X

Aralık ayı kültür sanat etkinlikleri ve Vincent Baykal Ada söyleşisi

Yine uzun bir aranın ardından Uplifers okurları için yeni çıkan bir şarkının sahibi ile röportaj yaptım ve ayrıca 3 tane de sergi gezdim. Galata Perform’un Yeni Metin Festivali bünyesinden seçilerek, sahnelenmeye hak kazanan ilk tiyatro oyunum Fil Rüyası ‘nın provaları ve seyirci ile buluşması arasında bu kadarını yapamadım. Bilgileri sırası ile takip edebilirsiniz.

4 Kasım günü tüm dijital platformlarda müzikseverlerle buluşan “Ve Çok Karanlık” şarkısının temelinde bu sefer 80’li yılları anımsatan synthler kullanan şarkıcı-ozan Vincent Baykal Ada’ya müzik geçmişini ve önündeki projeleri sorduk. Keyifli okumalar!

Vincent Baykal Ada ile keyifli bir söyleşi

Birçok farklı mecradaki röportajlarınızı okudum. Ama açıkçası kendi sözlerinizle sizi dinlemek isterdim. Kimsiniz ve müzik serüveni nasıl başladı?

Kendini tanımlamak çok kolay bir mesele değil sanırım. Çok basit bir özet geçmek gerekirse, geçimimi avukatlık ile sağlıyorum. Bir babayım ve bildiğiniz gibi, müzikle de ilgileniyorum. Grup müziğine orta okula başladım. Daha ziyade punk müzik yaptığımız bir grupta, bas gitar çalıp şarkı söylemeye çalışıyordum. Lise ile birlikte beste yapamaya başladık. Tür de daha ziyade alternatif rock’a kaydı. 2000’lerin başından söz ediyoruz (Gülüyor.)

Ailenizin müzisyen olmasının bir etkisi var değil mi? Selman Ada’nın oğlu olmak nasıl?

Ailemin müziğe ilgimde muhakkak etkisi vardır. Fakat en büyük etkiler müziği algılama şeklinde oldu sanırım. Babamın oğlu olmak gurur verici. Büyük bir besteci olmasının yanı sıra, sevgisini esirgemeyen bir baba aynı zamanda.

Peki siz neden klasik müzikle uğraşmayı seçmediniz? Bu toplumda kendimizi ifade etmek için daha alternatif sözlere ihtiyacımız var sanki…

Klasik müzik başka bir emek, mesai istiyor. Özellikle enstrüman çalınacaksa küçük yaşta başlayıp büyük bir tutku ile bağlanmak sevmek lazım. Çocukken o direnci gösteremedim piyano başında. İyi bir klasik müzik dinleyicisi olmaya gayret ediyorum.

Grup isimleriniz de ilgi uyandırıcı. Mesela Sapan’ın hikayesi neydi?

Lisedeki grubumun ismiydi ilk etapta. Türkçe bir isim ararken, yerdeki sapan şeklindeki bir dal dikkatimizi çekti. E hadi, grubun adı Sapan olsun bari dedik. Daha sonra 2010 da tekrar kurulan grubun ismi de buradan geliyor. İsim bulamadık. E bari Sapan olsun dedi.

Sonra 2020’de yayınlanan ilk tekli… Bir grupla çalışmanın ardından tekli yayınlama süreci nasıl geldi size? Neler farklı?

Tek çalışmayı aşağıdaki şekilde anlatabilirim: Daha yalnız fakat daha özgür.

Geri dönüşler nasıldı? Genelde nasıl bir kitleye hitap ediyorsunuz?

Bu neredeyse 3 yıllık süreçte güzel geri dönüşler aldım elbette. Hitap ettiğim kitle kim, ben de çok bilmiyorum. Herhalde İndie dinleyicisi daha ziyade. Sizce?

“Ve çok karanlık” diyorsunuz… Sahi nedir karanlık olan? Müzik sektörüne değinelim, neler değişmeli sektörde sizce, müzisyenler en çok neden şikayetçi?

İnsanın zihnidir karanlık olan. Bu karanlık mutlak suretle kötülük anlamına gelmiyor. Zaten bir şeyleri “iyi”, “kötü” şeklinde etiketlemek basit bir kolaycılıktan başka bir şey değil. Müzik sektörüne ilişkin çok bir fikrim yok. Açıkçası zamanında çok şikayet eden taraftaydım. Artık anlamsız buluyorum. Ben müzik yapıyorum. İlgi alanım müzik. Müziğim sektörde yankı bulursa ne mutlu bana.

Yazı ile aranız nasıl? Biraz da şair misinizdir?

Üniversite yıllarında çok şiir yazdım. Piyes denemem oldu. Hatta en son babamın bir “nano operasına” libretto dahi yazdım. Ancak kendimi şair addetmek şairlere ayıp olur. Yazarlık hayat boyu bir macera. İyi kotu bir şarkı yazarı olduğumu söyleyebilirim. 20 yıldır yaptığım bir şey sonuçta.

Önümüzdeki projelerinizi de öğrenebilir miyiz ve tabi konserler, turneler? Neler var planladığınız ya da yapmayı istediğiniz?

Yazın bir Amerika turnesi planlıyoruz demeyi çok isterdim. Şimdilik odağım yazım. Yeni şarkılar yazmak. Konser olursa sosyal medyadan duyururum 😉

Bu keyifli röportaj için çok teşekkürler!

Ben çok teşekkür ederim!

Aralık ayında gezebileceğiniz 3 sergi

Gelelim gezdiğim 3 sergiye… Biri Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği (BÜMED) tarafından, “Boğaziçi Değerler Burs Fonu”na katkı sağlamak amacıyla, 47 sanatçının farklı mecralardaki yapıtlarının bir araya getirildiği “Hâller | Hayaller: Uyumsuz Zamanlarda Dirençlilik” sergisi.

Boğaziçi Üniversitesi mezunlarından Meral Kurdaş, Leyla Sürmeli ve Leyla Derya’nın öncülüğünde düzenlenen sergide; Ali Yaycıoğlu, Artin Demirci, Atalay Mansuroğlu, Aydemir Ökmen, Ayşenur Köksal, Aytaç Armağan, Beyza Boynudelik, Can Göknil, Cemal Erez, Cumhur Özer, Çağla Saydağ Karter, Devrim Erbil, Dilek Demirci, Doğu Çankaya, Elvan Erdin, Emre Senan, Esra Carus, Fatih Alkan, Hanefi Yeter, Işıl Güleçyüz, Jennifer Sertel Schneller, Joel Menemşe, Leyla Hancı, Leyla Sakpınar, Maria Sezer, Mehmet Güleryüz, Meryem Eroğan, Mustafa Özay, Muzaffer Akyol, Nedret Sekban, Nilgün Tüzüntürk, Nur Koçak, Nurcan Çağlar, Okan Dedeoğlu, Onur Hastürk, Pınar Tınç, Rasin Arsebük (Rasin), Ruhiye Onurel (Roş), Serap Başol, Serap Murathanoğlu Eyrenci, Shahnaz Aghayeva, Sonat Çavuşoğlu, Süleyman Çağlayan, Tuba İnal, Uğural Gafuroğlu, Yasemin Erdin Tavukçu, Züleyha Altıntaş yapıtlarının satışından elde edilecek gelirin önemli bir kısmını burs fonuna bağışlayacak.

Dünyayı ve insanlık hâllerini anlatan sergi, ziyaretçilerini düşünmeye, yeni sorular sordurmaya, anlamaya, düş kurmaya ve paylaşmaya teşvik ediyor. Sergideki yapıtlar, ekolojiden sağlığa, eğitimden yaşam hakkına uzanan pek çok alanda baş gösteren küresel ve yerel sorunlara karşı insanın direngen doğasını ön plana çıkartıyor.

1 Aralık 2022 Perşembe akşamı saat 18.00’de The Marmara Pera ev sahipliğinde gerçekleşen sergi bir süre daha resim severleri bekliyor.

Decollage‘daki yeni sergiye gelince Decollage Art Space sezonun ikinci sergisinde bir karma seçkiyi ağırlıyor. Emine Şenses, Melike Kılıç, Ömer Koçağ, Pelin Bayçelebi Demir, Sayat Uşaklıgil ve Yağmur Yılan’ın eserlerinden oluşan, 22 Kasım’da izleyiciyle buluşan “Promesse” (Vadetmek) adlı sergi, Serap Atala sergi danışmanlığı ve koordinatörlüğünde hayata geçiyor.

Sergideki sanatçılardan Emine Şenses’in uzaktan bakıldığında yağlı boya resim etkisi gösteren kolajları, Melike Kılıç’ın çok katmanlı geleneksel kat’ı sanatından yola çıkarak yaptığı görsel hikâyeler, Ömer Koçağ’ın Rembrandt ve Goya gibi büyük ustalara çağdaş bir saygı niteliğindeki resimleri, Sayat Uşaklıgil’in zamansız ve mekânsız zıtlıkları, o anda donmuş kalmış gibi görünen nostaljik figürleri, Pelin Bayçelebi’nin doğanın mükemmel dengesinden aldığı ilhamla yaptığı resimler ve Yağmur Yılan’ın kadına ait duyguları dramatik bir yaklaşımla yeni bir gerçeklik yaratarak tuvaline aktarması bizi sanatçıları tanımaya, anlamaya ve araştırmaya davet ediyor.

Günümüz Türk resminin ustalaşmış ve ustalaşma yolundaki genç kuşak sanatçılarını bir araya getiren sergi, umut teması etrafında şekilleniyor. Biçimsel ve kavramsal yaklaşımla ziyaretçileri düşündürmeyi ve sorgulamaya alan açmayı amaçlıyor. Çeşitli medyumları kullanan, sanat üretimine farklı açılardan bakan sanatçıların; çeşitli üslupların ve farklı eser boyutlarının beraberliği ile ritmi getiren gelenekten moderne, kâğıt malzemeden tuvale uzanan eserlerinden oluşuyor.

“Promesse”, 9 Ocak tarihine dek Decollage Art Space’te ziyaret edilebilir.

…ve gezdiğim son sergi Anna Laudel Sanat Galerisi’ndeki Mehmet Sinan Kuran sergisi. Bu sergi ise anlatılmaz yaşanırdı. Ama maalesef bugün son gün. Yine de Mehmet Sinan Kuran’ı da Instagram hesabından takip ederek, güncel sergilerini yakalayabilirsiniz.

Müzik, tiyatro ve resimle iç içe sanat dolu bir ay dilerim.

İlginizi çekebilir: “Ben Nazım” müzikaline dair bir inceleme

Günsu Özkarar: 1987 Ankara doğumluyum. 2008 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Viyola Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldum. Ardından İsviçre’de Hocshule der Künste Bern’de yüksek lisansımı tamamladım. Yüksek lisansım sırasında Orchester der HKB, Schweizer Jugend Sinfonie Orchestra, The Women Orchestra of Switzerland’da çalarak, Christopher Warren­Green, Bruno Weil, Daniel Klajner, Jos van Immerseel, Kai Baumann gibi orkestra şefleriyle Avrupa’nın farklı şehirlerinde konserler verme deneyimi edindim. Tatjana Masurenko, Michael Kugel, Ruşen Güneş, Çetin Aydar, Danel Quartet, Marco Misciagna, Michel Michalakakos, Apple Hill Quartet, Siegfried Führlinger gibi hocaların ustalık sınıflarına katıldım. The World Youth Orchestra, The World Orchestra, Greek Turkish Youth Orchestra, Bilkent Youth Symphony Orchestra, Bilkent Youth Virtuosos, Jungenc Philharmonic Orchestra, AIMA Festival Orkestrası gibi ensemble/ orkestralarda ve Young Euro Classic, Schloss/Beuggen International Music Fest, Schlern International Music Fest, Bayreuth Youth Talented Artists ́s Music Fest, The Turco-British Association Bach Günleri, Datça Uluslararası Müzik Akademisi, T.R.N.C. Malta Dostluk Günleri, Klasik Keyifler Oda Müziği Festivali, Uluslararası Istanbul Müzik Festivali, Uluslararası D - Marin Klasik Müzik Festivali, AIMA Ayvalık Müzik Festivali ve Cervo International Music Fest gibi etkinlik ve festival konserlerinde yer aldım. İstanbul’a taşındıktan sonra CRR, AIMA Orkestrası, Orkestra Sion’da çalıştım. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Doçent Beste Tıknaz Modiri ile Sanatta Yeterlilik çalışmalarımı tamamlayarak, Okan Üniversitesi’nde öğretim görevliliğine başladım. Bitirme tezim “Tarihsel Süreçte Gelişen Viyola Ekolleri” kitap olarak yayınlandı. Trio Pax, Trio Tını gruplarının yanı sıra Okan Üniversitesi Orkestrası’nda üç yıl öğretim görevlisi olarak çalıştım. Psikoloji ve edebiyat her zaman ilgi alanım oldu. Çeşitli yaratıcı yazarlık kursları ile birlikte psikanaliz de gördüm ve bu sürecin ardından farklı dergilerde yazılarım yayınladı. Şimdi Milliyet Sanat, SanatAtak dergilerinde düzenli yazmaktayım ve Mayıs'ta İkinci Adam Yayınları’ndan çıkacak Küflü Virgül isimli ilk öykü kitabımı beklemekteyim.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale