X

Anılarımız da bizi görecek mi?

Zamanda kısa bir yolculuk konulu bir yazı yazmayı düşünüyordum bugün sizlere. Zamanda yolculuğu işlemiş birkaç film önerisi sunacaktım aslında. Ancak düşündüm de bu konuyla ilgili binlerce yazı halihazırda zaten var. Hatta ben de bu gibi yazılardan kaç tane film önerilerine ulaşmıştım kim bilir…

Ama yazmak istediğim konu da zamandı ya, hatta zamanda yolculuk… Nasıl yapsam diye düşünürken aklıma son zamanlarda düşündüğüm bir şey geldi, yazmayı istediğim ya da hayal ettiğim bugünün konusu…

‘Zeki Müren’de bizi görecek mi?’ vardı hatırlarsınız…

Vizontele repliğinden hayatımızın hangi döneminde hangimiz esinlenmedik, hangimiz kullanmadık ki? Benim sizlere bugün sormak istediğim soru da bu soru misali biraz aslında…

Anılarımız da bizi görüyor muydu?

Anlamsız geldi değil mi? O zaman şöyle ifade edeyim kendimi…

Hani bizler anılarımızı düşünmeye dalıp zamanda ufak bir yolculuk yapıyoruz ya anda arada (ya da kimilerimiz sıklıkla), işte biz o anıları gözümüzde, zihnimizde canlandırırken acaba diyorum, o hatıralarımızdaki halimiz de bizi hissediyor mudur? Ya da tam da o sırada farklı bir duygu karmaşasında buluyor mudur kendini? Kısacası şunu soruyorum ‘Anılarımız da bizi görüyor mudur?’

Bir düşünsenize, kim bilir kaç kere hiç sebep yokken bir boşluğa düştüğünüz olmuştur, kaç kere kendinizi tanımlayamadığınız bir ruh hali içerisinde bulmuşsunuzdur. Ya da kaç kere ‘Ne oldu? Daldın gittin!’ sözleri yankılanırken kulağınızda, zihninizin anlam veremediğiniz bir yere uçup gittiğini ve tam da o soru ile birlikte geri geldiğini hissetmişsinizdir. Olmadı mı, yaşamadınız mı hiç bu hissi?

Ne sevdiğiniz birine kötü bir şey olduğunda hissettiğiniz o nefes alamama, boğulma anı gibi ne de güzel bir şey olduğunda hissedilen heyecanlanma anı gibi… Karman çorman bir duygudur bu, anlatması zordur ama bilen bilir. Anlık gelip siz fark etmeden uçup giden… Ne dersiniz? Bizim gelecekteki benliğimizin ‘Bir bakıp çıkacaktım.’ deme ihtimali olabilir mi sizce bu?

Geçmişle, gelecekle ilgili düşünmekten kendini alamayan, anın tadını çıkarmak dururken çoğunlukla bir yerlere takılı kalmış bir şekilde kendini bulan benim gibilerin kafasını bu gibi sorular kurcalar kimi vakit. Kimi vakit dediğime de bakmayın ya neyse…

Bir garip duygudur o an hissedilen, bir an donup kalırsınız hiç yokken, ne olduğunu anlamlandıramadığınız yetmezmiş gibi bir de merak kaplar içinizi. Tam da o vakit diyorum işte, anılara dalan benliğimizi hissettiğimiz bir an olabilir mi acaba bu? Bazen ‘Bir ürperti geldi sanki.’ diye de tanımladığımız o his hani. Biz olmayalım ya o ürperti?

Bilimsel bir açıklaması var mı yok mu bilmiyorum, açıkçası hiç araştırmadım da belki bana öyle geliyordur, belki de gerçekten böyle bir şey vardır, orasını bilemem ama eğer öyle bir şey varsa belki de geçmişimizi değiştirebiliriz diye düşünüyorum ya da geleceğimizi bilemiyorum.

Biraz karışık duygular ve anlatım olduysa affola, gelin kendimi daha açık ifade edeyim.

Hani o an dedim ya, ansızın kendimizi garip hissettiğimiz o an için size ve en önemlisi kendime bir tavsiyem olsun bu konu ile ilgili. Bundan sonra o anlarda bir farkındalığımız olsa mesela. Dursak ve mantıkla düşünmeye çalışsak… Belki de gelecekteki benliğimizin bize tam da o sırada uğramasının bir sebebi vardır.

Olamaz mı? Olabilir…

Belki de içinde bulunduğumuz kararsızlığımızı çözmek ya da bize birkaç saniye durup düşünme fırsatı vermek için gelmiştir ziyaretimize.

Bu gibi ‘mistik’ olaylara çok da inanan biri olduğumu söylemem doğru olmayacaktır. Görmediğim, yaşamadığım şeylere inanan biri olmasam da bu gibi filmlerin, hikayelerin her zaman ilgimi çekmiş olduğunu da belirtmek isterim.

Kısacası diyorum ki öyle farklı bir hisse kapıldığımız zaman belki de doğru kararı vermekte yardımcı olacak olgun halimizin sesini mi dinlemeliyiz? Hani durup durakladığımız o an iyice bir düşünsek, belki de geleceğimize en doğru şekilde yön vermemiz için büyük bir fırsattır bu bizlere…

Aslında ne kadar karışık bir konunun içine sokmuşum kendimi ve sizleri şimdi fark ediyorum. Çünkü tam şu an aklımda beliren sorunun birçok cevabı olabileceği gibi hiçbir cevabı da olmayabilir…

Hadi siz bu konuyu düşünüp değerlendiredurun, ben de belki aklımdaki soruyu biraz daha gözden geçirip bir sonraki yazımda dile getirebilirim…

Son olarak, bu yazım aklıma Sliding Doors filmini getirdi doğrusu. Çok uzun yıllar önce izlemiştim. İzlemeyenlere önerir ve beğeneceklerini söyleyebilirim. Zaten başrolünde Gwyneth Paltrow olan bir filmi kim niye beğenmesin ki?

Anılarda kaybolmadan, geleceğe çok takılmadan, anı yaşayıp keyif alabileceğimiz günlerde buluşmak dileğiyle, sağlıkla kalın…

İlginizi çekebilir: Hayat, hep mi bir ‘Ayak İşleri’?Hayat, hep mi bir ‘

Gizem Okut: 1986 yılında İstanbul'da doğdum ve Kıbrıslı'yım. 2010 yılında DAÜ'de Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünü bitirdikten sonra Londra'da moda yazarlığı da dahil olmak üzere moda ile ilgili kurslara katıldım. Bir buçuk senelik bir Londra macerasının ardından tatil için gittiğim İstanbul'da ailemle kalmaya karar verdim ve İstanbul'da çeşitli firmalarda Stil Editörlüğü, Sosyal Medya Yönetimi, Müşteri İlişkileri gibi farklı pozisyonlarda çalıştım. 2016'da Kıbrıs'a geri dönmem ile birlikte üniversite yıllarımda staj yaptığım ve ülkenin en eski otellerinden olan Dome Hotel'de Misafir İlişkileri ve Sosyal Medya Yönetimi pozisyonlarında 2 yıl çalıştım. Daha sonra turizm sektörüne ait olmadığıma karar vererek ani bir kararla birbirinden tamamen farklı sektörlerde, birbirinden farklı işlerde çalıştım ve çalışmaya da devam ediyorum. Yazı yazmak, kitap okumak, müzik dinlemek, plajda vakit geçirmek gibi vazgeçemeyeceğim hobilerimin yanı sıra, seramik objeler yaratmak, bahçe ile uğraşmak, farklı tarifler denemek gibi hobilerim de mevcut. Şu hayattan istediğim üç şey; sağlık, barış, huzur.

Saç kurutma ve şekillendirmede devrim yaratan bir yenilik: Dyson Supersonic Nural™

Teknolojinin hayatımızın her alanına dokunduğu yadsınamaz bir gerçek. Gelişen teknoloji, varlığını yaşamın her köşesinde hissettirmeye devam ederken gün geçtikçe işlerimizi daha da konforlu hale getiriyor. Anahtarsız çalışan arabalar, uzaktan kontrol edilebilen beyaz eşyalar, kapağını açmadan içini aydınlatan buzdolapları ve daha nicesi ile günlük işlerimizi çok daha hızlı ve pratik şekilde halledebiliyoruz. Peki ya daha fazlası olsa? Bu gelişen teknoloji yaşamlarımızı kolaylaştırmakla kalmayıp bizi daha iyi tanısa, kişisel tercihlerimizi daha iyi yansıtsa? Tıpkı sıkça gittiğimiz restoranda daha sipariş vermeden favori yemeğimizin hazırlanmaya başlaması ya da kuaförümüzün bize en çok yakışan saç kesimini hatırlaması gibi… İşte hem gelişen teknolojiyi kullanan hem de tercihlerimizi çok iyi tanıyan çığır açıcı akıllı bir saç kurutma makinesi artık bizimle: Dyson Supersonic Nural™.



Dyson’ın en akıllı saç kurutma makinesi Dyson Supersonic Nural™, aynı zamanda Dyson’ın en yeni şekillendirme teknolojisine sahip. Akıllı sensörleri sayesinde ısıyı ve hava akımını otomatik ayarlayan, saç derisini koruyan, ısı hasarını önleyen ve saç parlaklığını artıran, tüm bunları aşırı ısı olmadan yapabilen ve hızlı kurutma sağlayan Dyson Supersonic Nural™, saç bakım rutinlerinin yeni vazgeçilmezi olmaya aday. Üstelik uzun-kısa, kıvırcık düz, hiç fark etmez, her saç tipinin favorisi olacak. Bu kişiselleştirilmiş teknolojiyi kullanmanın saçlarınıza ve hayatınıza nasıl katkı sağlayacağını merak ediyorsanız, işte bilmeniz gerekenler:

Akıllı sensörler sayesinde saçınızı ve saç derinizi korur

Günlük saç bakım rutinimizde, en sık kullandığımız yardımcılardan biri şüphesiz ki saç kurutma makineleri. Ancak her gün -hatta bazen günde birkaç kez- yüksek ısıya maruz kalan saçların yıpranması kaçınılmaz. Aşırı ısı, sadece saçlarınıza değil saç derisine de zarar verir, saç tellerini yıpratarak saçın doğal parlaklığını kaybetmesine neden olur. Dyson Supersonic Nural™ akıllı sensörleri sayesinde saç derisine ve saç tellerine zarar vermeyen bir bakım sunuyor.

Kapsül aydınlatması, hava akımının sıcaklığını göstererek; mevcut ısı ayarını fark etmeniz için soğuk maviden canlı kırmızıya renk değiştiriyor. Saç derisi koruma modu aktifleştirildiğinde, Time of Flight sensörünü kullanarak mesafeyi ölçüyor ve ısıyı otomatik olarak ayarlıyor. Yani, saçınıza yaklaştıkça ısıyı düşürüyor. Bu sayede nem dengesini koruyarak saç direncini artırıyor ve saçın doğal parlaklığını ve rengini koruyor. Size de her zaman harika görünen saçlarla hazırlanıp evden çıkmak kalıyor.

Duraklatma algılama özelliği ile siz durduğunuzda makineniz de durur

Şüphesiz ki çoğumuzun günlük rutininde pek çok duraklama anı var. Sabah evden çıkmak için hazırlanırken birden çalan bir telefon, yemek yaparken diğer odadan seslenen çocuklar, dizinin en heyecanlı yerinde kesilen elektrik… Hayatın içinden daha pek çok örnek verilebilir. Ve bir şekilde bu anlar hayatın doğal akışında yerini bulur geçer. Peki ya saç kurutma makinemiz de bizimle aynı anda duraklayıp, ritmimizi anlayarak aynı anda hareket etse nasıl olurdu?

İşte Dyson Supersonic Nural™ tam da bunu yapıyor. Duraklatma algılama özelliği sayesinde makineyi kullanmayı bırakıp bir yere koyduğunuzda, hareket algılayıcı ivmeölçer ile durumu fark ediyor. Ve otomatik olarak ısıtıcıyı devre dışı bırakıp, hava akımını ve gürültüyü azaltıyor. Keşke etrafımızdaki herkes ve her şey, Dyson Supersonic Nural™ gibi bizi anlasa ve ayak uydursa… Hayatın ritmini böyle yakalamak çok daha kolay olmaz mıydı?

Kısacası, saçı kurutmak ve şekillendirmek artık çok daha kolay; Dyson Supersonic Nural™ çok hızlı, çok akıllı. Siz de saçlarınıza hak ettiği değeri sunmak istiyorsanız saç bakımını, en akıllı teknoloji ile buluşturan Dyson Supersonic Nural™ ile tanışmak için hemen tıklayın.

*Bu yazı Dyson katkılarıyla hazırlanmıştır.

Ekim ayı Meme Kanseri Farkındalık Ayı: #KendineZamanAyır

Meme kanserinin kadınlar arasında en sık görülen kanser türlerinden biri olduğunu biliyor musunuz? Her yıl dünya genelinde milyonlarca kadın, meme kanseri ile mücadele ediyor ve bu mücadeleyi kazanabilmek için erken tanı, en önemli adım olarak karşımıza çıkıyor. Tüm dünyada her sene Ekim ayı Meme Kanseri Farkındalık Ayı olarak çeşitli organizasyonlar, eğitimler, etkinlikler çerçevesinde düzenleniyor ve bu sayede başta kadınlarda olmak üzere toplumun her kesiminde meme kanserine dair farkındalık yaratmak amaçlanıyor.



Meme kanserinde erken teşhis, hayat kurtarır

Yüksek oranda kadınlarda görülmesinin yanı sıra erkeklerde de görülebilen meme kanseri, memedeki hücrelerin kontrolsüz bir şekilde büyümesiyle ortaya çıkıyor. Erken evre olarak bilinen 1. evreden başlayarak kanser, ileri evreler olan 3. ve 4. evreye kadar ilerleyebiliyor. Son evrelere doğru kanser, memeden hariç vücudun uzaktaki diğer organlarına da yayıldığından bu evrede yapılabilecek olan tek şeyin, kanserin ilerleme hızını yavaşlatmak olduğu biliniyor. Ancak, kanserin ilk evrelerde teşhis edilmesi, tedavinin başarı şansını önemli ölçüde artırıyor; bu nedenle erken tanı hayati öneme sahip.

Araştırmalar, vakalar ve uzman görüşleri gösteriyor ki; meme kanseri, ne kadar erken tespit edilirse, tedaviye yanıt o kadar iyi oluyor. Dolayısıyla Meme Kanseri Farkındalık Ayı, bireyleri meme kanseri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaya yönlendirdiği ve erken teşhisin önemini vurguladığı için hem bu mücadeleyi veren kişiler hem de risk grubundaki diğer herkes için hayat kurtarıcı bir role sahip.

Peki, meme kanserinin risk faktörleri neler, fark edilebilir belirtileri var mı, erken tanı ne denli önemli, bireysel olarak birtakım adımlar atılması mümkün mü? Şöyle ki; genetik, yaşam tarzı, yaş, obezite, çeşitli rahatsızlıklar gibi değişkenler, ne yazık ki meme kanseri açısından risk faktörleri olarak değerlendiriliyor, ancak herkes için her bir faktör, risk oluşturmak zorunda değil. Dolayısıyla doğru bir yaklaşım benimsemek açısından uzman kontrollerinin önemi çok büyük.

Özellikle 30’lu yaşlardan itibaren düzenli olarak doktor kontrollerine gitmek, meme muayenesi yaptırmak ve meme ultrasonu çektirmek, meme kanserinin erken teşhis edilmesinde kritik rol sahibi. 40 yaş üstü kadınların mamografi çektirmesi de yine çok önemli. Çünkü, meme kanseri, birtakım ilk belirtilere sahip olsa da her zaman belirtilerle kendini göstermeyebilir. Öte yandan, memede şişlik veya kitle hissetme gibi her belirti de kanserin olduğu anlamına gelmeyebilir. Bu nedenle en doğru tanı ve teşhis için bir uzman kontrolünde ilerlemek her zaman en sağlıklısı.

Meme kanserinin ilk belirtilerini, risk faktörlerini, evrelerini, tanı yöntemlerini ve meme kanserine dair merak ettiğiniz daha pek çok konuyu Amerikan Hastanesi’nin web sitesinden detaylı bir şekilde okuyabilir, hem kendiniz hem de sevdikleriniz için bu konuda kapsamlı bilgi sahibi olabilirsiniz. Diğer yandan riski en aza düşürmek ve erken tanı ve tedavi şansını artırmak için sağlığınızın kontrolünü hemen elinize alabilir; kendi kendine meme muayenesi yapmayı öğrenebilirsiniz. Bunun için ilk yapmanız gereken; kendinize zaman ayırmak.

Hayat kurtaran bir çağrı: #KendineZamanAyır

Amerikan Hastanesi, Meme Kanseri Farkındalık Ayı’nda #KendineZamanAyır diyerek farkındalık yaratan bir çağrıda bulunuyor. Günümüzün yoğun temposunda, çoğu zaman kendimize zaman ayırmayı ihmal ediyoruz; oysa ki sağlığımız söz konusu olduğunda atmamız gereken en önemli adım, kendimizi dinlemek, bedenimizdeki değişiklikleri fark etmek. Kendimize ayırdığımız bu zamanlarda ayda 1 kez yapacağımız kendi kendine meme muayenesi ve yılda 1 kez düzenli doktor kontrolü ile sağlığımız için büyük bir fark yaratabiliriz.

Siz de sağlığınızı korumak için sadece Ekim ayında değil, her ay düzenli olarak kendinize ayırdığınız zamanda meme muayenenizi yapabilir, yılda 1 kez doktor kontrolüne giderek ileride karşılaşabileceğiniz olası sağlık sorunlarını önleyebilirsiniz. Kendi kendine meme muayenesi nasıl yapılır, öğrenmek içinse yine Amerikan Hastanesi’nin web sitesini ziyaret edebilir veya aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz.

Unutmayın; erken teşhis hayat kurtarır. Kendinize değer verin, kendinize zaman ayırın.

*Bu yazı Amerikan Hastanesi katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale