X

Arabistan notları: Sona kalmasan da dona kaldığın memleket Suudi Arabistan

Arabistan Günlükleri

Kasıtsız bir Arabistan gezisinin bütün kasti faullerine göğüs germenin, olası bütün arazlara maraz çıkarmadan geri dönmenin el kitabıdır bu notlar… Arabistan’da bile “Up” kalmanın hap gibi tarifidir. Orada sabah-akşam aç karnına içilmelidir ki iyice sindirilsin, böylece kişi gariban gibi bir köşeye sinmesin, bilmediğinden ürkmesin.

Bavulumla beraber notlarımı da topladım. Her şeyi madde madde özetledim ve her birine de ayrı bir özen gösterdim. Arabistan’a dair son notlardır ve her son gibi bu da başka bir gezinin başlangıcıdır. Bana di’li geçmiş oldu. Sana miş’li geçmiş olsun diyeyim ve başlayayım:

1. Burada kadınların ehliyet alması yasak olduğu için 13 yaşında bebeleri ciplerde görürsünüz. Düşündüm de, göremezsiniz aslında. Sanki Google insansız aracını burada deniyormuşçasına sürücü koltuğu boş, kararsız atom gibi ilerleyen, ara sokaklardan sperm gibi fırlayan araçlar görür “Ulan Arapların geldiği noktaya bak be! Yürü ya habibi!” diyebilirsiniz… Demeyin, o noktaya gelmelerine daha çok var.

Bu durumun yarattığı olumsuz sonuçlara maruz kalmanız da gayet olası… Bir şekilde ‘gerçekten her arabanın’ bir yeri vuruk ve göçük. Sağlamlar istisna, araman gerekiyor. Bizim şoförünki de son haftamızda iki kere göçtü. Biz başımıza bir kaza denk gelmeden gezimizi tamamladık ama ekip olarak heyecanımızı hep tavanda tuttuk. Zira olasılık bilimine göre kazasız geçirdiğimiz her gün kaza yapma olasılığımız biraz daha artıyordu. Şoföre, “Bilader, calm drive ya biraz: Bilader, sakin sür Tanrı aşkına!” diyorsun. Adam, “Mafi sadim inşallah: Kaza olmaz inşallah” diyor. İyi de hepiniz ediyorsunuz bu duayı diyesiniz geliyor. Ve enteresan bir şekilde ölmüyor arkadaş adamlar. Her gün kazalar, taklalar; herif gülerek çıkıyor arabadan. İnanılmaz… Ehliyeti, tevekkülü kuvvetli olana veririm ben bu memlekette…

2. Peki her aşk-ı’n memnu olduğu bu memlekette nasıl flört ediyor ve evleniyor bu insanlar? Bunu da başıma gelen ilginç bir olay vesilesiyle araştırma gereği duydum.

Çok sevgili fabrika müdürümüz bir gün sabahın saat 9’unda benim ve bir arkadaşımın neden bekar olduğunu sorguladı ve o gün, bu konu ile ilgili yergilerle devam etti. “Why are you still single at this age?: Neden bu yaşta hala bekarsın?” diye sordu. Ben daha kafamda “this age: bu yaşta” kısmını çözümlemeye çalışırken “You should have got married 3 years ago: 3 yıl önce evlenmiş olmalıydın” demesiyle mavi ekranı verdim.

Kendimizi savunma yaparken bulduk. “We usually work abroad, lol: Genelde yurt dışında çalışıyoruz, ehuehu” gibisinden saçmaladık beraber. Adam müşteri. Yani seni eleştiriyorsa eleştirildiğin konuda mutlaka haklı bir gerekçen olmalı. Bahanemiz ona mantıklı geldi ve patronumuzu aradı! Bizi yurt dışına daha az göndermesini tembihledi. Aksi halde kendisi bize Bangladeş’ten bir eş bulacağını söyledi. Bu esnada bize gülümsüyordu. Bitter çikolata teninin üzerinde yılların tecrübesini yansıtan kırlaşmış saç ve sakallarıyla siyah-beyaz Milka çikolataları anımsatıyordu bana. Mutlu bir inek gibi gülümsedim ben de. Gerçek olduğundan tam emin olamadığım garip bir gündü ama seraplar, bu coğrafyada sıkça deneyimlenebiliyordu.

Neyse, özelden genele bağlarsak; bunun üzerine bir kamuoyu yoklamasına giriştim ve fabrikada tanıdığım her evli ve Arap kökenli adama kaç yaşında evlendiğini sordum -en az 15 kişi, bence yeterli bir havuz-. Adam doğru söylüyormuş, ortalama 23 bilemedin 24. Sadece bulunduğum lokasyondan mütevellit şu çekimlenişi yapasım geldi: Kadayıfım, kadayıfsın, kadayıf. Sonra aynaya baktım, geçti… Ama mahalle baskısı neymiş anladım. İş çıkışı tek taş alasım geldi ama bununda turşusu olmuyordu; ondan da vazgeçtim.

Tek Taşını Ben Aldım, Onu da Başkasına Taktım, Dizimi Yamadım ve Yine Sana Yanaştım

Peki devlet, cins-i latif ile tanışmanın ve kaynaşmanın bu kadar çetrefilli olduğu bir memlekette vatandaşlarına nasıl imkanlar sunuyor? Üşenmedim, utanmadım onu da sordum. Misal, fakirsin ama evlenmek ve bir çekirdek aile sahibi olmak istiyorsun. Hemen devlete başvuruyorsun, sana kredi veriyorlar ve 40.000 riyalden -yaklaşık 20.000 TL’ye tekabül ediyor- başlayan fiyatlarla eşini tayin ediyorlar. Toplu nikahla da dünya evine giriyorsun. Kredi ödemen için devlet seni istihdam ediyor ve bir de iş veriyor. Fakirken, bir anda hem iş hem aile sahibi oluyorsun. Eşin fiyatının neye göre arttığını söylemeye gerek var mı bilemiyorum…

3. İsmini vermek istemediğim ve bitse de gitsek diye her gece rüyasına yattığım ‘püskevit’ fabrikasında, bütün imalatçılar olarak adeta bir dernek oluşturmuş durumdaydık. Bir Fransız ile ana olmayan dilimizde bu kadar dertleşebilirdik herhalde.

İletişim yeteneklerine güvenen ve hatta hayatını ağzının laf yapmasından kazanan bir adam olarak, bir müşterinin tutumları ile “bu laflar boy boy” göndermesinde bulunması, beni özgüven yıkımına sürüklüyor-DU. Ta ki Fransızlar gelene kadar. Uzun süre “Ulan benim İngilizcem mi geriledi acaba?” diye düşünürken anladım ki Fransızca da gayet kifayetsiz. Arapların iletişime doğuştan bağışıklıkları var!

Türkçe, Urdu, Arapça, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Almanca… Hepsi denendi. Anlamamak konusunda bu kadar çabalayan bir topluluk zor bulunur. Hiç 26 yaşında bir kalite mühendisine 2100’ün 2400’den küçük olduğunu anlatmak için 15 dakika harcadın mı? Cevabın hayır ise beni anlayamazsın.

Hayatta yaşadığın tüm absürt durumların bileşkesi var ya… Hah, işte ben hesap yaparken o değeri ihmal ediyorum artık.

Muhteviyatında stres barındırmayan ben, müptelasıydım artık stresin. Sabahlara bir Bangladeşli ile tartışmadan başlarsam günüm kötü geçecekmiş gibi hissediyordum. Öğlene doğru bir Arab’ın, infrared sensörümüz üzerine kapladığı bandı sökmezsem kesinlikle huzur bulamıyordum (infrared 101 – ışık bazlı sensör işte. Dolayısıyla üstünü örtersen çalışmaz. Bkz. elini uzaktan kumandanın önüne tutmak). Akşamları ise, zaman kazanmak için gün başında iş verdiğin adamı bulamayıp işin bitmediğini görmek apayrı bir lezzet. Son zamanlarda kontrol bile etmiyordum.

Ama iyisiyle kötüsüyle proje sona ermişti -yok be, baya iyisiyle bitmişti. İşin sonunda şu anda bu yazıyı yazmakta olduğum bir cihaz bile hediye ettiler memnuniyetlerinden dolayı -.

Arapların sınırların ötesinde rahatlığı, Bangladeşlilerin vakur tavırları, Hintlilerin sadece kendilerine has boyun hareketleri- ayna karşısında çalışmışlığım var, taklitten öteye gitmedi-, Pakistanlıların sürekli “Vuuu! Bu pervane çok hızlı dönüyor” şeklindeki “high” durumları, Mısırlıların Jokervari bitmek bilmez gülümsemeleri… Anlatılsa dahi yaşanması başkadır. Mübalağa sanatı görecelidir, gördüğün memlekete göre değişir. Türkiye’de mübalağa sayacağın pek çok şey Arabistan’da belgeseldir.

Ve bir Arabistan seyahati bu vesile ile sona ermiştir… Yayında ve yapımda emeği geçen envai çeşit memleketten insanın yadsınamaz katkılarını ve kattıklarını hürmetle anmayı bir borç bilir, daha da ilginç bir memleket olan Bangladeş ile seyahat gezilerimizi takip etmenizi arzu eder, başım önde arkam duvarda saygıyla çekilirim. Ah, bir de bu yazıların çıkmasına ziyadesiyle katkısı olmuş ayranımı da anmadan geçemeyeceğim zira bu notların her biri ayran kafasıyla derlenmiştir. İyi ki varsın Sütaş!

Dipnot: Eğer hala sıkılmadıysan, yorulmadıysan veya yapacak daha iyi bir şeylerin yoksa, en son nasıl döndüğümü de aşağıda kaleme aldım. Ben bu memlekete ne normal geldim ne de bu memleketten normal dönebildim…

Arabistan Günlükleri

Bonus Not: Bunları taşikardin taşmasın, siyatiğin azmasın ve hatta migrenin tutmasın diye anlatıyorum. Kazara düşersen buraya, adrenalinin 450 megahertz de sinüs olmasın, sabit olsun.

Gene şakacı Saudi Airlines. Tam 3 saat önce hava alanına vardım, İstanbul’a döneceğim. Uykusuz ama mutluyum. Check-in barkovizyonundan hangi kontuara gitmem gerektiğini yazmasını bekliyor ve bu sırada da sakin sakin kitap okuyorum.  Uçuşa 1 saat kala hala belirmeyince kıllandım. Müşteri hizmetlerine gittim, dedi ki “O kıl dönüyor, biraz daha beklersen bugün simide oturursun” Türkçe meali: Şuradaki 299 kişilik kuyruğu görüyor musun, hah yuvarla o rakamı 300’e dedi. Sonra da “THIS… IS… SAUDI… ARABIA! ” diye haykırıp tekmeyi bastı! Meğerse o kontuar da numara filan yanmıyormuş. Uluslararası uçuşlarda bu kuyruğa giriyorsun ve öndeki masalara sırayla dağılıyorsun.

Resmen dağıldım. O sıraya geçersem uçağa yetişmem imkansız! Kendi çözümümü sunuyorum. Sakın utanma! Bende metropol çocuğuyum en nihayetinde. Ama yok artık öyle “Excuse me: Pardon müdür, acelem var da” filan. Hayatta kalma savaşı bu, şakaya gelmez. Kaçırırsın tayyareyi.

Bazı check-in masaları belli uçuşların yolcularını kuyruktan ayırıp boş başka masalara alıyor ki o 300 Saudi Arabia’lı biraz azalsın, kuyruk boşalsın. Bunu fark ettim ve Pakistan uçuşu için ayırdıkları bir yolcunun arkasına takıldım. Onun check-in’i bitince “Your supervisor told me that you will complete my check-in for Flight SV0257 – Istanbul: Şefiniz SV0257 no’lu çek-in işlemlerimin buradan tamamlanacağını söyledi.” dedim. Adam “Ok” dedi ve 1 dakikada bilet elimdeydi. Dedem kaynak ustasıdır, beni görse göğsü gururla kabarırdı. Ben de aynı kıvançla başımı yaslar, “Yaptınız, oldum!” derdim. Muhtaç olduğum kudret hakikaten damarlarımdaki asil kanda mevcutmuş, anladım…

Zaten kafası rahat bir adamdım, buradan sonra artık o kadar gevşedim ki Aretha Franklin’e don lastiği bile olamam…

Ortadoğu’dan bu kadar… Asya’da görüşürüz…

Berk Sergün: Berk Sergun // Akademik kariyerindeki birincilikleri taçlandıran plaketlerini paraflayıp geçmiş, sergüzeştler geçirmeye karar verip seyyah olmuş bir kimseyim. Kariyer basamaklarını hızla tırmanırken ¨Bir dakika! Yazacağım ben arkadaş!¨ diyerek seyahatine baharat işine de tat katan bir hayat gezginiyim. İsterim ki ben gezeyim sen gör, ben karalayayım sen boya. Ayak bastığım topraklara yolun düşerse hayatta kal, en kötü ihtimalle fiyakalı tökezle. Çok yer gezdim, ziyadesiyle insan tanıdım. Bu oraların değil, onların hikâyesi… www.herseyiyanlisanlamisim.com

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale