X

Arazi; yani dağ, bayır, çamur

Arazi; yani dağ, bayır, çamur

-Merhaba.

-Buyurun.

-Arazi için koşu ayakkabısı bakacaktım.

-“Arazi” derken… Asfalt mı yani?

-Trail…

-Eeöööö…

-Ne demem lazım size acaba ortak bir terminolojide buluşabilmek için. Bilmiyorum ki eğitim verirlerken nasıl tanımlıyorlar o segmenti?

-“Eğitim” derken…

-Anlaşıldı… Arazi; yani dağ, bayır, çamur.

-Haaaa, outdoor.

-Evet ama trekking ayakkabısı değil, koşu ayakkabısı arıyorum.

-Tamam, şöyle göstereyim.

-Peki, bu bir arazi ayakkabısı ama koşu ayakkabısı değil.

-“Koşu” demiş miydiniz?

– (Ne desem boş artık. Susuyorum o yüzden.)

-Koşu için olanından yok bunların.

Aradığım koşu ayakkabısını bulamamış ama ben koşarak uzaklaşmıştım dükkandan o gün. Hiç abartmıyorum, aynen böyle bir diyalog geçti satıcı ile aramda. Bu ne ki? Sadece koşu üzerine tasarlanıp, kurgulanmış bir dükkânda bile “Bu iki ayakkabı arasında ne fark var?” sorusunun, “Ne fark olacak, ikisi de koşu ayakkabısı işte.” cevabının verildiğini bile duymuşluğum var. Neyse ki yanımda iki kişi daha vardı da duyduklarımı doğrulayabildim.

Sevgili markalar, bırakın koskoca AVM’lerin içindeki her ürünü satan mağazaları, kendi logonuzu taşıyan mağazalardaki personeliniz bile ne yazık ki durumdan bir haber dolanıyor dükkânın içinde. Kendisi özel olarak koşuyla ilgileniyorsa müşteriye de diğerlerinden daha fazla ilgi gösteriyor. Geri kalanıysa, herhangi bir pasajdaki “Abla bu ayakkabı çok açtı seni.” jargonundan öteye gidemiyor maalesef.

Elbet bizlerin de öğrenmesi gereken şeyler var ayakkabı alışverişine çıkmadan. Bir kere en başta birilerinin önerdiği ayakkabıyı denemeden almamayı, sırf rengine kapılıp sipariş etmemeyi öğrenmeliyiz. Ne amaçla, nasıl bir zeminde kullanacağımız da çok önemli tabii. Dolayısıyla onca markanın, onca modelin arasındaki tek bir ayakkabı herkes için ‘en iyi’ olamaz ve olmamalıdır da.

Her ne kadar özünde 5 parmaklı 2 adet ayak gibi gözükseler de hepimizin ayakları kendine has özellikler taşıyor. Düz taban olanı, tırnağı batanı, topuğu düşeni, ‘taraklı’ olduğu belirtileni var. Say say bitmez yani.

Diyeceğim o ki; moda diye ayakkabı alınmaz, ayakkabıyı denemeden koşuya çıkılmaz.   Bir yerde birileri okul ayakkabılarını spor yapmak için paralayıp ailesinden azar işitirken, o canım paralar sokağa atılmaz.

Bol koşturmacalı günler herkese.

Not: Nihayet anlaşabileceğim bir satıcı bulup, aldım arazi ayakkabımı. 12 Ocak’ta Taşdelen’de, Şubat başında da Aydos Ormanları’ndaki yarışlarda koşacağım. Doğaya doymak, çamura bulanmak isterseniz buyurunuz geliniz. Bu arada bir de Ocak sonunda 2014 Geyik Koşuları başlıyor. Söylemedi demeyin sonra; pek keyifli geçiyor.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız. tıklayınız. 

Kıvanç Ergun: Kıvanç Ergun bugün bisikletin tepesinde, yarın ormanda çamurun içinde… Harekete, iyilik peşinde koşmaya doyamıyor, başkalarına çılgınca gelen şeyleri yapmaktan inanılmaz keyif alıyor. İflah olmaz bir spor tutkunu olan Kıvanç, ‘yükseklerde’ yaşamanın, hayattan keyif almanın yolunu sporda bulmuş ve her gün yeni alanlara kayıp, kendini bilinmezlerde kaybetmekten hiç ama hiç çekinmiyor. Yaşını başını almış ama adrenalin söz konusu olunca kendini alamıyor, aktiviteye dalıyor. 2013 İstanbul Maratonu’nda ilk maratonunu (42 km), 2014'te Frig Vadileri'nde ilk Ultra Maraton’unu (60 km) koştu. Ulaşım aracı olarak bisikleti kullanıyor ve bisiklet kullananların sayısını kültürel gelişmeyle eşdeğer tutuyor. Yazdığı yazılarda sınırları nasıl zorladığından, deneyimlerinden bahsederken, bir yandan da hareket etmemek için yaratılan bahaneleri çürütmekten büyük keyif alıyor. Yardımseverlik koşusunun Türkiye'de tanınmasını sağlayan Adım Adım Yardımseverlik Platformu'nda Marka ve İletişim Koçluğu görevini yürütürken, aynı zamanda TOG'un AA içindeki STK Sorumlusu ve gönüllü koşucusu olarak da devam ediyor yaşamına... Fotoğraf konusunda fena değildir, takip etmek isterseniz: instagram/kiverg
İlgili Makale