X

Apollon ile Zeus Bozcaada’ya karşı

19 Mayıs tatilini fırsat bilip kendimizi Ege yollarına vurmaya karar verdik. “Rota Bozcaada başlıktan anlaşılacağı gibi” demeyeceğim, bu sefer destinasyon başka… Evet bir Bozcaada var yan rolde, kendisine kısaca Ada diyeceğim bu yazı boyunca. Bozcaada bu sefer başrol değil, hayret değil mi?

Bozcaada

Bir degişiklik yapıp Ada’nın kendisinde değil de karşısında kaldık, Geyikli’de yani. Birçok otel ve pansiyon seçeneği mevcutmuş burada, ben araştırmasam bilmiyordum. Hem daha ekonomik oldu hem de yeni keşif seçeneği sundu bu farklı destinasyon seçeneği. Odunluk İskelesi, Geyikli İskelesi’ne çok yakın, malum Bozcaada’nın eski iskelesi olurlar kendileri. Butik otel tadındaki apart otelimiz işte bu iskelenin karşısındaydı.

Odunluk İskelesi kıyısı

Geldiğimiz ilk gün hemen arabamızı o kalabalığa sokmadan, yaya olarak feribota binerek bir ada gezisi yaptık, az da olsa tadını çıkardık tabii! Ada’da bu sefer konaklamadık diye sokaklarına bakmadan dönmek de olmazdı hani… Ada’nın o “bana gel” çağrısını duymamak ne mümkün!

Akşamüstü feribotu ile Geyikli’ye geri döndük. Otel sahibimizin önerisi ile -işte şu an bir dönüm noktası anıdır- Saklı Cennet adıyla geçen Odunluk İskelesi’ne 5 km mesafedeki Dalyan Köyü’ne gittik…

Saklı Cennet / Dalyan Köyü
Saklı Cennet / Dalyan Köyü

Gerçekten benim kendi şahsıma arayışım hep yalınlık ve içtenlik, doğada da insanda da… Bunu bu kadar çabuk, bu tatilde bulmak şans evet ama kader de bence! Ne ararsan onu bulursun misali! Kendi halinde canım Ege insanım ve köyüm oldu şu 2 akşam kalmama rağmen. Mezeleri ile Ada’yı aratmayan bir balıkçı keşfi ile güzel ve yorucu geçen bu ilk günü, hem yol yorgunluğu hem de ertesi gün erken kalkacak olmamız nedeniyle erken noktaladık.

İlyada Destanı’nda geçen Apollon Smintheus Kutsal Alanı

Merak uyandırıcı başlığın konusunu içeren gezi asıl şimdi başlıyor… Öncelikle güzel bir kahvaltı -bir sonraki yazı sadece kaldığım otel, odaları ve kahvaltısı olabilir bence- sonrasında yollara düştük… Rota önce Küçükkuyu sonra Edremit daha sonra da Ayvalık şeridi. Benim tatil sürem Küçükkuyu’ya kadardı bu sefer. Yol kahvaltı sonrası akarken öncelikle Apollon Smintheus Kutsal Alanı’nı gördük. Hem de ne görmek! Tabii ki müze kartımız iyi ki yanımızda dedik. Aklınızda olsun sizin de. Burası İlyada Destanı’nda da geçermiş.

Apollon Smintheus Kutsal Alanı

Ansiklopedik bilgiler için internet derya deniz, sizi detaylarla boğmadan yollara düşürme taraftarıyım bu yazıda. Çünkü yol o kadar bakır, alabildiğine tarlalarla sarı ve yeşil ki, gözler kentleşmelerden kör olmuşken bu mucizevi manzara bizi bir anda gönül gözlerimizi açmaya davet ediyor! Şimdi lokasyon benim ilk kez duyduğum -umarım bu yazıyı okuyanlardan bazıları ben gördüm ya da biliyordum diyordur- ve bundan utandığım yer olan Babakale…

Burası Osmanlı’nın son inşa ettiği kale olup Türkiye’nin en batısıymış. Kaleyi gezmeye ücret alınırken, karşılığında verilen geldiğimizi kanıtlayan hatıra olan ve ülkenin en batısında bulunmanın zaferini simgeleyen sertifikalar! Ne güzel anı değil mi? Yollar bize biz yollara vurgun vurgun devam ediyoruz. Sırada başlığa konu olan Zeus var… Küçükkuyu’ya yaklaştık ve buranın tepelerinin birinde yer alan Adatepe’ye yolumuz düştü. Orada Zeus Altarı’nı görmez miyiz sizce? Gördük tabii ki. Bu konuda yine sizi bilgilendirmek için internet biçilmiş kaftan. Yürümesi yol uzunluğu nedeniyle mesele olan ama varış noktası bir cennet olan ve buna değen bu yer efsanevi… Kuş bakışı bakmak budur dedik. 

Zeus Altarı

Tepesi ile hakkını veren bu yerden de artık gün bitmeden ayrılmak zorundaydık. Yeterince fotoğraf çekenler olarak tabii… Bu güzel güzergahları içeren yolu gerisin geriye dönerken “anda kalma”nın nasıl bir his olduğunu hatırladık yeniden. Böyle zamansız rotalarda insan hem ruhen hem bedenen düşünce detoksu yapıyor! Günlük kaygılarından uzak, sadece keşfetme arzusu hakim o anlara çünkü…

Aynı günün akşamı yine yemekler Saklı Cennet Dalyan Köyü’nde. Bu zamanda aynı elbiseyi ertesi gün giymek bile yadırganırken biz aynı yerde ikinci kez yedik… İyi ki de yedik. Ertesi akşam İstanbul’da evimizde otururken “ah şimdi orada olsaydık” dedik. O son akşam hiç bitmesin istedik. Lokanta sahibinin anıları ile güzel bir final oldu o akşam. Ertesi gün artık yeniden yolculuk ve eve dönüş vaktiydi ne de olsa… Sonundaysa Apollon ve Zeus Bozcaada’ya karşı mı yoksa karşısında mı bu da gezinin bilinmezi olarak kaldı…

İlginizi çekebilir: Seyahat etme algınızı değiştirecek 4 strateji

Pınar Cengizoğlu: Uplifers yolculuğuna pandemiden önce gezdiklerimi aktarmak icin başlamıştım. Daha sonra malum bu gezme süreci aksayınca izlediğim, okuduğum ya da gördüğüm bir şeyden etkilenerek bir şeyler yazma serüveni başladı. Olay sadece gezmek değilmiş ki; kelimeler bir yerlere sürükledi diyorum şimdi... İlham mi deniyor buna bilmiyorum ama yazıya dökülecek bir konu, bir olay, çekiyor seni yazmaya diyelim. Uplifers ailesinde yazmaya devam ediyorum bu yüzden seve seve .. Hepimize bol okumalar!
İlgili Makale