Sanırım “ambale” bu tür hadiseler için icat edilmiş bir kelime. Hemcinslerim, dikkat! Arabistan sınırından adım attığınız an, potansiyel bir pornocusunuz demektir, “Ölüm Pornosu”. Yanınızda harici disk taşıyorsanız ve kazara bunu da 5 kelime İngilizce bilen bir güvenlik görevlisi fark ederse, nazikçe “enteresan” diyebileceğim bir güvenlik prosedüründen geçebilirsiniz. Öncelikle belirteyim, 5 kelime mübalağa değil, gerçeğin ta kendisidir: You, movie, sex, who, come…
Bavulunuz x-ray’den geçmeye ve niyetinizi taramaya başlar…
– Güvenlik: You (Sen) ?
– Ben: Yes (Evet) ?
– G: Movie (Yanında harici disk taşıdığını fark ettim. Bunun içinde film var mı) ?
İşte bu noktada beyni ile dili arasındaki bağlantı benimkinden biraz uzun her insan evladı “No (Yok pek tabii)” der ve bu garip tecrübeyi edinmek durumunda kalmaz. Eser miktarda bir zeka yeterlidir. Ama ben düşünce hızından daha hızlı cümle kurabildiğim için beynimin bana ettiği küfrü, şu kelimeyi zikretmemden sonra duyabildim:
– B: Yeeeeğğss (Eveeeett). “Bu sürede kişiliğimin çok derinlerinde ikamet eden mantıklı özne, eş zamanlı sufle veriyordu: “Tebrikler şavalak! Bakalım bu sefer vartayı nasıl atlatacağız?”
Sonrasında çevirisi olmaksızın anlaşılması mümkün olmayan şu diyaloğun içine girdik:
– G: Sex?
– B: Çüş!
– G: Who?
– B: You?
– G: You?
– B: No.
– G: Come.
7 kelime sonra güvenlik kabinindeydim. Kendi içimde kırdığım yeni bir rekor… Lakin o kelimelerin her biri yağmurda yanlışa atılan patika taşlarıydı. Ve çamurda sek sek sadece kaseye zarardı:
– G: Sex (Porno film var mı içinde)?
– B: Çüş! (Çüş!)
– G: Who? (Kimin filmi o?)
– B: You? (Valla benim değil. Sahi sende var mı?)
– G: You? (Hayır, ama bunu sorduğuna göre en az bir kere izlemişsin. Demek ki pornocusun sen!)
– B: No (Yok be müdür ne yaptın? 30 yaşında adamım ben. 18’inde sıkıldım, rüştümün ispatına mukabil çıktım ergenlikten).
– G: Come (Sen gel bakalım hele bir şu odaya. Anlayalım bakalım ne kadar pedagojik bir vakasın)…
Bir türlü bir yerlere kapatılmadan giremedim şu memlekete. Bu sefer gözlüklü-bıyıklı ve İngilizcesi görece iyi bir amca benden harici diskimi istedi. Verdim.
Fakat önce kısa bir dipnot: Arapların şöyle sizin alıştığınızın dışında garip bir huyu (daha) var. Adamlar lügatlarından “mahremiyet” kelimesini kaldırmışlar (üstelik Arapça kökenli bir kelimedir kendisi). Mesela fotoğraf çektin ve bakıyorsun nasıl olmuş filan diye, o sırada tanımadığın bir Arap da yanına gelip bakıyor çok doğal bir şeymiş gibi. Beraber sanatınızın perspektifini değerlendiriyor, daha sormadan tebaanın görüşlerine vakıf oluyorsunuz.
Ben bunu halkın pişkinliği zannediyordum, meğerse devlet fiştekliyormuş! Açtılar benim diski, soruyorlar “Filmler nerede?” diye. Gösterdim, göstermez olaydım. 30 tane filmi tek tek trailer kıvamında kare kare geçtik. Tanrı’dan insanlığın sevişmemesini hiç bu kadar büyük bir arzuyla dilememiştim. Ya da en azından bunu filme çekmemelerini. Evet, çekmişlerdi ama 15 dakikalık bu kısa film festivalinde rastgele seçilen film karelerinden hiçbiri sevişme sahnesine denk gelmedi!
Hani çok sıradan bir film izliyorsundur. Uzunluğu 120 dakika ve içinde hepi topu 2 dakikalık bir sevişme sahnesi vardır ve sadece o an bir aile bireyi odana giriverir ya. Hah, işte bu ilk defa bana olmadı. Ben de şaşırdım, neredeyse “Filme bir daha baksana beybaba! Kaçak film mi verdiler la bana?” diyesim geldi, dilimi ısırdım.
Gene de fazla meraklı kişiliğim demir tahta benden önce oturmuştu. Bende onun kucağında: “Hey babalık! Peki, böyle bir sahne/film bulsaydınız ne olurdu?” diye sordum sorgu memuruna. Kaşınma işte değil mi? Değil! Tesadüfi yaşamımda, zar atmaksızın ilerlemeye karşı duran bir beyin imitasyonu tarafından kontrol ediliyorum ben. “Nothing! Delete movie (Rahat ol evlat. Sadece o filmi silerdik)” dedi.
Zaten fazla rahat bir kişilik olduğum için bu hale gelmemiş miydim? Teşekkür ettim, merakımı sokakta gördüğüm ilk kediye emanet ederek hava alanından otelime doğru yola koyuldum.
Madem konu “Arabistan’da İnsan İlişkileri!”, şundan da bahsetmekte fayda var ki gördüğünde normalin göreceli olduğuna kanaat getiresin.
Homofobik değilim, hiç olmadım. Sonuçta herkesin bir popisi var ve kimse kimsenin popisine karışamaz, karışamamalı! Fakat anladığım kadarıyla burada erkekler arasında “kankalık vs. mucx” eğrisi şeklinde bir ilişki var. Yani kişi kendini habibisine ne kadar yakın hissederse o kadar öpüyor. Ama bir ritüel şeklinde.
Örnek veriyorum:
Saat: Sabah 06:45.
Yer: Nihayet bu sefer 5 starlı otelimin lobisi -Pullman tarafından yönetilen Al-Hamra Hotel. Tavsiye edilir, Arabistan’da gideri var ama tabii ki Avrupa’nın 5 yıldızı ile bir değildir-.
Baş aktörler: Fizyolojik kıstaslardan ötürü önce gözleri sonra göbekleri buluşan, parlak takım elbiseli -ki genelde burada ender rastlanır bir türdür- iki kalantor/iri kıyım Arap. Birbirlerine “Selâmün aleyküm” deyip tokalaştılar önce. Normal, beklenir, sıradan. Fakat sonra…
Göbekleri birbirlerini ezerken önce sağ yanakları birbirine değdi ve “mucx” şeklinde bir ses çıktı. Amma ve lakin, sanki sağ yanaktan sol yanağa giden yolda bir afrodizyak tarlasına düşmüşlerdi. Sol yanaklar birbirine değdiğinde işin tüm rengi -benim suratımın rengi ile senkron bir şekilde- değişti. Art arda şiddetli 4 tane “mucx” patlattılar! Adam başı!
Hani bazen biri gözünüz önünde size çok yabancı bir şey yapar ve gözünüzü alamazsınız ya… İşte aynen o şekilde en az 10 adamın ikinin kombinasyonları şeklinde birbirlerini öpüşlerini seyrettim. Kah 6 “mucx” oldu, kah uzun hava sayılabilecek bir “muuccccccccXXX”. Gözlerimi alamadım ki alsam ne olur, kulaklarımın duyası var.
Psikoterapiye inanmayan (ne demekse) ama psikoloji bilimine saygısı sonsuz bir insan olarak bir lanet gibi yanımda taşıdığım, hiçbir şeyi unutamayan bu hafızamın “beyin travmaları bastırır” teorisine uygun hareket edip bu anıya shift-delete yapacağına eminim. Hoşça kal beynimin 86 kilobaytı. Seni zerre kadar özlemeyeceğim.
Biraz aklı evvel ama vakit gene de geçer, bu hikâye biraz daha devam eder…