Aklın zaman yolculuğu: Geleceği tahmin edebilme yetisinin insanlık üzerindeki etkileri
“Hafıza-i beşer nisyan ile malûldür”
(İnsanın belleği “unutma” ile özürlüdür.)
Adnan Menderes
Lewis Carroll’un Alice Harikalar Diyarında kitabını okuyanlar (ya da uyarlamalarını seyredenler) bilirler; Kırmızı Kraliçe geçmiş yerine geleceği hatırlayan bir karakterdir. Zamanın düz bir çizgide ilerlediğini düşünürsek, bu elbette masal karakterlerine özgü bir özellik olabilir. Peki, insan hafızasının geleceği hatırlamaya değilse de tahmin etmeye yatkın olduğu söylenemez mi?
Adnan Menderes’in siyasi rakiplerini eleştirmek için söylediği, günümüzde hala hatırlanan ünlü sözlerinden biri olan “Hafıza-i beşer nisyan ile malûldür” cümlesi, insanın belleğinin unutmaya yatkın olduğunu ve bu şekilde engelli olduğunu iddia eder. Oysa insan aklı, geçmişte olanları anımsama, çoğunlukla da onları olduklarından iyi, en güzel halleriyle hatırlama (ve böylece belki de kendini can sıkıcı anılardan olabildiğince uzak tutma) yetisine sahip olduğu gibi, gelecekte olacakları da tahmin edebilir. Ünlü yazar Dan Falk tarafından “aklın zamanda yolculuğu” olarak adlandırılan bu durum, hafızanın pek çok özelliğinden biridir: Geçmişte olanları esas alarak, benzer durumların gelecekte nasıl şekilleneceğini ve sonuçlanacağını tahmin edebilme.
En güçlü olan mı en iyi hatırlayan mı hayatta kalır?
Falk “In Search of Time: The History, Physics, and Philosophy of Time” (Zamanın Arayışında: Zamanın Tarihi, Fiziği ve Felsefesi) adlı kitabında kabaca şöyle yazıyor:
“Aklın zamanda yolculuk kapasitesi, hayatta kalma savaşı veren atalarımız için önemli bir güç kaynağı olmuştur. Onlar, geçmişi hatırlamak ile geleceği hayal etmek arasında önemli bir bağlantı olduğuna inanıyorlardı. Hatırlamak, insana gelecek olaylara dair mantıklı senaryolar üretme ve buna göre davranma yetisi veriyor. Aklın zaman yolculuğu, davranışsal esnekliği ve gelecekteki hayatta kalma olasılığını arttıracak şekilde davranmamızı sağlıyor.”
Nörofizyoloji de Falk’ın bu iddiasını destekliyor: Harvardlı psikolog Schacter’ın 2007 tarihli makalesine göre, İnsan beyni ele alındığında, hatırlama ile geleceği tahmin ya da hayal etme durumlarının birbirine oldukça benzer nitelikte olduğu ortaya çıkıyor. Yapılan çalışmalar, beyninin frontal lobunda hasar meydana gelen kişilerin geçmişini hatırlayamadığını ve dolayısıyla, ertesi gün ya da yaşlandıkları zaman içinde bulunacakları durumları doğru tahmin edemediklerini gösteriyor. Şizofreni, şiddetli depresyon, amnezi ve Alzheimer bu tip rahatsızlıklardan sadece birkaçı.
Uygarlığın yaratıcısı olan hafıza
“Hafıza, yani geçmişe dönüp bakma yetimiz olmadan ileriye yönelik hayal, planlama, inşa, imar ya da kültür oluşturmak mümkün olmazdı” diyen Dan Falk, bu durumda uygarlık denen olgudan bahsedilemeyeceğini ileri sürüyor. Kanadalı bilim insanı ve “Elements of Episodic Memory” (Anısal Belleğin Öğeleri) adlı kitabın yazarı Endel Tulving de, anısal belleğin insana özgü olduğunu ve diğer canlılarda bulunmadığını savunanlardan. Diğer canlıların yaşama savaşı vermediğini söylemesek de; uygarlığın insan için geliştiğini ve ilerlediğini iddia etmek herhalde yanlış olmaz.
Dahası, dillerin evriminin ve kullanılan birleşik zaman kiplerinin de aklın zaman yolculuğuyla bağlantısı olduğu düşünülüyor. “Bir yıl sonra emekli olmuş olacak” diye kurduğumuz cümle; henüz emekli olmamış bir insanı gelecekte, çoktan emekli olduğu bir noktaya yerleştiriyor. Yani cümleyi kurarken bir anlığına geleceğe gidip, o zamanın geçmişinden rahatlıkla bahsedebiliyoruz. Eğer bu tip bir hafızanın insana özgü olduğunu düşünürsek, karmaşık dillerin de neden özgün ve eşsiz olduğuna dair bir fikrimiz olabilir.
Hafızamızın ayağımıza dolandığı durumlar
En ufak şeyleri bile hatırladığınızı, onlara anlam yüklediğinizi ve bunun işinize yaramaktan öte ayağınıza dolandığını düşündüğünüz oldu mu?
Görünen o ki, iyi bir hafıza büyük resmi görmeye çalışırken görüşümüzü gölgeleyebiliyor. Kaybettiğimiz sevgilinin acısını atlatamamamıza da neden olabiliyor; ya da yarını fazlaca planlamaktan ve beklediğimiz senaryoyla karşılaşamamaktan ötürü bizi mutsuz edebiliyor.
Yine de hafızanın insanın, dilin ve uygarlığın evriminde önemli bir unsur olduğu gerçeği yadsınamaz. Bu durumda bizler, kendimizi ayrıcalıklı hissedebilir; zaman zaman bir lanet olarak gördüğümüz bu durumdan faydalanmanın yollarını arayabiliriz.
Hem kim bilir, belki de kazanan biz oluruz. İsrailli şair Yehuda Amichai’nin dediği gibi:
“Çocukluğunu herkesten iyi hatırlayan kimse,
Odur kazanacak olan,
Kazanılacak olan neyse.”
Kaynaklar:
http://www.brainpickings.org/index.php/2014/07/01/mental-time-travel-dan-falk/
http://www.nature.com/nrn/journal/v8/n9/full/nrn2213.html
http://www.amazon.com/exec/obidos/ASIN/0312603517/braipick-20
http://www.amazon.com/exec/obidos/ASIN/0198521251/braipick-20