dummy

“And Just Like That” dizisi modern dünyaya dair neler söylüyor?

Pandemide hepimiz her zamankinden daha fazla dizi seyretmeye başladık, öyle değil mi? Bu hafta gösterime giren dizilerden biri de çoğumuzun bir zamanlar severek seyrettiği Sex and the City’nin devamı niteliğinde olan “And Just Like That”. Candace Bushnell’in aynı isimli kitabından uyarlanan Sex and the City’nin (SATC) ilk bölümü Amerika’nın özel televizyon kanallarından HBO’da gösterilmeye başlandığında takvim yaprakları 1998’i gösteriyordu. Dizinin son sezonu 2004 yılında yayınlandı. Dizinin sona ermesinden sonra bu sefer beyaz perde için iki tane SATC filmi çekildi. Şimdiyse karşımızda SATC’nin devamı olan “And Just Like That” var.

dummydummy

Televizyon tarihinde adeta çığır açan SATC’nin son yayınlandığı tarihten bu yana köprülerin altından çok sular aktı. Tam o dönemde hayatımıza önce Facebook, sonra Instagram girdi örneğin. Cinsel taciz ve cinsel saldırıya karşı bir hareket olan “Me Too” hareketi başladı. Afrikalı-Amerikalıların maruz kaldığı polis şiddetine ve ırkçılığa karşı başlatılan “Black Lives Matter” ortaya çıktı, LGBTİ+ bireylerin haklarına daha fazla önem verilmeye başlandı. Akıllı telefonlar ayrılmaz bir parçamız haline geldi.

Tabii ki “And Just Like That” tüm bu gelişmelerden etkilenmiş bir dizi. Eskiden gazetede köşe yazarlığı yapan Carrie artık Instagram çağında ve “cis kadınları (cisgender) temsil eden bir podcast’te yer alıyor. Cisgender, LGBTİ+ topluluklarda çok kullanılan bir kavram olup hem biyolojik hem de toplumsal cinsiyeti aynı olan bireyleri tanımlamak için kullanılıyor. Yani biyolojik olarak kadın olan bir kişinin toplumsal cinsiyetinin de kadın olması bir cisgender örneği. Carrie’nin podcast’i birlikte sunduğu kişi LGBTİ+ topluluğunun bir üyesi ve Carrie’yi “cis kadın”olarak tanımlayan da o.

Sex and the City zamanında Afrikalı-Amerikalı oyunculara yer vermemesiyle eleştirilen bir diziydi. And Just Like That, “Black Lives Matter” (Siyahların Hayatı Değerlidir) hareketinin de etkisiyle olsa gerek bu sefer Afrikalı-Amerikalı oyunculara yer vermiş. Dizide ilgi çeken bir başka özellik de Amerika’da giderek daha da önem kazanan politik doğruculuğa bol bol yer vermiş olması. Özellikle, okula geri dönen Miranda’nın Afrikalı-Amerikalı profesörüyle konuştuğu sahne politik doğruculuğun doruklarda yaşandığı bir sahne. Tabii hayatı boyunca New York’ta yaşamış olan, Miranda gibi üst düzey konuşma yeteneğine sahip bir avukatın, sanki daha önce hiçbir Afrikalı-Amerikalı profesör görmemişçesine davranıp, bir anda ne diyeceğini bilemez hale gelmesi oldukça tuhaf. Anlaşılan dizinin senaristi günümüzün sorunlarını, ve popüler kavramlarını illa diziye sokmak gibi bir misyon edinmiş ve sonuçta bu tip manasız sahneler ortaya çıkmış.

Dizinin Amerika’da yayınlanan eleştirilerini okuduğumuzda hemen hemen tüm eleştiriler dizinin zoraki bir şekilde “woke” olduğu konusunda hemfikir. Bilmeyenler için “woke” kavramının ne olduğunu hemen açıklayalım. Dilimize “uyanmış” ya da “uyanık” şeklinde çevirebileceğimiz bu kavram aslında 1930’lu yıllardan beri var olmuş bir kavram. Ancak Michael Brown isimli Afrikalı-Amerikalı gencin 2014 yılında Amerika’nın Missouri eyaletinde bir polis tarafından vurulmasının ardından, woke kavramı Black Lives Matter (BLM) aktivistleri tarafından popüler hale getirildi. Buradaki amaç Afrikalı- Amerikalıların maruz kaldıkları ırkçılığa, kurban oldukları polis şiddetine dikkat çekmekti. Amerikan Merriam-Webster (2021) sözlüğü, “woke” kavramını önemli gerçeklerin ve sorunların (özellikle ırksal ve sosyal adalet konularının) farkında olmak olarak tanımlıyor. “Woke” biraz tartışmalı bir kavram. BLM aktivistleri gibi insanlar bu kavramı pozitif bir şekilde kullanırken, kimi Amerikalı sağcılar da “woke” kavramını liberalleri aşağılamak için kullanıyorlar.

Bazen dizi deyip de geçmemek lazım. And Just Like That örneğinde de gördüğümüz gibi ne de olsa bazı diziler modern dünyanın aynalığını yaparlar, zamanın ruhunu yakalarlar. Dizinin zamanın ruhunu yakaladığı bir başka konu da pandemi. Dizide bol bol pandeminin ilk dönemindeki kapanmalara gönderme yapılıyor.

Her zaman lafını evirip çevirmeden pat diye söyleyen Samantha karakteri artık dizide yok. Buna da şaşırmamak lazım aslında. Tamam, Samantha rolünü oynayan Kim Cattrall ile Carrie rolünü oynayan Sarah Jessica Parker’ın anlaşamadıklarını ve Catrall’ın bu yüzden dizide olmadığını artık tüm dünya biliyor, ama bence anlaşsalar bile günümüzün politik doğrucu dünyasında Samantha’lara pek de yer yok artık. Bunun da ne kadar doğru olduğu ayrı bir tartışma konusu. Politik doğruculuğun abartılması kişinin ifade özgürlüğüne engel oluyorsa, politik doğruculuğa sıkı sıkıya tutunmak mı gerekir? Tabii ki birbirimizi kırmadan, üzmeden konuşmaya dikkat edelim, farklılıklarımıza saygı duyalım ama bunu da bir takıntı haline getirmeden, abartmadan yapalım.

SATC her zaman neşeli, eğlenceli bir diziydi. And Just Like That ise neşesiz ve eğlencesiz bir dizi. Sonuçta ne dünya aynı dünya ne de SATC. O artık “And Just Like That” ve bizim özellikle pandeminin de etkisiyle neşesini kaybetmiş, nereye doğru gittiği pek de belli olmayan dünyamızı yansıtıyor. Dünya pandeminin de yüzünden belirsizliklerle dolu bir yer gibi gözüküyor gözümüze. Bu da haliyle neşemizi kaçırıyor. Oysaki dünya her zaman belirsizliklerle doluydu, pandemi sadece bu gerçeği iyice idrak etmemizi sağladı. Belirsizliklerle dolu bir dünyada neşemizi korumamız büyük bir meydan okumadır. Size her daim neşenizi koruma cesaretine sahip olduğunuz günler diliyorum…

2021 yılını “Kendini Sevme ve Hayatı Güzelleştirme Yılı” ilan ettim. Her hafta @ranakutvan kullanıcı isimli Instagram hesabımdan bu konuyla ilgili psikoloji ödevleri paylaşıyorum. Hadi hep beraber kendimizi sevmeye ve dünyayı güzelleştirmeye. Bu arada sizlere bir eğitim haberim var. Zoom üzerinden birebir görüşmeler şeklinde ilerleyen üç haftalık “Öz Sevgi” eğitimimle ilgileniyorsanız bilgi için rsolaker@gmail adresine yazabilirsiniz.

Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.

Kaynaklar:
woke. 2021. In Merriam-Webster.com.Retrieved December 10, 2021, from https://www.merriam-webster.com/dictionary/woke

İlginizi çekebilir: Var olmak ve var olmayı hak etmek üzerine: Sadece var olduğumuz için bile değerliyiz

Psikolog Rana Kutvan: İstanbul doğumlu olan Rana Kutvan lise öğrenimini Nişantaşı Kız Lisesi’nde tamamladı. Önce LCC’de bir sene akabinde de İstasyon Sanat Merkezi’nde iki sene süren bir moda eğitimi aldıktan sonra çeşitli firmalarda stilist olarak görev aldı. 1997-2008 tarihleri arasında New York’ta ikamet etti. Türkiye’de almış olduğu moda eğitimini Parsons School of Design’dan almış olduğu derslerle pekiştirdi. Kutvan moda eğitiminin yanı sıra City University of New York’a bağlı Hunter College’da Psikoloji ve Sanat Tarihi üzerine çift anadal lisans eğitimi görerek cum laude (yüksek onur) derecesiyle mezun oldu. Hunter College’a devam ettiği süre zarfında dünyanın önde gelen psikologlarından Albert Ellis’in Enstitüsünde staj yaptı. Bu staj süresince Ellis’in bulmuş ve de geliştirmiş olduğu Rational Emotive Behavior Therapy (REBT)’i yakından inceleme fırsatı buldu. Kutvan, Albert Ellis Enstitüsündeki stajının yanı sıra New York’un önemli psikoloji enstitülerinin düzenlediği workshoplara katıldı. Kutvan 2008 Mayıs ayında Türkiye’nin ilk Kişisel Gelişim ve Stil Danışmanlığı merkezi Karakter A’yı kurdu. Kurumsal ve bireysel hizmetler veren Rana Kutvan’ın referansları arasında Braun, CNN TÜRK, Aras Kargo, TURKCELL, Kuveyt Türk, Doğan Holding gibi şirketler vardır. Kutvan bireylere ve kurumlara Stres Yönetimi, Kadın Liderliği, İş Özel Yaşam Dengesi, Zaman Yönetimi, Kadın Ruhu isimli workshop çalışmaları düzenlemektedir. Kutvan Karakter A’nın yanı sıra 2008-2012 tarihleri arasında Profesör Dr. Kerem Doksat’dan süpervizyon aldı. Kutvan psikoloji ve kişisel gelişim çalışmalarında holistik bir yaklaşım uygulamaktadır. Rana Kutvan anadili olan Türkçe’nin yanı sıra anadili düzeyinde İngilizce, iyi derecede Fransızca, İtalyanca konuşmaktadır.

Yapay Zekânın Mutfaktaki Sırrı: Kusursuz Pişirme Siemens iQ700’de Gizli

Mutfak sadece yemek pişirdiğiniz bir yer değil; sabah kahvaltısına sıcak börekler hazırlarken güne başladığınız, akşam sevdiklerinizle sohbet ederken fırından mis gibi kokuların yayıldığı, evinin en sıcak köşesi. Akıllı teknolojiler ve yapay zekâ sayesinde, artık o köşe çok daha akıllı. Siemens’in iQ700 Fırını, sıradan bir pişirme deneyimini size özel bir sanata dönüştürüyor. Fırına koyduğunuz kek her seferinde mükemmel kabarır, et istediğiniz oranda pişer, sebzeler rengini ve vitaminini kaybetmeden tabağınızı süsler. Siemens iQ700, tüm bu süreci sizin yerinize izliyor, her detayı sizin için mükemmelleştiriyor. Artık mutfakta yalnız değilsiniz; yanınızda sizi anlayan akıllı bir “yardımcı şef” var.



Kamera kontrollü mükemmellik: Yemeğinizi “tanıyan” zekâ

Siemens iQ700 fırını farklı kılan en çarpıcı özellik, sıradan bir pişirme deneyimini akıllı bir mutfak asistanına dönüştüren yapay zekâ destekli kamera teknolojisi. Bu teknoloji sayesinde, fırın artık sadece ısı veren bir cihaz değil; sizinle birlikte düşünen, sizi anlayan bir mutfak şefi gibi çalışıyor.

Fırına bir kek koyduğunuzda, Siemens iQ700 hemen tanıyor. Çünkü 100 farklı yemeği tanıma özelliği sayesinde kekten rostoya, pizzadan böreğe kadar onlarca tarifi analiz edebiliyor. Her birini kendi pişirme ayarına göre değerlendiriyor ve o yemeğe en uygun ayarları kendisi seçiyor.



Üstelik en ince ayarları otomatik yapması sayesinde sıcaklık, pişirme süresi ve pişirme modu gibi detayları sizin için ayarlar. Siemens iQ700, her yemeğe özel ideal koşulları kendi belirliyor. Siz sadece malzemeleri hazırlıyorsunuz; gerisini o hallediyor.



Ve en büyüleyici kısmı: Kamera kontrollü pişirme ve otomatik kapanma (cookControl Pro) sayesinde, yemeğinizin kızarma derecesini veya iç sıcaklığını izleyerek, tam kıvama ulaştığında pişirmeyi otomatik olarak sonlandırıyor. Böylece yemeğin az ya da çok pişmesi endişesi tamamen ortadan kalkar.

Pişirme sanatını destekleyen akıllı sensörler

Yapay zekâ, iQ700 fırınlarda yalnızca kamerayla sınırlı değil; her yemeğe kusursuz kıvamı kazandırmak için geliştirilen sofistike sensörlerle deneyimi bir üst seviyeye taşıyor. Çünkü Siemens iQ700, pişirme sürecini sizin kadar ciddiye alıyor.

roastingSensor Plus, üç farklı noktadan ısıyı ölçen gelişmiş bir termometreyle etin, tavuğun ya da balığın iç sıcaklığını anbean takip ediyor. Siemens iQ700 ile fırının kapağını hiç açmadan, etin sıcaklığından pişip pişmediğini kendi belirliyor. Sonuç, dışı çıtır ama içi sulu bir lezzet… Şeflerin elinden çıkmış gibi, her seferinde aynı kusursuzlukta pişen lezzetleri artık evinizde deneyimleyebilirsiniz.

Tatlıdan tuzluya her hamur işinde aynı titizlik geçerli. bakingSensor Plus, fırın içindeki nemi ve sıcaklığı analiz ederek kek, poğaça ya da ekmeklerinizin ne zaman mükemmel kabarıklığa ulaştığını tespit ediyor. Böylece kekiniz her defasında istediğiniz gibi kabarır, içi yumuşak kalır.

Her detayında profesyonel bir şefin özeni, her dokunuşunda kusursuz bir pişirme dengesi… Siemens iQ700, sadece pişirme sürecini değil, mutfakta yarattığınız deneyimi de yeniden tanımlıyor.



Hayatı kolaylaştıran ekstra özellikler

Siemens iQ700, sadece kusursuz pişirme sonuçlarıyla değil, modern yaşamın hızına uyum sağlayan akıllı çözümleriyle de fark yaratıyor. iQ700, sizin için mutfakta geçen zamanı kolaylaştırmayı da biliyor.

FullSteam Plus özelliği sayesinde buhar ve 120°C ısı kombinasyonuyla yemekleri %50’ye kadar daha hızlı pişirirken, vitaminleri ve lezzeti koruyor. Dışı çıtır, içi sulu balıklar ya da sebzeler hazırlamak artık sadece birkaç dakikanızı alıyor. Üstelik tüm bunları yaparken besinlerin doğallığını koruyor; yani sağlıklı ve lezzetli sofralar, zamandan ödün vermeden mümkün hale geliyor.

Siemens Home Connect uygulamasıyla Siemens iQ700 fırınınız dışarıda olsanız bile sizinle her yerde. Telefonunuzdan uygulamayı açın, yemeğinizi uzaktan pişirmeye başlayın, sıcaklığı ayarlayabilir hatta iç kameradan yemeğinizin ne durumda olduğunu izleyebilirsiniz. Eve geldiğinizde yeni pişmiş yemek kokusuyla karşılanmak artık yalnızca konfor değil, Siemens iQ700 ile modern yaşamın akıllı kolaylığı.

Hijyen konusunda en rahatlatıcı detay ise activeClean® (Pirolitik Temizlik). Siemens iQ700, iç yüzeyinde biriken yağ ve kalıntıları yüksek sıcaklıkta küle dönüştürerek kendini tamamen temizliyor. Sizin yapmanız gereken, fırın soğuduktan sonra bir bezle hafifçe silmek. Artık temizlik için vakit harcamanıza gerek yok; çünkü iQ700, size zamandan fazlasını kazandırıyor.

Siemens iQ700, modern yaşam temposunu anlayan, sizin yerinize düşünen bir mutfak deneyimi sunuyor. Hız, hijyen ve lezzet… Hepsi tek tuşla elinizin altında.

Mutfakta yeni bir yetenek

Siemens iQ700 Fırın, sadece bir ev aleti değil; mutfak yeteneğinizi parlatmanıza yardımcı olan, en zorlu tariflerde bile yanınızda olan akıllı bir asistan. 

Unutmayın, her mükemmel sofranın ardında doğru bir seçim vardır. Ve bu seçimi Siemens iQ700 ile yapabilirsiniz. Sonuçta Siemens, teknolojinin keyfini bilenlere. Siemens’in iQ700 ve daha birçok ürününü keşfetmek için tıklayın.Siemens iQ700





İlgili Makale
whatsapp