X

Alışveriş tutkusunun ardındaki sırlar

“Rebecca kredi kartı ekstren ortada, senin bu fulara ihtiyacın yok!”
“Haklısın fuları kim n’apsın boynuna eski bir şey dolaman yeter, seni sıcak tutar. Annen olsa öyle yapardı.”
“Haklısın, annem olsa öyle yapardı…”
“Bu fular seninle bütünleşen iç dünyanı ortaya koyan önemli bir aksesuar, eminim gözlerini çok daha iri gösterecektir.”
“Saç kesimime de çok uygun.”
“Bunu her şeyle kullanabilirsin, iş görüşmesine çok daha güvenli ve onurlu gideceksin.”
“Güvenli, onurlu!”

Günümüzde insanların büyük bir alışveriş tutkusu bulunuyor

Bu replikler “Confession of a Shopaholic (Bir Alışverişkoliğin İtirafları)” filminden. Filmde Rebecca Bloomwood karakteri tam bir marka ve alışveriş bağımlısı, mağazalarda vitrin mankenleriyle yaptığı konuşmalar, kredi kartlarının son limitine kadar yaptığı harcamalar, ödeme yaparken nasıl yoğun haz duyduğu, alışverişin hemen ardından yaşadığı pişmanlıkları gördüğünüzde henüz nöropazarlamayla tanışmadıysanız dahi kendinizden, yaşamınızdan kesitler bulabilirsiniz. Aslında bu yazıyı okuyorsanız birazdan nöropazarlamayı, yani neden markaların büyüsüne karşı koyamadığınızı da fark ediyor olacaksanız.

Bu ay dünyaca ünlü marka Balmain’in mağaza açılışında yaşananlar üzerine bu konuda yazmaktan kendimi alamadım. Her ne kadar satın alma davranışlarımızın gerçek nedenlerini biliyor olsam da, mağazanın kapıları dahi açılmadan kepenklerin altından kayarak içeri girmeye çalışan insanları gördüğümde çok çok şaşırdığımı söylemeliyim.

Alışveriş tutkusunu büyük ölçüde bilinçaltı şekillendiriyor
Peki, insanlar neden böyle büyülenmiş gibi davranıyorlar dersiniz?

Araştırmalar, satın alma tercihlerimizin % 85’inin bilinçaltı düzeyde gerçekleştiğini söylüyor. Satın alma tutkusu ardındaki sırlar, pazarlamanın nörobilimden faydalanmaya başlamasıyla da daha açıklanabilir olmaya başladı. Çünkü bu araştırmalar, insanların sözlerine göre oluşturulan anketlere nazaran markaları daha güvenilir, somut verilere ulaştırıyor.

Markalar aslında bize ulaşmak için, ürün yerleştirme, ayna nöronlar, bilinçaltı mesajlar, ritüeller, batıl inançlar, somatik imleçler ve duyular gibi birçok yol kullanıyorlar. Bugün değineceğim konu, psikolojinin DNA’sı olarak da nitelendirilen ayna nöronlar. Nöropazarlamada önemli yer tutan ayna nöron etkisi, 1992 yılında Parma’da İtalyan bilimci Giacomo Rizzolatti’nin beynin motor davranışları nasıl örgütlediğini ortaya çıkarmaya çalışırken keşfediliyor.

Ayna nöronların üzerimizdeki birkaç etkisiyle ilgili örnekler vermem gerekirse; limonun adını dahi duyunca ağzımızın sulanması, şeftali ısırmak aklımıza gelince veya şeftali görünce dişlerimizin kamaşması, bir futbol maçında penaltı vuruşu yapılırken topa vuran bizmişiz gibi kasılmamız, film izlerken bir oyuncu ağlamaya başladığında gözlerimizin dolması, insanların fısıltı ile konuştuğu bir ortama girdiğimizde fısıldayarak konuşmamız, neşeli birini gördüğümüzde gülümsememiz diyebiliriz.

Dünyaca ünlü marka ve pazarlama gurusu Martin Lindstrom’un “Buyology” isimli kitabında, “Her birimizin her yıl yaptığı sayısız alışverişi harekete geçiren gerçek etmenler nelerdir? Sorusunun cevabı, nörobilim araştırmalarının sonuçlarıyla açıklanıyor. Marka veya pazarlama alanında çalışıyor olmasanız da kendi satın alma davranışlarınızın iç yüzünü anlamak ve daha bilinçli bir tüketici olmak için okumanızı tavsiye ediyorum.

Beğendiğimiz ürünü almak bir yana beğenmediğimiz bir ürünü bile (mesela Ugg botlar) sokaklarda, vitrinlerde gördükçe ayna nöronlar “Aynısından ben de istiyorum” hissini yaratmaya başlıyor. Markalar ayna nöronlarla birlikte dopaminin ayartıcı etkisinden de yararlanıyorlar. Harvard Üniversitesi profesörlerinden David Laibson bu etkiyi “Mantıksal beynimiz tasarruf yapmamız gerektiğini bildiği halde, dopamin yüzünden duygusal beynimiz kredi kartını aşmaya çağırır.” diyerek açıklıyor.

Dopamin de alışveriş tutkusu üzerinde belirleyici olabiliyor

Her neye düşkünsek; ayakkabı, çanta, araba, saat veya başka bir şey, yeni bir tane daha gördüğümüz an dopamin beynimize keyif pompalıyor, bilinçli ya da bilinçsiz satın alma kararımızı markanın bize kazandıracağı sözde sosyal statüye göre belirlememize neden oluyor. Kısacası ayna nöronlar ve dopaminin satın alma davranışımızı çoklaştırıcı bir etkisi var. Bu iki etki özellikle “Perakande terapisi” olarak da bilinen, alışveriş bağımlılığının nedenini açıklıyor.

Tabii ki alışverişten keyif almanın kötü bir şey olduğu değil söylemeye çalıştığım, hatta ben de çok keyif alıyorum. Anlatmak istediğim keyif aldığımız için mi alışveriş yapıyoruz, yoksa keyif alamadığımız başka boşlukların yerini doldurmak için, bilinçsiz tükettiğimiz zamanlar daha mı sık oluyor?

Kendimize söz dinletemediğimizi düşündüğümüz, mantıklı davranamadığımız, yeme, içme vb. birçok bağımlılık gibi, bütçemizi düşünmeden yaptığımız alışverişler de aslında bizi giderek daha fazla mutsuzlaştırabilir.

Alışveriş tutkusu insanı mutsuz edebilir

Eğer sizin de alışveriş ya da sağlıksız beslenme gibi alışkanlıklarınız varsa veya yakınınızdakilerin bu tip davranışlarından şikâyetçiyseniz;

Yaşam alanlarınıza bir bakın; iş hayatınız, aile veya aşk ilişkileriniz nasıl gidiyor? Hobileriniz var mı? Spor yapıyor musunuz? Hedefleriniz var mı? Aslında neleri yapmaktan keyif alıyorsunuz? Bir sürü aynı model gözlüğünüz, çantanız var ama ne oluyor da yeniden almak istiyorsunuz? Aslında hangi duygusal açlığı doyurmaya çalışıyor olabilirsiniz? Dengeli, mutlu, tatmin bir yaşam sizin için ne ifade ediyor?

İyi bir yaşamın ilk adımını atmak için bu soruları kendinize sormaya ne dersiniz…

İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

Yeni bir yıl daha yaklaşıyor. Siz hayatınızda neler istiyorsunuz?

Bağımlılıklar alışkanlık mı seçim mi?

Karar verme sürecinde beyinde neler oluyor?

Eliz Esra Şimşek: Proje, Yönetim Danışmanı ve Profesyonel Koç // Lisans eğitimi Çevre Mühendisliği üzerine olan Eliz, iş yaşamını sürdürürken İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde MBA lisansüstü derecesini aldı. Daha sonra Galatasaray Üniversitesi’nde Yönetim Bilişim Sistemleri programını tamamladı. Eliz koçluk kariyerine Sola Unitas Koçluk Akademisi’nden aldığı eğitimlerle adım attı. Değişim Koçluğu, Kariyer Koçluğu ve Takım Koçluğu ilgilendiği alanlar arasında. İnsanların yaşam kalitesini artıracak iç potansiyele sahip olduklarına inanıyor ve bu konuda destek vermekten çok keyif alıyor. Mottosu sağlıklı ve dengeli yaşam, pilates ve sabah yürüyüşleri vazgeçilmezleri arasında. Ayrıca yazı yazmayı, bilgi ve tecrübelerin paylaşılmasını çok değerli buluyor. Yazılarını Uplifers ve Harvard Business Review’dan takip edebilirsiniz.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale