Aldatmak, günümüz ilişkilerinin en büyük sorunlarından biri. Bir çok ilişki, üçüncü bir şahsın devreye girmesiyle sonlanıyor ya da ilişkide iyileşmesi mümkün olmayan yaralar açıyor. İlişki sürdürülmeye çalışılsa bile, güven duygusunun kaybedilmesiyle birlikte aldatan tarafın tekrar aynı davranışı sergileyeceği şüphesiyle, paranoya boyutlarına ulaşan bir sorgulama süreci başlıyor: Neden geç kaldı? Acaba yine yalan mı söylüyor? Gerçekten arkadaşlarıyla mı birlikte? Telefonunu neden benden saklıyor?
İlişkide çiftlerin birbirlerini tehdit unsuru olarak görmesi, gerekli ya da gereksiz suçlamalarda bulunması, her davranışında şüpheli bir tavır araması aradaki iletişimi zedeleyerek ilişkinin daha da kötüye gitmesine neden oluyor.
Peki, aldatmak gerçekten bırakılması zor bir alışkanlık mı? Bir kez aldatan birinin tekrar aldatacağını düşünmek paranoyaklık mı yoksa böyle bir ihtimal gerçekten var mı?
Söz konusu ‘aldatmak ve aldatılmak’ olduğunda, herkesin kendi deneyimlerinden ya da çevresindeki ilişkilerden gözlemlediği kadarıyla belirteceği bir fikri mutlaka var. Bilim dünyasında da aldatmak ve aldatılmak üzerine yapılmış olan çalışmalar, oldukça ilginç sonuçlar ortaya koyuyor. Ancak araştırmalarda elde edilen verilerin genel sonucu, aldatmanın tekrar eden bir davranış olduğu konusunda hemfikir.
Wiederman ve Hurd’un 1999 yılında üniversite öğrencilerinin ilişki alışkanlıkları üzerine yapmış oldukları araştırmada, ilişkileri varken başka biriyle cinsel birliktelik yaşayan erkeklerin %86’sının, kadınlarınsa %62’sinin bunu birden fazla kez yaptıkları ortaya çıktı. Ancak yalnızca bu araştırmaya bağlı kalarak genelleme yapmak yanlış olabilir. Araştırma yalnızca üniversite öğrencilerinin, yani genç yetişkinlerin katılımıyla yapılmış. Aynı sorular orta yaşlardaki bireylerde ya da evli çiftlerde çok daha farklı sonuçlar ortaya çıkarabilir. Aynı şekilde kişinin ‘aldatma’ algısı, yani aldatmayı nasıl tanımladığı da sonuçlarda ciddi bir farklılık yaratabilir. Ancak bu araştırma bize, aldatmanın geçmiş deneyimlerle ne kadar bağlantılı olduğunu açık şekilde gösteriyor.
Peki, aldatan tarafın tekrar aldatmasını tetikleyen şey ne?
Kişinin partnerini birden fazla kez aldatması, ilk aldatma girişiminin altında yatan sebeple ilgili bir durum. Bu nedenle de, aldatma girişiminin ilişkiyle ilgili bir problemden mi yoksa aldatan ya da aldatılan kişinin kişilik özellikleriyle mi alakalı olduğunu iyi analiz etmek gerekiyor.
Araştırma sonuçaları, aldatma eyleminin en genel ve sık görülen sebebinin, devam eden ilişkiden tatmin olunamaması olduğunu gösteriyor (mutsuzluk, duygusal ve cinsel ihtiyaçların karşılanmaması, partnerlerin sağlıklı iletişim kuramaması gibi). Eğer aldatan kişinin aldatma sebebi ilişkiden kaynaklanan bir problemse, aldatan kişi bu boşluğu doldurabilecek yeni bir ilişki arayışında oluyor ve aradığı ilişkiyi bulduktan sonra tekrar aldatma girişiminde bulunmuyor.
İlişkide var olan problemlerin dışında, aldatma davranışı aldatan tarafın kişilik özellikleriyle de bağlantılı olabiliyor. Örneğin, çevresindeki insanların hislerini anlayan ve önemseyen, öz-kontorlü ve öz-disiplini yüksek olan bireyler aldatmaya daha az eğilimli oluyorlar. Aynı şekilde, strese ve gerginliğe sebep olan durumlar karşısında kaçma eğilimi gösteren ve pişman olunacak bir davranış yaparak kendisini rahatlatmaya çalışan kişiler partnerlerini aldatmaya daha yatkın olabiliyorlar. Yani, ilişkiden tatmin olunması kadar kişinin psikolojik durumu, kişilik özellikleri ve karakteristiği de aldatma davranışı üzerinde oldukça belirleyici etkenler.
Kısacası, yapılan araştırmalar ve genel kanı ‘Bir kez aldatan hep aldatır.’ söyleminin doğru olduğunu işaret ediyor olsa da, aldatma ve aldatılma kişiye ve ilişkinin kalitesine göre önemli ölçüde değişikliler gösterebilen, bazıları için tek bir seferle sınırlı kalsa da, bazıları için alışkanlık haline gelebilen bir durum.