X

Anlamsal doygunluk: Çok tekrarlanan kelimeler neden anlamını yitirir?

“Orada karanlıkta yattığım için en çılgın fantezilere dalmaya başladım… ‘Jersey’ kelimesini tekrar tekrar tekrar söyledim, aptalca ve anlamsız hale gelene kadar. Eğer geceleri bir kelimeyi tekrar tekrar, binlerce ve milyonlarca ve yüz milyonlarca kez tekrarladıysanız, içine girebileceğiniz rahatsız edici zihinsel durumu biliyorsunuzdur. “
James Thurber, Hayatım ve Zor Zamanlar, 1933

Siz hiç kelimelerin anlamlarına doydunuz mu? Gözlerinizi telefonunuzdan çekip, tekrar tekrar ‘mayhoş’ demeye başlayın ya da kelimeyi, elinize bir kalem kağıt alıp üst üste yazın. Bir süre sonra mayhoş kelimesinin anlamına doyan zihniniz onu soyut bir ses olarak algılamaya başlayacaktır. Bu fenomen (yani bir kelimenin birden çok kez tekrarlandığında tüm anlamını yitirmesi) aslında oldukça yaygındır ve ayrıca onun süslü bir adı da vardır: ‘Anlamsal doygunluk’.

Bilimsel çevreler, bilişsel bir işlem hatasını andıran bu deneyimin bize zihnimizin dış dünyayı nasıl algıladığı konusunda önemli bir fikir verdiğine inanmakta. Psikologlar, bu tuhaf etkinin, ilk kez tanımlandığı 1907 yılından beri farkındalar. Bununla birlikte, birinin onu ciddiye almaya karar vermesi 1960’lara kadar sürmüş. Anlamsal doygunluk (semantic satiation) kavramı, psikoloji profesörü olan Leon Jakobovits James tarafından 1962’de ortaya atılmış. Hatta James bu fenomen üzerine bir tez bile yazmış.

Peki anlamsal doygunluk nasıl gerçekleşiyor?

Bir kelimeyi duyduğunuzda, okuduğunuzda veya konuştuğunuzda, beyniniz artık sesleri bir fikre dönüştürmeye başlar. Bu fikir sonrasında daha karmaşık bir fikir oluşturmak için başka kelimelerle bir araya getirilir. Bununla birlikte, bir kelimeyi birden çok kez tekrarladığınızda, beyniniz onu bir kelime olarak algılamayı bırakır yani onu bir fikre çeviremez ve seslere ayırır. Bu seslerin, elbette, kelimenin doğal anlamıyla hiçbir ilgisi de kalmaz. Bu yüzden tamamen normal bir kelime birdenbire kulağa anlamsız gelmeye başlayıverir.

Başka türlü anlatmak gerekirse, duyusal sinyaller beyinde bu sinyallere anlam veren kavram ve kategorilerle bağlantılı bölgelerin ateşlenmesini tetikler. Bir kelimenin sesi de işte böyle bir sinyaldir ve o sinyal bir kez ateşlendikten sonra, bu beyin hücrelerini ikinci kez ateşlemek için daha fazla enerji gerekir. Dolayısıyla beynimiz, bir kelimeyi ikinci kez duyduğumuzda, onu kelimeyle ilişkili kavramlarla sürekli olarak ilişkilendirmek için daha fazla enerji harcar. Üçüncü kez daha da fazla enerji gerekir. Dördüncü kez de ise belki o hücreler ateşlenmez bile. Leon Jakobovits James, tezinde bu sürece ‘reaktif inhibisyon’ adını vermiş.

Bir dizi uyarana ne kadar çok maruz kalırsanız, o uyaranlara karşı o kadar dirençli olursunuz. Bu fenomen, şimdilerde ünlü olan bir çalışmada da örneklendirilmiş: Araştırmacılar uyuyan bir kediye yüksek sesle seslendiklerinde, kedi ayağa kalkıp hemen uyanmış. Araştırmacılar, kedi uykuya daldığında tekrar tekrar aynı sesi vermeye devam etmiş ve her seferinde kedinin tepkisi biraz daha hafiflemiş; en sonunda ise hiç tepki vermemeye başlamış. Burada ki önemli nokta ise sesin hep aynı tonda olması. Ne zaman ki ton değişmiş, işte o an kedi, sesi sanki ilk kez duyuyormuşçasına tepki vermeye başlamış.

Bazı deneyler de anlamsal doygunluğun oluşması için sadece kelimenin sözlü tekrarına gerek olmadığı sadece o kelimeyi sıklıkla görmenin ve duymanın da aynı sonuca neden olduğu ortaya konulmuş.

İnsanlar için hiçbir kelime anlamsal doygunluktan muaf değil, ancak bazı kelimelerin anlamlarını kaybetme süreleri, söz konusu kelimelere ilişkin deneyimlerimizin duygusal gücüne bağlı olarak daha uzun sürebilir. Örneğin, “adliye” gibi bir kelimeye bağlı daha güçlü bir imajınız olabilir. Adliyelerdeki önceki deneyimleriniz ve sözcüğün ilişkili çağrışımları nedeniyle, zihniniz adliye sözcüğüyle bağlantılı anlamlı kategoriler arasında dolaşır ve bu da kişide bir kopma noktasına ulaşmayı zorlaştırır. Oysa belki ‘keçi’ kelimesi sizin için daha az anlamlıdır ve onu tekrarladığınızda daha hızlı doygunluğa ulaşabilirsiniz. Yani, eğer keçilerle ilgili travmatik bir olay yaşamadıysanız.

Semantik doygunluğun etkileri, fobilerin ve konuşma kaygısının tedavisinde de incelenmiş. Örneğin, bu fenomen günümüzde kekemelerin konuşma kaygısını azaltmak için teknikler geliştirmekte kullanılıyor. Belirli kelimelerin tekrarı anlamsal doygunluğa yol açtığından, konuşma sırasında tetiklenen olumsuz anıların ve duyguların yoğunluğunun azalmasını da sağlayabiliyor.

Anlamsal doygunluğun hem iyi hem de kötü bir başka yönü ise daha önce deneyimlediğimiz şeylerle ilgili bilişsel işlem kapasitemizin azaldığını ortaya koyması. Nörolojik bir bakış açısına göre, daha önce işlenmiş haldeki duyularımızdan gelen bilgileri yorumlayarak değerli kaynakları boşa harcamamıza gerek yoktur. ‘Sinirsel Alışkanlık’, beynimizin daha önce gördüğümüz şeylerden kaynaklanan müdahale miktarını azaltmasına yardımcı olur ve bu da yeni bilgi algımızı geliştirir. Sürekli olarak duyusal girdilerle bombardımana tutulduğumuz bir dünyada, anlamsal doygunluk aslında zihnimizin kendisini korumak için geliştirdiği bir tekniktir. Böylece eğer sürecin farkında olabilirsek önemli olmayanları filtreleyebiliriz.

Kötü yönü ise eğer anlamsal doygunluk yaşadığımız kavramları gözden kaçırırsak, insanlık tarihi boyunca edindiğimiz aydınlık deneyimleri de unutabileceğimiz gerçeğidir. Birinin tüm köpeklere “kedi” demeye karar verdiğini düşünelim. Bunu yapan ilk kişi tuhaf olarak değerlendirilecek ve muhtemelen anlaşılmayacaktır. Çoğu insan bunu yapmaya başlarsa, bu yeni bir norm haline gelebilir ve birçok insan köpeklerin ve kedilerin aynı olduğuna inanmaya başlayabilir. Ancak gerçekte, kelimenin tekrar tekrar kullanılması köpekleri kediye dönüştürmeyecektir. Bu, bizi bir köpeğin (ya da bir kedinin) özüne karşı daha az duyarlı hale getirecek ve bu ikisi arasında daha az ayrım yapmamızı sağlayacaktır. Aynı türden bir fenomen, demokrasi kavramının da başına gelmiştir. Dünyada doğan çoğu çocuğa demokraside yaşadığı söylenir, çünkü insanların birçok ülkede, birkaç yılda bir oy kullanma hakkı vardır. Ancak seçme eylemi ile oy verme eylemi aynı şey değildir. Ya da yeni doğan bir bebeğe kirli bir battaniyeyi ‘temiz’ şeklinde tekrarlatarak öğretmek, battaniyedeki artıkları, tozları ve lekeleri ne yazık ki yok etmez. Sadece bebeğin kirliliği temizlemeyi öğrenememesine neden olur.

Sürekli sunulan aynı tür tercihler içinden birini seçtiğimizde aslında özgürüz sanabiliyoruz. Kelimelerin içinde bir yerde kendi öz anlamlarımız kayboluyor ve seçeneklerimizi yaratamaz hale geliyoruz. İşte tam da bu anlam açlığı döngüsünde zihnimizi nelere yönlendirdiğimizi, neleri seçtiğimizi, neleri okuyup neleri konuştuğumuzu gözden geçirebiliriz. Beyinlerimizin enerji kaynaklarını arttırmak için kısa molalar vermeyi öğrenip, art arda aynı şeyleri tekrarlayarak farklı sonuçlar beklemeyi bırakabiliriz. Anlamına doymamız ve doymamamız gereken şeylerin farkında olabilmek dileğiyle…

İlginizi çekebilir: Sessizlik sarmalı: Fikirlerimizi ifade etmekten neden korkarız?

Kaynaklar:
Conor Feehly-Words Seem to Lose Their Meaning When We Repeat Them Over and Over. Why?
Science ABC-Semantic Satiation: Why Does A Word Sound Weird When Repeated Multiple Times?
Sarah Sloat- There’s a Term for when a Word is Repeated so much it Loses Meaning
Ladisla Nalborczyk-How Democracies ruined the concept of Democracy

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale