Anti-aging ürünlerini erken tanıyın, genç kalın
Yaşlanma hepimizin ortak sorunu ve hepimiz her geçen dakika yaşlanıyoruz. Bugün dünyanın çeşitli yerlerinde yaşlanma bir bilim dalı olarak incelenmekte ve ilgiyle araştırılan bu bilim dalı “gerontoloji” olarak adlandırılmaktadır. Son yıllarda bu bilim dalıyla ilgili olarak “anti-aging” kavramı ilgi odağı olmaya devam ediyor.
Cilt yaşlanması, hem yapısal hem de dış kaynaklı gerçekleşir. Yapısal yaşlanma kişinin genetik yapısı tarafından belirlenirken, dış kaynaklı yaşlanma genellikle güneş ışınları, çevre kirliliği ve stres sebebiyle oluşur. Yaşlanmanın ilk işaretleri olarak ince çizgiler, elastikiyet kaybı ve cildin renk tonunda bozulma görülmeye başlar. Sonra çizgiler derinleşir ve cilt sıkılığını kaybeder.
Belki zamanı yavaşlatamayız ya da hayatın stresinden kaçamayız ama doğru ürünlerle cildimizi dışardan destekleyebiliriz. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta kullanılan ürünlerin içeriğidir. Anti-aging özellikli ürünlerin içeriklerini gelin yakından tanıyalım:
Antioksidanlar
Hava kirliliği, sigara kullanımı, güneş ışınları, stres gibi cildi yaşlandıran her türlü çevresel faktör vücudumuzda çok fazla serbest radikalin birikmesine neden olur. Cilt kırışıklıklarında serbest radikalleri nötralize eden antioksidan ürünler bu sebeple tercih edilmektedir. Anti-aging ürünlerde en sık kullanılan antioksidanlar arasında vitamin C, vitamin E, çinko ve resveratrol sayılabilir. Bazı kremlerde bu antioksidanlar yeşil çay, üzüm çekirdeği ekstresi, nar ekstresi gibi çeşitli bitki isimleriyle de karşımıza çıkabilir. Normal ciltler saf C vitamini serumlarını tercih ederek cildin doğal savunma mekanizmasını harekete geçirebilirler. C vitamini serumları yaşa ve güneşe bağlı yaşlanma etkilerini de azaltır. Cilt lekeleri üzerinde etki göstererek cilt tonunu eşitler.
Retinol
A vitamini türevi olan retinol hücre yenilenmesini artırır, ince kırışıklıkları düzeltir ve serbest radikal hasarına karşı cildi korur. Aynı zamanda kolajen sentezini uyarır. Bu nedenle, kolajen ve elastin kaybına bağlı sarkmaların ve kırışıklıkların başladığı 30’lu yaşlardan itibaren kullanılması önerilir. Retinol ciltte hafif soyulmalara neden olduğundan ve akne kurutucu özelliğinden dolayı özellikle yağlı ciltlerde tercih edilebilir. Çok güçlü etkinlik gösterdiğinden ağırlıklı olarak gece kremlerinde kullanılmaktadır.
Alfa Hidroksi Asitler
AHA’lar olarak da karşımıza çıkan bu içerikler aslında meyve asitleridir. Anti-aging kremler içerisinde en çok glikolik asit, laktik asit ve sitrik asit gibi alfa hidroksi asitler kullanılır. Bu asitler cildin ölü tabakasını uzaklaştırır, doğal hücre yenilenmesini uyarır, cilt tonunu dengeler ve ince kırışıklıkların görünümünü hafifletir. Özellikle kalınlaşmış ve lekeli ciltlerin kullanımına son derece uygundur. Aşırı reaksiyon gösteren hassas ciltlere önerilmez.
Yeni jenerasyon moleküller
Bu moleküller alfa hidroksi asitlerin tüm olumlu etkilerini gösterirken yüksek su tutma kabiliyetleri nedeniyle yoğun nemlendirici etki sunarlar. Son yıllarda yapılan çalışmalar Laktobionik Asit, Maltobionik Asit ve Glukonolakton’un cilt elastikiyetini ve sıkılığını korumaya yardımcı olabilecek yeni bir mekanizma oldukları gösterilmiştir. Yüksek antioksidan etkilere sahip bu içerikler hassas ciltlerde bile güvenle kullanılabilmektedir.
Güneş koruyucular
Özellikle anti-aging etkili bir ürün kullanıyorsanız cildinizi mutlaka güneşten korumanız gerekmektedir. Cilt kırışıklıklarının en büyük nedeni foto hasardır. Bu sebeple etkilerini güneş ışınlarını emerek, dağıtarak veya yansıtarak gösteren ürünleri günlük cilt bakım ritüelinizin bir parçası olarak konumlandırmanız ve erken yaşlarda cildinizi güneşten korumaya başlamanız gerekmektedir.
- Her yaşın anti-aging bakımı farklıdır
Unutulmaması gereken nokta ise, her yaşın ayrı bir anti-aging bakıma ihtiyacı olduğudur. “Yaşım genç, ihtiyacım yok” demeyin, çünkü ne kadar erken başlarsanız yaşlanmaya dair cilt sorunlarıyla daha kolay mücadele edersiniz. 20’li yaşlarda sadece temizleme ve nemlendirme yeterli olurken, 30’lu yaşlarda göz çevresini çok iyi korumak gerekir. 40’lı yaşlarda yukarıda bahsedilen güçlü aktif içeriklere “merhaba” diyebilirsiniz. 50’li yaşlarda nem rezervlerini dolduran güçlü nemlendiriciler ve ton farklılıklarını azaltan aydınlatıcı ürünleri tercih etmekte fayda var.
- Kendinizi tanıyın, genç kalın
Genetik yaşlanma süreci günümüz teknolojisi sayesinde artık kolaylıkla test edilebiliyor. Bireylerin yaşlanma eğilimlerini belirleyen genetik testler sayesinde yanak içinden sürüntü ile doku alınıyor ve kişinin DNA profiline göre uygun olan dermokozmetik ve besin destekleri kolaylıkla belirlenip tedavi süreci hemen başlatılabiliyor. Bu teknoloji sayesinde bireyselleştirilmiş anti-aging programı oluşturmaya yönelik sonuçlar üretiliyor.
Bu şekilde ileride karşılaşabileceğiniz riskleri önceden belirleyip buna göre önlem alabilirsiniz. Bu riskler cildin sıkılık ve elastikiyet kabiliyeti, UV dayanıklılığı, glikasyon direnci, serbest radikal direnci ve cilt hassasiyeti şeklinde kategorize edilebilir. Genetik yatkınlığınıza göre tüm bu risklerin cevaplarını sonuç raporunuzda görmeniz mümkün. Bu tip testler uzman doktorlar tarafından kliniklerde ve özel muayenehanelerde yapılmaktadır. Üstelik genetik yapınız değişmeyeceği için hayatınızda bir defa böyle bir testi yaptırmanız yeterli olacaktır. Bu sayede “herkese uygun” önerilerin de önüne geçmiş olacaksınız.