibi erdemlerdir.
İyi olma halinizi geliştirecek 5 günlük öneri
Modern yaşamın koşulları giderek zorlaşıyor ve her geçen gün daha fazla strese maruz kalıyoruz. Kendimizi bu durumdan çıkarmak, mutlu bir hayata ulaşmak için küçük de olsa bir adımla başlayabiliriz. Psikolog Steger ve meslektaşları 2008 yılında yaptıkları, “yaşamın günlük anlamı” çalışmasında refahı değerlendirmek için aşağıdaki “eudaimonic davranışları” kullandı.
1. Gönüllülük işleri yapma,
2. İhtiyacı olan birine para yardımında bulunma,
3. Birisini yazılı ve sözlü takdir etme,
4. Farklı bir görüşü sabırla ve dikkatlice dinleme,
5. Kişisel önemi olan bir konu/iş hakkında birine güvenme.
Bu aktiviteler katılımcıların günlük olumlu duygu ve yaşam doyumu açısından mutluluklarıyla doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koyuyordu. Ayrıca çalışmada bu davranışlarda bulunanların, hazza dayalı davranışlarda bulunanlara kıyasla daha sürdürülebilir mutluluk düzeylerine sahip oldukları gözlemlendi.
Belki de Aristoteles’in öğütlerini daha fazla ciddiye alıp küçük hazlar yerine “anlam ve erdemin” peşinden gitme zamanıdır.
Ben de kendi “eudaimonia”ma ulaşabilmek için 5 yıldır gönüllülük koşularıyla bağış topluyor ve kanserle savaşanlara umut olmaya çalışıyorum. Yorulduğum ve zorlandığım her an koşma amacımı yeniden hatırlıyorum. Yarış bittiğinde ise hissettiğim mutluluğun tarifini kelimelerle anlatabileceğimi sanmıyorum.