Toplumsal roller, çok küçük yaşlardan itibaren üzerimize yüklenmeye başlar. Günlük konuşmalar ve medyada sürekli tekrarlanan konular, oynadığımız oyunları dahi etkiler ve farkında olmadan bu oyunları toplumsal rollere uygun bir şekilde oynamaya başlarız. Ancak çocukken oyunlardan ibaret olan yaşam, ilerleyen yaşlarda alanını çok daha genişletir ve toplumsal roller hayatın her alanında karşımıza çıkar.
Toplumsal rollerden her insan farklı şekillerde etkileniyor, ancak bu yazıda biz kadınların üzerine yüklenen rollerden ve özellikle annelik rolünden bahsedeceğiz. Ergenliğe adım atıldığı anda başlayan “Ne zaman?”lı sorular, çoğu zaman maksadını aşıp genç ergenler üzerinde gereksiz bir baskı kurabiliyor. “Ne zaman evleneceksin?” veya “Ne zaman çocuk yapacaksın?” gibi sorular, bu genç insanların önünde evlenmek ve çocuk sahibi olmak dışında başka bir yol yokmuş izlenimi yaratabiliyor. Ne var ki, hepimizin bildiği üzere evlenmek de, çocuk sahibi olmak da bireyin hayatında yaptığı seçimler arasında yer alıyor, sahip olduğu zorunluluklar arasında değil.
İlginizi çekebilir: “Diğerleri ne düşünecek?” sorunsalı“
Dünya genelinde bu seçimi yapmayan birçok kadın var. Sosyal adalet üzerine yazdığı yazılarla tanınan yazar ve şair Christen Reighter da bu kadınlardan biri. Çocukluğundan itibaren annelik baskısını üzerinde hissettiğini belirten Reighter, bunu şu sözlerle ifade ediyor:
“Kendimle ilgili öteden beri anladığım şey şuydu; ben hiç çocuk istemiyordum. Küçüklüğümde bunu açıklamaya çalışırken, yani onların rolü ve benim değerlerim arasındaki kopukluğu, bana, yetişkinlerin bir çocuğun saçmalıklarına güldüğü biçimde gülerler ve bilmiş bir havayla “Düşüncen değişir” derlerdi.”
Reighter’a göre; bir kadının anne olmaktan kaçınması için sayısız nedeni var ve bunların çoğu kendini ön plana almak değil. Fakat böyle kadınları ayıplamak toplumda hâlâ kabul görüyor, çünkü bu gerekçelerin hiçbiri toplumun anlayışında yer etmiyor. Reighter, küçük bir kızken ve kendisine anneliğin kaçınılmaz olduğu öğretilirken kalıtsal hastalıkları aktarmak, hamilelik sürecinde hayati öneme sahip tıbbi tedavileri alamama riski, aşırı nüfus artışı endişesi, kaynaklara erişim sıkıntısı, kendilerini sahiplenecek bir koruyucu aile bekleyen binlerce çocuğun varlığı gibi kadınların dikkate alabileceği diğer önemli faktörlerin yaygınlığından hiç bahsedilmediğini belirtiyor ve ekliyor: “Bunun gibi nedenler ve fazlası, bu kadar önemli bir işi şansa bırakmak istemediğimi bana fark ettirdi ve bu kararımı bilinçli bir kısırlaştırma operasyonuyla uygulamaya karar verdim.”
Çocuk doğurmanın kadın olmanın tanımı değil bir özelliği olduğuna inanan Reighter, bir kadının değerinin asla çocuk doğurup doğurmadığına göre belirlenemeyeceğini ifade ediyor. Ona göre; anneliği kucaklamak da, bundan vazgeçmek de kadınların seçimi ve bu seçimin onların kişiliğiyle ya da değeriyle hiçbir alakası yok.
Bize anneliğin bir tercih olduğunu anlatan Christen Reighter’ın anne olmama yolculuğunun detaylarını ve geçirdiği operasyon sürecinde ne gibi zorluklarla karşılaştığını öğrenmek için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz:
İlginizi çekebilir: Yalnızca eleştiri ve baskılardan kurtulmak için: Evlenmek şart mı?