Hayatın giderek hızlandığı çağımızda başarının anahtar sözcüklerinden biri de verimlilik. Uğraştığımız iş ne olursa olsun sürekli olarak üretkenliğimizi artırmaya, daha az zamanda daha çok iş halletmeye uğraşıyoruz. Bu konuda başarısı kanıtlanmış insanlardan alacağımız önemli dersler var. Alendar Graham Bell gibi… Modern tarihin en ünlü simalarından, telefon başta olmak üzere pek çok buluşun mucidi Alexander Graham Bell’in ilham ve verimlilik artırma sırrı ortaya çıktı.
Oldukça ilginç ve kendine has çalışma yöntemleri olan Bell’in evi de, laboratuvarı da yaratıcılığın kaostan beslendiği mekanlardandı. Sayısız defter, not ve çizimin ortalığa yayıldığı çalışma alanları türlü kablo ve araştırma materyali ile doluydu. Bell ayrıca günün hangi saatlerinde daha üretken olduğunu düşünmüş, geceleyin, sabahın ilk ışıklarına dek çalışmanın uygun olduğuna karar vermişti. Kendini rahatlatmak için evinin yakınlarındaki gölde sırtüstü yatıp süzülmek alışkanlıkları arasındaydı.
Bell’in alışkanlıkları her hayat tarzına uygun olmayabilir, ancak herkesin deneyebileceği bir yöntem var. O da, çeşitli uğraşlar için kendimizi hazırlamak amacıyla, mekana bağlı hatırlatıcılardan yararlanmak.
Graham Bell’in aydınlanma anları
Aklında her an yoğun bir düşünce akımı olduğunu söyleyen Bell’in, bu “aydınlanma anları”nda dur durak bilmediği, yemeden içmeden kesilip düşüncelerinin hızına yetişmeye çalıştığı biliniyor. Çok fazla ilgi alanı olan Bell’in, her bir ilgi alanına odaklanmayı kolaylaştıracak farklı çalışma mekanları seçmesi bu bakımdan oldukça mantıklı.
Kızının anılarına göre, evindeki çalışma odasında uçaklarla ilgili deneylerine kafa yoran Bell, Beinn Bhreagh’deki laboratuvarında ise genetik bilimi üzerine çalışmalarını yürütüyordu. Bell’in bunlar dışında bir de ofisi ve sığınak olarak kullandığı bir kulübesi vardı ve iş yazışmaları ile ilham arayışlarını buralarda sürdürüyordu.
Mekana bağlı hatırlatıcıların nörobilimsel açıklaması
Nörobilim alanında yapılan pek çok araştırma, Bell’in mekana bağlı hatırlatıcı yönteminin etkili olabileceğini gösterdi. Bu durumun bilimsel açıklaması ise, beynimizdeki nöron yani sinir hücresi haritaları. Örneğin kırmızı renk dendiğinde sadece rengin kendisini değil, kırmızı bir elma ya da çok sevdiğimiz kırmızı çantayı da düşünüyoruz. Kırmızı renk, kafamızda ansızın somut bir şeye dönüşüyor. Benzer şekilde, geçen gün üstünde oturup saatlerce kitap okuduğumuz koltuk köşesi de oraya tekrar oturduğumuzda bu güzel anıyı canlandırıyor. Böylece aynı noktaya tekrar oturuşumuz beynimizde eski sinir haritasını canlandırıyor, bizi yine okumaya yöneltiyor.
Burada dikkat edilmesi gereken aynı mekanı, örneğin aynı koltuğu en azından bir süre, yani alışkanlık oturana kadar başka şeyler için kullanmamak. Çoğumuz Bell kadar çok imkana ve birkaç ayrı eve sahip olmadığından, bu yöntemi her zaman ve her mekanda uygulamak mümkün olmayabilir. Fakat en azından birkaç noktayı gözümüze kestirip, buralarda düzenli olarak aynı şeyle uğraşmak verimlilik açısından çok faydalı olacak gibi görünüyor.
İlginizi çekebilir: Yaratıcılığınızı geliştirmenizi sağlayacak 7 yöntem
Kaynaklar:
Art of Manliness
Reluctant Genius: Alexander Graham Bell and the Passion for Invention, Charlotte Gray