Androposen Çağı’nın yeni dünyası: Yedinci kıta
Dünyanın geçmişinde pek çok sayıda doğal felaket meydana geldi. Ya yanardağlar, ya göktaşları, ya da buzul çağı gibi iklim değişiklikleri sebebiyle dünya sürekli değişti, kitlesel yok oluşlar yaşandı. Her yok oluşta başka türler tarih sahnesine çıktı. Bu yeni türler dünyanın aldığı yeni halinde hayatta kalacak beceriler geliştirip ilerlediler… Bir sonraki felakete kadar.
Gezegenimiz bu gibi doğal felaketler ve yok oluşlar ile sürekli sıfırlandı, güncellendi ve bugünkü şeklini aldı. Ancak artık gezegenimizdeki çevresel değişiklikler doğal sebeplerden kaynaklanmıyor. Üzerinde yaşayan canlılar -aslında bir canlı türü, insanlar- çevreyi bilerek ya da bilmeden değişime sürüklüyorlar, sonunda gerçekleşecek olan felaketin ve kitlesel yok oluşun ise kendileri için geleceğinden habersizler.
Yaptığımız hataların sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda olmadığımızı, her türlü felaketten kaçabileceğimizi düşünüyoruz. Evimizi temizliyor ama dünyamızı kirletiyoruz, çünkü çöp kutusuna (ya da sokaklara, ormanlara, denizlere) attığımız çöpleri görmediğimiz için yok olduklarına inanmak kolay geliyor. Ancak onlar yok olmuyorlar. Kullanım ömrü en fazla bir gün olan tek kullanımlık plastikler yüzlerce yıl bozulmadan varlıklarını sürdürüyorlar. Bozulmamalarından daha kötü bir şey var ki o da bozulmaları; güneş ışığı, kayaçlar, dalgalar gibi sebeplerden parçalanan plastikler mikroplastikleri meydana getiriyor. Gözle görülmedikleri için de onlardan kurtulmak imkansız hale geliyor.
Yedinci Kıta ne anlama geliyor?
Sürekli yenisi üretilen ve doğada asla yok olmayan bu atıklara ne mi oluyor dersiniz? Birikiyorlar. Toprakta, canlıların midelerinde, okyanuslarda birikiyorlar. Hepsinin yolu en sonunda okyanuslara dökülmek oluyor. Okyanusta bir araya gelen atıklar, eğer bir balık ya da deniz kaplumbağası tarafından mideye indirilmezlerse, birbirlerini bulup bir araya toplanıyorlar. Üst üste bir yığın haline geliyorlar. Her gün milyonlarcası daha üretilip çöpe atılarak bu yığına katılıyorlar.
En sonunda bu birikim o kadar büyüdü ki, Pasifik Okyanusu’nda toprak, kaya ya da buzul gibi doğal bir temeli olmayan bir adaya dönüştü. Dünyadaki üç büyük okyanusta bunun gibi beş adet büyük plastik birikim bölgesi var, en büyüğü ise Pasifik Okyanusu’nun kuzeyinde bulunan “Büyük Pasifik Çöp Alanı”. 1,8 trilyon plastik parçadan oluşan adanın ağırlığı 7 milyon ton ve yüz ölçümü ise tam 3,4 milyon kilometrekare! Yani Avustralya’nın yarısından biraz küçük, Türkiye’nin ise yaklaşık 5 katı büyüklüğünde bir alandan söz ediyoruz. Bu alan o kadar büyük ki, ona “Yedinci Kıta” adı veriliyor. İnsan müdahalesi sonucu meydana gelmiş, zemini plastik çöplerden oluşan, dünyanın yedinci kıtası.
16. İstanbul Bienali Hakkında
Çevre tahribatı şimdiye kadar hep istatistiklerle, uydu görüntüleri ile, deneyler ile anlatıldı. Şimdi sıra farklı bir yolla, sanatla bunu anlatma sırası. Bu yıl 16.’sı düzenlenen İstanbul Bienali tüm bu gerçekleri sanatla bizlere göstermeye çalışıyor. 25 ayrı ülkeden 56 sanatçıya ait 220’den fazla eser bienal kapsamında sergileniyor. Bu eserlerden bazıları sadece bienal için özel olarak üretilmiş. Sanatçılar, doğanın canlıları değil, canlıların (insanın) doğayı etkilediği Androposen Çağı’nın bize getirdiği ve bizden alıp götürdüklerini araştırmış ve öğrendiklerini, hissettiklerini eserlerine yansıtmışlar. Eserler oluşturulurken çeşitli bilim insanlarına, sivil toplum örgütlerine ve akademisyenlere de danışılmış. Bilimsel gerçekleri sanat diliyle anlatmanın insanlarda hep duydukları “çevre kirliliği” konusunda daha derin bir anlayış kazandıracağı düşünülmüş.
Tanıtım videolarını da yine insanda merak uyandıran, esprili bir dille hazırlamışlar ve tam da bienalin anlamını ve içeriğini yansıtacak bir iş ortaya çıkmış.
16. İstanbul Bienali’ni ziyaret etmek için öncelikle buradan kayıt formunu doldurmanız gerekiyor. Ziyaret için ihtiyacınız olan karekodunuz e-posta adresinize gönderiliyor. Bu karekodu kullanarak 10 Kasım 2019 tarihine kadar bienalin yapıldığı tüm mekanlara ücretsiz giriş yapabiliyorsunuz. 16. İstanbul Bienali adı altında sergilenen tüm eserler Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Pera Müzesi ve Büyükada’daki Anadolu Kulübü (Sarı Ev), Hacopulo Köşkü, Mizzi Köşkü, Taş Mektep ve İskele Meydanı’nda bulunuyor. Size özel gönderilen karekod tüm bu mekanlarda geçerli. Pazartesi hariç her gün ziyaret edebilirsiniz.
Biz neler yapabiliriz?
Çevre tahribatının ne kadar ciddi boyutlara ulaştığı ortada. Bu durumu görüyor ve üzülüyoruz. Ancak dizlerimizi dövüp ah-vah etmekten çok daha fazlasını yapabilecek durumdayız. Yapabileceklerimizin en başında, plastik tüketimimizi ve atık üretimimizi en aza indirmek geliyor. Sadece tek kullanımlık plastikleri hayatımızdan çıkararak, kişi başına üretilen plastik atıkların %80’inden kurtulabiliriz. Nasıl yapacağınızı, nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız, Sıfır Atık ile ilgili geçmiş yazılarıma göz atabilirsiniz.
Kullandığınız her pipette, kağıt bardakta, naylon poşette yedinci kıtayı aklınıza getirin. Elinizdeki kullanım ömrü kısa ama dünyadaki ömrü yüzlerce yıl olan o plastiklerin birkaç dakika sonra çöpe gideceğini, o çöplerin okyanusa döküleceğini, bir canlının ölümüne sebep olabileceğini veya okyanusta yüzen çöp adalarına yenisini ekleyebileceğini düşünün. Kendimiz için, dünyamız için, bu dünyayı paylaştığımız canlılar için, yapabiliriz.
Kaynaklar
https://www.wikiwand.com/en/Great_Pacific_garbage_patch
https://bienal.iksv.org/tr
http://www.artfulliving.com.tr/sanat/sandigimizdan-cok-daha-yakin-yedinci-kita-i-19316
http://barisozcan.com/yedinci-kita/
İlginizi çekebilir: Plastik kirliliğinin başrol oyuncusu: Mikroplastikler