Dana Lise Shavin, yıllarca kendini aç bırakarak anoreksiya ile yaşadıktan sonra iyileşme cesaretini gösterip bunu başaran biri. Dr. Nina Savelle-Rocklin kendisine anoreksi hastalarının sıklıkla karşılaştığı bazı soruları sormuş. Shavin, bu sorulara samimi ve net cevaplar veriyor. Gıdasızlığın fizyolojik ve psikolojik dengelerimizi alt üst ederek tüm karar verme mekanizmamızı bozduğuna ve bunun da iyileşmeyi neredeyse imkânsız kıldığına değiniyor.
İyileşme cesaretini göstermesi için kendisini neyin motive ettiği sorusuna ise cevabı açık: Böyle bir hayatı istiyor muyum? Sürekli aç olmayı, delice spor yapmayı ve başkalarına bağımlı yaşamayı? Cevabı hayır olmalı ki kendisi şimdi sağlıklı bir birey.
Buyurun soru ve cevaplara…
Acıkmıyor musun?
Kelimenin tam anlamıyla açlıktan ölüyordum. Bir taraftan vücuduma olabildiğince az kalori alırken bir taraftan da bunları yakmak için spor yapmaya çalışmak çok zordu.
Kendime (suçluluk duysam da) atıştırmak için izin verdiğim zamanlar dışında hep “açtım.” Yani, aslında iştahımı hiç kaybetmedim; tek yaptığım onu bastırmayı, yok saymayı öğrenmekti. Gıdasızlık beyindeki hormonların düzgün şekilde çalışmasını önlediğinden, yiyecek gördüğümde hem inanılmaz bir açlık hissediyor hem de yemekten deli gibi korkuyordum.
Ne kadar zayıf olduğunu göremiyor muydun?
Hayır. Bunu fizyolojik ve psikolojik açılardan açıklayabilirim.
Fizyolojik olarak, vücudumda yağ dokusu tükendiğinden enerji için sıra kaslarıma ve bağ dokulara gelmişti. Bunlardaki kaynaklar da bitince vücut beynimdeki sinirlere saldırdı. Beyin kapasitesinde daralma, büzülme olarak düşünün. Bu nedenle, yeterince odaklanamıyor, olur olmaz zamanlarda ağlıyor ve hatırlamakta güçlük çekiyordum. Üstelik bu durum sağlıklı karar vermemi ve mantıklı çıkarımlarda bulunmamı da engelliyordu.
Psikolojik olarak ise, ne kadar zayıf olduğumu göremiyordum çünkü zayıflık ile mutluluk arasında bir ilişki kurmuştum ve mutlu olmadığıma göre hâlâ verilecek kilolar vardı.
Bir de aile, çevre, arkadaşlar arasında kilo alıp vermekle ilgili sürüp giden konuşmalar, kültürümüzün incecik manken ve ünlüleri övmesi gibi durumlar vardı ki gergin ve duygusal açıdan çalkantılı ruh halimle birleşince tüm bunlar aynada kendimi görmemi engelliyordu.
Kilo vermek için diyet yapan birçok insan var ama herkes yeme bozukluğu yaşamıyor. Bunu nasıl açıklayabilirsin?
Kendimle ilgili konuşacak olursam, yeme bozukluğuma neden olan şey tek başına diyet değildi. Anoreksiya tek bir unsura dayandırılamayacak kadar karmaşık bir rahatsızlık. Diyet yaparak çoğu insan anoreksi hastası olmaz ama benim gibi hem diyet yapıp hem de depresyonla boğuşuyorsanız, ayrıca ailenizle olan bağlarınız zayıfsa, geçmişte fiziksel veya cinsel suiistimale maruz kaldıysanız ve çevrenizde sürekli kilosuyla saplantılı insanlar olduysa, yeme bozukluğuna yakalanma riskiniz daha yüksek.
İyileşmeye karar verdin ve başardın. Bu süreçte seni motive eden neydi?
İlk olarak şunu kabul ettim: Beynimin düzgün bir şekilde çalışması için öncelikle vücudum açlık modundan çıkmalıydı. Aksi halde, karar verme ve yargıda bulunma gibi işlevleri yerine getiremeyen zihnimle hasta olduğumu kabul etmek olanaksızdı.
İkinci olarak kendime şu soruyu sordum: Bunu gerçekten istiyor muyum? Hayatımı açlık çekerek, aşırı spor yaparak ve başkalarına bağımlı yaşayarak geçirmek istiyor muyum? Hastaydım ve sağlıklı düşünemiyordum ama sürekli aç olduğumu, üşüdüğümü ve çok yalnız olduğumu biliyordum.
Sağlığımı bozacak miktarda kilo verdiğimde, düşündüğümün aksine, ne daha fazla arkadaş edindim ne de hayatıma özel biri girdi. Aksine daha da yalnızlaştım, insanlardan kaçmaya başladım ve kendime tehlike oluşturduğum için ailemin yanına dönmek zorunda kaldım.
İyileşmeyi göze almazsam ve bunu başarmazsam hayatım hep böyle mi olacaktı? Evet. Tabii, daha önce ölmezsem. Sonuçta, yeme bozukluklarının ölüm oranı en yüksek ruhsal rahatsızlık olduğunu biliyoruz.
Yeme bozukluğu yaşadığıma dair şüphelerim varsa veya bir tanıdığımın yeme bozukluğu olduğunu düşünüyorsam ne yapabilirim?
Yeme bozuklukları konusunda uzmanlaşmış doktorlardan yardım almalısınız. Özellikle de yeme bozukluğu ilerlemeden adım atmak çok önemli.
Bu konuda bir uzmana başvurduktan sonra zaten iyileşme yolunun birden fazla tıbbi alandan yardım alarak mümkün olduğunu göreceksiniz. Yani, diyetisyen, klinik psikolog, dâhiliye gibi. Eğer bir yakınınızın yeme bozukluğu yaşadığını düşünüyorsanız, onu yardım alması için ikna edin. Ama bunu yargılayıcı bir tutum takınmadan yapmalısınız. Ona öncelikle arkasında olduğunuzu gösterebilir, ardından bir uzmandan yardım almasının tek çıkar yol olduğuna inandırabilirsiniz. Bu tanıdığınız ailenizden biri değil de bir arkadaşınızsa ve yardımı reddediyorsa, arkadaşınızın ailesine haber vermeniz en iyisi olacaktır.
Kaynak:
Yukarıdaki yazıyı Dr. Nina Savelle-Rocklin’in yaptığı röportajdan derleyerek Türkçeye çevirdim.
Dr. Nina Savelle-Rocklin’in blogu: Make Peace with Food Today
Dana Lise Shavin’in The Body Tourist adında bir kitabı bulunuyor. Kitapla ilgili bilgileri Shavin’in internet sitesinde bulabilirsiniz: http://www.danashavin.com/
Okuma önerisi:
Uplifers.com’da yayımlanan ilk yazımda anoreksiya nervozadan iyileşmekte olan Hanne Arts’la yaptığım röportaja yer vermiştik. Hanne, bu rahatsızlığa nasıl yakalandığını ve senelerce nasıl bir çıkmazda olduğunu tüm samimiyetiyle anlatmış, ayrıca onu iyileşmeye nelerin sevk ettiğinden ve bu süreci nasıl atlattığından bahsetmişti. Röportajı, daha önce okumayanlar ya da okuyup hafızalarını tazelemek isteyenler için yeniden paylaşıyorum: Röportaj: Hanne Arts anoreksiya nervozaya karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor