İnsanlar hayli beklendik olumsuz sonuçlarına rağmen neden kompulsif ve kendine zarar verecek davranış örüntülerine sahipler? Halk nezdinde irade, metanet, ahlak yoksunluğu veya birtakım durumlarla başa çıkamamak sıkça konuşuluyor. Ancak pek çok durumda insanların hayatlarında değişiklik yapmak için gerçekten bu kadar hevesli olmadıkları söylenebilir. Yetenekler ve öngörüler doğrudan değişime sebep olmuyor ve değişim için bir davranışa tamamen kendini adamak gerekiyor.


Peki iyi olan bir insan eşini aldatma gibi bir şeyi yapmama konusunda motivasyonlu olmaz mıydı? Çünkü bu eylem onun hem kendi prensiplerini bozuyor hem de sevdiği insanlara zarar veriyor.
Kompulsif davranışları bırakmayı da içeren akıllıca kararların kişinin kalp ve zihninin bağının kopmamış olmasını gerektirir.
Bölümlere ayırma denilen ve kişinin kendine zarar verici örüntüleri içeren olgu, kendini aldatma ve duygusal körlüğü aktif hale getirir ve bu nedenle hem kendimize hem de başka insanlara ihanet etme ihtimalimizi arttırır. Bu bilinçsiz, otomatik bir psikolojik savunma mekanizmasıdır ve kişinin kendine dair duygularını ve bölümlerini parçalar, acı ve iç çatışmaları savuşturur. Beynin sanki bir bölümü çevrimdışı hale gelmiş gibidir ve beyin ile zihnin nasıl işlev göstereceği konusunda farkındalığı önler.
Bu bölümlere ayırma süreci hangi bilginin geçici olarak bilinçten dışarı atılacağını belirler ve böylece deneyim daha basit hale gelir. Farklı deneyim kanalları varmış gibi olur ve birinden ötekine geçersiniz. Bir kanal açık olduğunda diğer kanal kapalı olur. Bunun sonucunda bir nevi zihnimizin dışına çıkarız.
Eş dışı bir ilişki yaşadığımızda bu bölümlere ayırma süreci aldatan kişinin gerçek hayat tarafından dokunulmamış bir tatmin ve heyecan fantezisi yaşamasını sağlar ve bu esnada hala eşine ve ailesine karşı hiç olmamış gibi davranabilir.
Aldatan pek çok kişi bu süreç sonucunda eşini üzer ve evliliği parçalanma noktasına gelir. Ancak kişi utanç ve suçluluk hissetse bile eşini suçlamaya da başlayabilir. Bu aldatma sürecini kafasında idealleştirip mantıklı hale sokabilir ancak ne yaptığı ve bunun ailesini nasıl etkilediği ile yüzleştirildiğinde kötü hissedip kendinin kötü birisi olduğunu düşünmeye başlar.
Problemi tanımlamak: Terk etme motivasyonunu değerlendirmek
Bu kişiler evlilik dışı ilişkilerinden dolayı mutsuz, boş ve depresyonda hissedebilirler. Fakat buna karşın esas problemin eşini aldatmak değil, sadık kalmaya yeteneksiz olmaları olduğunu söylerler. Ancak bu kişilere yardımcı olmadan önce, dürtüselliğin gerçekten bir problem olup olmadığını ve değişime ne kadar gönüllü olduğunu kontrol etmek gerekir.
Bir vakada terapist şunu sormuştur: “Sana bu hapı verdiğimde başka kadınlarla ilişki yaşamanı tamamen engelleseydi, alır mıydın?”. Hasta bunu kabul etmediğinde, bu alışkanlığını bırakma kararını henüz vermediği ortaya çıkmıştır. “Evet” demiş olsaydı terapist onun bunu bırakmak isteme sebepleri üzerinden konuşur ve iç çatışmasına da bir son vermeye yardımcı olabilirdi.
Bir suç ortağı olarak bölümleme
Peki aldatan kişinin değişimi gerçekleştirmek için motivasyon yoksunluğu neye bağlanmalı?
Davranışının zarar ve üzüntü verici olduğunun farkında gibi görünüyor. Peki neden durmak istemiyor? Onun bu davranışını narsisizme ve bencilliğe bağlayabiliriz ancak durum böyle olsaydı kendini kötü bir insan olarak görmez ve suçluluk yaşamazdı.
Yaptığı şeyi ve onun sonuçlarını bildiği kesin ancak bu bilgiye öylesine yabancı ki, gerçek veya kişisel bir şey gibi hissetmiyor.
Aldatan kişi kendi değerlerinden, kalbinden ve sevdiklerinin duygularından o kadar kopmuş halde ki, bu ancak bölümleme dediğimiz fenomenle tanımlanabilir.
Değerlerinden kopuk, görünürde kara görünmüyor, kendine ve sevdiklerine ihanet ediyor, derin bir boşluk ve utanç yaşıyor. Bu belirtiler değerlerine karşı davrandığını gösteren açık işaretler.
Ancak bu işaretleri yorumlayıp uyarıya uymaktan da yoksun. Bunun yerine derin bir yalnızlık içerisinde, kendisine olumlu şekilde bakamıyor ve kaçma dürtüsü içerisinde bulunuyor.
Kendine zarar veren kompulsif davranışların sebebi nedir?
Bu tür davranış dinamiklerini ortadan kaldırmak için çok boyutlu bir yaklaşım gerekiyor. Yani bu davranışların kökeni ve işlevleri anlaşılmalı, zihin odaklanmalı, alternatif stratejiler bulunmalı ve risk yaratan durumları iyi tanımalı.
Utanç
Kişinin kendini bilinçsiz olarak kaptırdığı bu zararlı davranışlar çocukluktaki duygusal ihmal, istismar veya terkedilmeden kaynaklanan içselleştirilmiş kötülükten dolayı oluşabilirler. Bu duygular “kötü” bir şey yapıldığında ortaya çıktıklarında, kendini gerçekleştiren bir kehanet ortaya çıkar: hissedilen şey gerçeğe döner ve insanlar geçmişin dünyasına fırlatılırlar. Utanç ve suçluluk yoğun hale gelir, bu esnada rahatlamak için ani bir kaçış gerekir ve bu da zararlı davranış döngüsüne sebep olur.
Aynı esnada “kötülük” kavramına dair kanıtlar artarlar ve kişinin kendi öz algısına dair tutulamaz ama tatmin edici bir rahatsızlık verirler. Bu da o şekilde davranmayı daha da tetikler.
Ruh hali ve duyguları yönetmekte zorlanma
Bu kompulsif zararlı davranışlar, diğer bağımlılık belirtileri gibi, genellikle acı veren durumları savuşturmak için kullanılırlar. Yüksek riskli ve uyarıcı davranışlar yenilemeyen duyguların üzerini çizmeyi sağlayan ve başka bir zihin durumuna geçmeye yardımcı olan bir akıntı sağlarlar. Ancak bunun sonrasında demoralize olma hissi, kontrolsüzlük, ruh halinde, zihinsel durumda ve aile yaşamında çökme ortaya çıkar.
Sonuç olarak utanç ve duygusal deregülasyon kendine zarar verici davranışları tetikler ancak bölümleme bunun devam etmesini sağlar. Bölümlemeden kaynaklanan farkındalık boşlukları zararlı işlerin işlemelerine sebep olur ve döngü kontrolden çıkar.
Aldatanlar çoğunlukla terapiler sonucunda kendileri ile tekrar bağ kuruyorlar ve yaptıkları şeyin gerçek olduğunun farkına varıyorlar.
Tüm zihninizi göz önünde bulundurarak ve kendinizi bölümlere ayırmadan bir bütün halinde gördüğünüzde, kendinize karşı inancınız da geri gelecektir ve böylece kontrol elinizde olacaktır.
Pek çok terapist kişiyi durmaya ikna etme yöntemini tercih etmez, bunun yerine duygusal olarak daha gerçek bir şekilde yardımcı olur ve kaçış davranışının yerine nelerin konulabileceğini kişinin kendisinin belirlemesini sağlar. Çünkü kişi davranışının gerçekten farkına vardığında, nelerin mümkün olduğunu anlar hale gelir.
Bilgelik ve bakış açısının kopması maalesef sınırlara sahip olmamıza engel olur ve bu da bizi gerçeklikten koparan fantezileri aktif hale getirebilir ve yalancı bir iyi hissetme haline sokar, ta ki iyi hissetmeyene değin.
Kaynak: psychologytoday
İlginizi çekebilir: En yaygın aldatma türleri ve aldatmayla başa çıkmanın yolları