X

Bu aralar yine “işimiz başımızdan aşkın”

Son zamanlarda pek çok kişinin “yoğunluğundan” ve “oldukça meşgul” olduğundan bahsettiğini fark etmişsinizdir. Herkes bir koşuşturma içinde veya “öyle görünmek istiyor” olabilir. Not defterleri, ajandalar, takvimler karalanmış ve dolmuş durumdadır. Bu kişiler için işler hiçbir zaman yetişmiyordur muhtemelen. Peki gerçekten bu kadar meşgul muyuz?

Geçen hafta Columbia University Business School’un yayınladığı “Busy? You Must Be Important” adlı makaleye denk geldim. Makale, günümüzün fenomen haline gelen “yoğunluk”  veya daha doğru bir ifadeyle meşguliyet konusunu ele alıyordu. Makale bu konuyu düşünmek ve yeni sorular sorabilmek için önemli noktalara değiniyor. Günlük hayatta yoğun olmak bizleri yıpratırken bir şeyler ifade ediyor mu? Bana sorarsanız oldukça tartışmalı bir konu ve ucu açık. Bu yazı aracılığıyla bir bakıma bu konuyu konuşmaya da açmak istiyorum: Yoğun çalışıyor ve bir şeylere yetişemiyor olmak bizler hakkında aslında ne anlatıyor veya anlatıyor mu?

Meşgul olmaya takıntılı olmamız, ajandalarımızın, notlarımızın ötesinde egolarımızla alakalı.  Eskiyle karşılaştırdığımızda “lüks”e ulaşmamız kolaylaştı. Bugünün görece zengin orta-orta üst sınıfı, lüks tüketime arzı artırdı ve kitle üretiminin de etkisiyle herkes bir şekilde bu tür ürünlere ulaşabiliyor. Bu ne demek oluyor peki? Bireye bir kimlik ve statü kazandıran bu durum günümüzde bu anlamda çok da bir işe yaramıyor. Bunu sağlayan ise artık bizleriz ve “zaman” kavramı: yani zaman ve yoğunluk yeni statü araçlarımız. (Bellezza, S. Paharia, K, Keinan, A. 2006) Yani artık bir şeylere yetişebilmek ve yoğunlukla boğuşabilmek, kendimizi ve iş dünyasında statümüzü belirleyebilmek için sembolik bir ileti.

Bu noktada bir ayrımdan söz edebiliriz. 19. yüzyılın ekonomist ve sosyal bilimcilerinden Thorstein Veblen’in boş zaman tüketimi üzerine olan teorisinin değiştiğini ve farklı bir yöne evrildiğini söyleyebiliriz. Veblen, kısaca 19. yüzyıl burjuva ailelerinde ve özellikle kadınlar bazında “boş zamanın” ve “yapacak bir şeyin olmamasını” bir statü ve zenginlik göstergesi sayıldığını söylüyordu. Bunun etkilerini uzun süredir görüyorduk. Ne kadar varlığımız olduğundan çok bu varlıkla ne yaptığımız veya nelere harcadığımız üzerinden bir kimlik ve statü kazanılıyordu. Bu, sosyal medya ile ayyuka çıkmıştı ve kişinin kimliğiyle alakalı az çok şey ortaya çıkıyordu. Bugün bunun tersine döndüğünü görebiliriz.

Sylvia Bellezza bu araştırması için konuştuğu kişilerin söylemlerinden yola çıkarak şu sonuca ulaşıyor:

Toplumda yüksek statüye sahip kişiler olarak algılananlar, programlarının yoğunluğuklarıyla bağdaştırılmış, dolayısıyla ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:

Meşguliyet veya yoğunluk ne giyinildiğine veya ne kullanıldığına göre belirlenmiyor. Bireyin, diğerlerinden farklı olduğunu göstermesi, “değerinin” olduğunun bilinmesi çalışma isteğine ve zamanını nasıl etkili kullanabileceğine bağlı. Bu çok daha sofistike ve bunu ürünlerle iletmekten daha etkili bir strateji. Karkaterimiz ve zekamızla da ilgili olduğunu söylenebilir.

21. yüzyılın bilgi sermayeli yeni iş ve ekonomi dünyasında bunu fark edebilmek ve bu doğrultuda hareket etmek önemli bir detay.

Yoğunluğun ve zaman kullanımının yeni bir statü simgesi haline gelmesinde sosyal medyanın da etkisi var. Bellezza bunu şöyle yorumluyor: Eskiden sosyal medyada marka ürünler veya mekanlar üzerinden bir mesaj iletiliyordu ve bir kesim için bu “olmak istedikleri” kimliğin bir göstergesiydi. Bunun yerini sosyal medyada yoğun programları, koşuşturma anlarını paylaşmak aldı. Sosyal medya, “her zaman, her dakika çalışıyorum ve bundan keyif alıyorum” demenin ve bunu göstermenin en ekonomik yolu. Bunun yanı sıra önemli bir nokta gözden kaçmamalı: “eylemlilik” anahtar kelime, yani çalışmaya, işe zaman ayırmaya niyetli olduğunun algılanması ve hırslı, yeterli, motive olduğumuzun bir yansıması.

Bana sorarsanız tartışmaya oldukça müsait bir konu, çalışma hayatının boş zamanı dahi kapsadığı bir zamanda daha fazla motive görünmek veya yoğun olmanın alkışlanması Bellezza’nın makalesinde belirttiği gibi bir statü simgesi mi? Bilemiyorum.

 

Kaynakça:

Bellezza, Silvia, Neeru Paharia, and Anat Keinan. “Conspicuous consumption of time: When busyness and lack of leisure time become a status symbol.” Journal of Consumer Research (2016): ucw076.

Natali Oral: 2014 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya, İletişim Sistemleri ve Sosyoloji bölümlerini bitirdim. Aynı üniversitenin sosyoloji bölümünde yüksek lisans eğitimine devam etmekteyim. Farklı kültür alanlarının toplumla ve bireyle olan ilişkileri, yaratıcı alanlar ve şehir hayatına dair gözlem ve araştırmalar yapıyorum ve bunları farklı dijital mecralarda yazılarla paylaşıyorum.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale