Aralık ve birtakım doğru yanlış kararlar
Her zaman olduğu gibi bugün de birbirinden farklı konular arasında seçim yapamadığım, tüm düşüncelerimi yazıya dökmek istediğim ve hala yeni yazımın içeriğinin ne olacağını bilmediğim bir gün ile karşılıyorum sizleri…
Kışı hiç sevmesem de Aralık ayı benim için özel olmuştur hep. Bunun bir sebebi Aralık doğumlu olmam olsa da, daha da önemli bir sebebi var yılın 12. ayını bu kadar çok sevmemin; ki o da yeni bir yıla geçiş yapması diyebilirim…
Yenilikler her zaman heyecan yaratır ruhumda ve hep de inanırım yeni yılın daha güzel geleceğine. Hep umudum vardır yeni yıla ait, ama bir tek benim hayatıma karşı değildir bu heyecanım. Ülkeme, dünyamıza ve insanlığa barış getireceğine dair bitmek tükenmek bilmeyen bir inanç vardır içimde. Her yıl kırsalar da umudumu, yeniden alevlenir küllerim. İşte budur beni hayata bağlayan en önemli sebep. İçimdeki o hayalperest çocuk hep vardır ve de var olacaktır. Ve belki de kendimde en gurur duyduğum, en hoşuma giden özelliğimdir bu 🙂
Son zamanlarda hepiniz görüyorsunuzdur sosyal medyada, 2019 yılından 2024 yılına hayatım ne kadar değişti gibi yazılar. Sizce de öyle değil mi? Bazıları bu geçen 5 sene içerisinde 5 farklı hayat yaşadığını bile söylüyor. Düşünüyorum da, ben de nereden baksanız 4 farklı hayat yaşamışımdır doğrusu 2019’dan bugüne. Hele şu 10 yıla baktığımda 10 farklı hayat yaşamışımdır ya neyse hiç girmiyorum oralara. Ne de olsa 2014 bir önceki yazımın konusuydu, öyle değil mi sevgili okurlarım?
Peki ya siz kaç hayat yaşadınız o günden bugüne? Hadi soruyu biraz basitleştirip değiştirelim; hiç düşündünüz mü kaç karardan döndünüz bu son 1 senede, yanlış olduğunu bildiğiniz halde?
Son günlerde kafamı hayatımızdaki doğrularımız ve yanlışlarımız kurcalamakta. Yanlış dediğimiz şey, kime göre neye göre yanlıştır mesela? Siz yanlış olduğunu bildiğiniz bir şeyin, aynı zamanda çok doğru hissettirmesi nedir bilir misiniz? Peki hata da diyebilir miyiz bu yanlışlara?
Bazen bir şeyi yaptığınız anda bile onun doğru olmadığını bilseniz de, ruhunuz öyle bir aksini iddia eder ki, yanlış doğru diye düşünme başkasına zarar vermiyorsa dilediğin gibi davran der adeta. Ve siz de devam edersiniz o hataya… Kendinizi hata olduğuna uzun süre inandırmış olmanız dahi değiştirmez içinde bulunduğunuz bu durumu.
Böyledir işte. Hislerinize güvenirsiniz çünkü, ya da güvenmek istersiniz belki de doğru olmadığını bile bile…
Ama dedim ya içinizdeki o sesi dinlediğinizde aldığınız o cevap var ya hani, başkasına zarar vermiyorsa, işte budur aslında bütün mesele.
Toksik bir ilişkiyi devam ettirmek ya da ona geri dönmek de yalnızca bize zarar veren bir yanlıştır günün sonunda, sevmediğimiz bir işte ısrarla çalışmaya devam etmek de… Konfor alanımızdan çıkamadığımızdan dolayı bize iyi gelmediğini düşündüğümüz insanları hayatımızdan çıkarmayışımız da bir yanlıştır mesela…
Her ne olursa olsun odur ya o an istediğimiz ya da ihtiyacımız olan, devam ederiz yanlışın üstüne gitmeye bile isteye…
Doğrusunu söylemek gerekirse, geçtiğimiz haftasonu aldığım bir karardan dolayıdır bugün sizlerle paylaştıklarım…
Ben hayatımla ilgili, dünya için küçük ama benim için oldukça büyük, önemli bir karar aldım bundan birkaç gün önce. Bunun doğru mu yanlış mı olduğunu henüz kestiremesem de tek isteğimin, aldığım bu kararı sonuna kadar yaşamak olduğunu biliyorum.
Aslında bu yazımı benim gibi düşünenlere, kararlarını yanlış ya da hata olma ihtimalini bildiği için alamayanlara ithaf etmek istiyorum…
Biliyorsunuz dostlar hayat oldukça kısa, verdiğiniz karar sizden başkasını etkilemeyecekse, sizden başkasına zarar vermeyecekse sizce de denemeye değmez mi?
İşin güzeli de ne aslında biliyor musunuz? Yanlış olduğunu düşündüğümüz şey, gün gelir hayatımız için en doğru karar olabilir belki de. Bunu da yaşamadan asla bilemeyiz, öyle değil mi?
Verdiğiniz kararların mutluluklarla taçlanacağı günlerde buluşmak dileğiyle…
Sağlıkla, sevgiyle kalın.
İlginizi çekebilir: Geçen 10 ve 20 yılın ardından kaybedilenlere, anılarıma ve hayallerime şerefe