Amsterdam’da keşfedilesi 9 küçük sokak
Amsterdam için özet tanımlamam; mutlu ve medeni insanlar diyarı!
Çalıştığım iki şirketin de merkezi Amsterdam olunca, seyahatlerimin sayısı hayli fazla oldu bu masalsı şehre. Her ziyaretimde başka bir bölgenin peşi sıra gittim, keşfetmek için.
Dam meydanı gibi turistik olan kısımları ilk ziyaret sonrası eleyerek yerel çevrenin yaşadığı bölgeleri taradım her seferinde. Sevdiğim tüm şehirleri birden çok ziyaret etmek tercihimdir; bu sayede gerçek yaşantının içine dalıvermek 4-5 gün için o ülkenin vatandaşına dönüşmek: İtiraf ediyorum ki beni en fazla mutlu eden taraf.
Dokuz küçük sokak, ne olursa olsun her ziyaretimde muhakkak uğradığım lokal çevrenin içine karıştığım bir bölgesi Amsterdam’ın. Hikaye 17. yüzyıl zamanına rastlıyor. Herengracht, Keizersgracht ve Prisengracht olarak adlandırılan ve eski şehri çevreleyen üç büyük kanalın kuzey ucunda birbirine dik 3 ana sokak ve bunları kesen 6 küçük sokaktan oluşuyor ‘’De 9 straatjes’’.
Bir kısım hala turistik olmak ile beraber, bu sokaklar üzerindeki kafe ve restoranların müdavimleri çoğunlukla yerel halk. Aralarına yerleşmiş küçük tasarım butikleri, şarküteriler, antikacılar ve çiçekçiler her daim hareketliler.
Vakit yaratıp 1-2 saat bu bölgede atıştırmak isterseniz, Van Harte nefis çorbaları ile sizi cezbedebilir.
Sadece kahve ve tatlı diyorsanız, Toos & Roos‘un organik ev yapımı keklerini, ballı tarçınlı çayınıza eşlik etmesi için hiç düşünmeden sipariş etmenizi öneririm. Söylemeden geçmemem gereken, vegan turtalar da harika.
Şehir sizi tipik renkli dar uzun kanal evleriyle cezbederken, sokaktaki sanatçıları es geçmeyin. Kış aylarında ısırıp geçen soğuk bile yıldırmıyor kimseyi, harika performanslarla hangi sokakta karşılaşacağınız belli olmuyor.
Her bir köşesi fotoğraf karesi olan bu bölgede nefes kesen bir modern fotoğraf müzesi de var tabii. Aslında sadece müze demem haksızlık workshoplar, seminerler düzenleyen bir kulüp gibi tanıtmam gerekir. Uluslararası ve yerel fotoğraf sanatçılarının eserlerinin sergilendiği dört salonu bulunan müze, eski üç binanın restore edilmesi ile oluşmuş. Orjinal bıraktıkları merdivenlerin darlığı gören herkesi şaşırtıyor. Son ziyaretimde çok genç yaşta ölen portre sanatçısı Francesca Woodman sergisine denk gelmiştim.
Amsterdam, Avrupa kentleri arasında barındırdığı çok kültürlülükle keskin bir çizgi ile diğerlerinden ayrılan bir şehir. Neredeyse kullandığımız, bildiğimiz tüm markaların Avrupa merkezlerine ev sahipliği yapıyor. Bu sayede sokaktaki herkesin İngilizce konuşması, dil sorununu ortadan kaldırmış.
Yerel halkın tipik selamlaşma biçimi yanaklara kondurulan 3 öpücük. Şık bir akşam yemeğine giderken bile bisiklet tercih eden mutlu medeni insanlar ülkesinin farklı bölgelerini ilerleyen zamanlarda tekrar yazacağım.
Yapmadan Dönme!
• Bisiklet kiralayarak 3 eski kanal etrafında bir tur atmak
• Büyük kanal turuna katılmak
• Lokal dark beer içmek (Leffe dark)
Yazarın diğer yazıları için tıklayın.