Beslenmenin 5000 yıllık bilim olan Ayurveda için ne demek olduğunu geçen yazımızda anlatmıştık. Bu sefer beslenme fizyolojimiz için ne demek ona bakalım… Hepimizin ayrı ayrı beslenme tanımı olduğuna eminim. Hem de taa ilkokul zamanından, beslenme çantasından kalan bir beslenme tanımımız vardır. Bir kısmımız için zorunlu fiil, diğer kısmımız için olmazsa olmazımız. Bir kısmımız için tencerede pişer kapağında yenir, bir kısmımız için ise hep beş çayı özeninde.
Benim için beslenme; hayatın en keyifli aktivitesi, hızlı ayaküstü de olsa, saatlerce süren masa başı sohbetiyle tatlandırılmış da olsa keyifle yapılması gereken bir eylem. Beslenmenin amacı tanımı gibi hepimiz için farklı farklı değil. Hepimiz hayatta kalmak için besleniyoruz.
Biyolojik tanımıyla beslenme: “Organizma için gerekli olan besinlerin alınma işlemi.” O zaman hayatta kalma gücü veren besinlere bir bakalım; protein, karbonhidrat ve yağlar. Bu besinleri kendi beslenme tanımımız içinde bir güzel tükettik, ağzımıza sağlık ama fizyolojimiz yediklerimiz için ne diyor? “Çok yedim“, “aç kaldım“, “şişkinlik, hazımsızlık yaptı“.
İşte şimdi beslenme başka bir noktaya geçti. Çünkü lokmamızı ağzımıza aldığımız an itibariyle önemli ve güçlü sistemimiz çalışmaya başladı; sindirim sistemimiz! Yediğimiz protein, karbonhidrat ve yağların parçalanarak bedenimize katılmasına sindirim diyoruz.
Yani beslenmenin fizyolojimizde karşılık bulma halidir sindirim. Durum böyle olunca bizim beslenmeye yüklediğimiz o fiziksel anlamdan çıktık başka bir otonom fiiliyata geçtik. Sindirim sistemi; besinlerin ağzımızda parçalanmasıyla başlar, kalın bağırsakta son bulur. Göreviyse hücrelere gerekli enerjiyi yaratacak besinleri hazırlamaktır. Bedenimizde bulunan 100 trilyon kadar hücre, sindirim sisteminin kendine hazırladığı besinleri alır ve enerjiye dönüştürebileceği hale getirir; Buna metabolizma denir.
Hani diyoruz ya: “Ne yersen O’sun.” Acaba gerçekten öyle mi? Sürekli turşu yersem turşu gibi mi olurum? Ekşi, kekremsi bazen acı. Yoksa turşunun metabolizmamda yarattığı etki mi olurum? “O kadar çok turşu yedim ki ne yerdeyim ne gökte. Hazmedemedim ben bunları”. Hazmedemediğimiz her şey sonunda bizi hasta eden toksinlere dönüşür. Yani ne yediğimizden çok, neyi hazmettiğimiz önemlidir. O halde “Ne yersen O’sun” değil de “Ne hazmedersen O’sun” demek daha doğru olur. Ayurveda biliminde hastalık beslenmeden değil, tamamlanamayan sindirimden çıkar.
Bu durumda beden tiplerine göre beslenmeye bu gözle bir daha bakalım. Dosha’ların kralı, boşluk ve hava elementlerinden oluşan Vata’ların sindirim sistemleri hassastır. Bu nedenle vejetaryen olmaya en hazır beden tipidir. Çünkü proteinleri sindirmekte güçlük çekerler. Aynı şekilde baklagilleri, çiğ sebzeleri sindirmekte zordur. Pişmiş sebzeler, süt ürünleri, tatlı meyveler, yağlar Vata için sağlıklı beslenmedir. Bu besinler aynı zamanda Vata düşürücü etki de yapar.
Pitta, değişimin gücü iken ve değişim ince bağırsaklarda başlıyorken, en güçlü sindirim sistemine sahip olmak Pitta’ya ait bir özelliktir. Ama bu durum fazla enzim salgılanmasına, mide yanması, gastrit veya kolit gibi hastalıkların oluşmasına neden olur. Bu durumda enzim üretme kapasitesini azaltmak için yağ tüketimini azaltmaları gerekir. Mısır yağı, fındık yağı, iç yağ gibi yağlar yerine, zeytinyağı, ay çiçek yağı ve sade tereyağı kullanabilirler. Tatlı süt ürünleri, serinletici sebzeler, tatlı ve buruk meyveler, baklagiller, beyaz et, sağlıklı ve Pitta düşürücü beslenmedir.
Kapha’nın en önemli özelliği yavaşlık ve soğuklukken hızlı bir sindirim sistemine sahip olmaları beklenemez. Sindirim sistemlerinin yavaş çalışmasından dolayı karbonhidratları metabolize etmekte zorlanırlar. Bu nedenle şeker ve nişastadan kaçınmaları gerekir. Şeker oranı düşük sebzeler ve meyveler, bakliyatlar, tahıllar, baharatlar Kapha düşürücü besinlerdir. Kapha’ların beslenmelerine ek olarak sindirim sistemlerini güçlendirmeleri gerekir, bunun için günde 2-3 bardak zencefil çayı içebilirler.
Beslenmede neleri yiyeceğimizden çok “neleri sindiremiyoruz?” üzerine kafa yoracağımız bir eylem haline dönüşse belki hepimiz için hayat daha sağlıklı, dengeli ve kolay olacak. Ama alışkanlıkları da değiştirmek kolay değil.
Ben sindirim kelimesini çok seviyorum, benim için sadece besinleri değil, bedenimde yer bulan her şeyi ifade ediyor çünkü. Görüntüler, kokular, tatlar, hisler ve duygular… Hepsi bedende ya yer buluyor ve beni besliyor ya da toksin olup hastalık sürecini başlatıyor. Yediklerimizi beden tipimize uygun yönetebiliyoruz ama bu saydığım maruz kaldıklarımızı nasıl yönetelim? İşte bunun cevabı Ayurveda’da bile yok sanki. 5000 yıl önce bile detoks (Ayurveda’da panchakarma –beş eylem- olarak geçer) yaparak temizlenme ve arınmaya ihtiyaç duymuş masum dünyalı bugün olsa Ayur vedalarına kaç eylem yazardı bilinmez…
Haftaya beş eylemde bir araya gelene kadar dengede ve mutlu kalın.
İlginizi çekebilir: Ayurveda’ya göre beden tipiniz ve bilmeniz gereken özellikleriniz
Yazarın tüm yazıları için tıklayın.