X

Aklımızın sınırları bizim sınırlarımız olur: Ya hayat sınırsızsa?

Birçoğumuza küçüklükten beri öğretildi değil mi? Yüksekten atlama düşersin, hızlı koşma terlersin, dışarıda uzun süre kalma hasta olursun, çok uzaklara gitme kaybolursun… İşte bu “çok uzaklara” gitme yani gideceğin varsa bile senin bir sınırın var o uzakların da sınırları var diye büyümedik mi? Peki sonra ne oldu bugün kocaman yetişkinler olduk ama sormak istiyorum kaç tanemiz hâlâ o çokça ortak kabul edilmiş “sınırları” sınırsızlığa dönüştürmekteyiz.

Kızım bugüne kadar hiç ‘’kadın’’ başına yürüyerek çöl aşan görülmüş mü ki sen yapacaksın?

Yüksekten atlama bir şey olur… Denizde uzaklara açılma bir şey olur… Evini işini bırakıp dünyayı dolaşıp ne yapacaksın, oğlum Kuzey Kutup da neymiş, İstanbul Boğazı yetmiyor mu? Karları tepeleri görüp ne yapacaksın, oraya kadar gidilir mi? Kızım bugüne kadar hiç ‘’kadın’’ başına yürüyerek çöl aşan görülmüş mü ki sen yapacaksın?

Ben bu yazımda sizinle birlikte bu muhteşem sınırlarımıza, sınır algımıza, limitlerimize, çizgilerimize, hayatımızı kendi kendimize nasıl sınırladığımıza bakalım istiyorum. Bir günümüzü ele alalım, evet sabah uyanıyoruz, işe gidiyoruz. Akşam işten çıkıyoruz belki arkadaşlarımızı görmeye bir veya iki saat vaktimiz oluyor veya direkt olarak çocuklarımızla biraz olsun vakit geçirebilmek üzere evimize dönüyoruz. Veya bir yere gidip birkaç saat kitap okuyoruz, bir kursa katılıyoruz, belki spor yapıyoruz.

Yaşadığımız hayat birbirini takip eden beş gün boyunca bu akıştan ibaret. Adeta bir daire ile çizilmiş gibi. Ve evet bizler o “kutsal” dairemizin dışına çıkmıyoruz, hep içindeyiz. Bizlere öğretildiği üzere uzaklara gitmiyoruz hatta bazı durumlar olup da yarıçapı biraz olsun genişlediğinde bile dehşete düşüyoruz… Neden sınırlılıklarımız bu derece tanımlanmış? Ve bir yenilik olduğunda veya son dönemde yüksek atlama yapmış gözleri parlayan bir kişiyle karşılaştığımızda “ne anlıyorsun bundan?” diye sormak yerine ne hissettiğini, nasıl bir “huzur” alanından veya “konfor” alanından çıkıp da buna nasıl cesaret edebilmiş olduğunu sorgulamıyoruz?

Bizlere öğretildiği üzere uzaklara gitmiyoruz hatta bazı durumlar olup da yarıçapı biraz olsun genişlediğinde bile dehşete düşüyoruz…

Neden hayatımızın akışı bu derece A noktasından B noktasına varmak üzere önce evlenmek sonra çocuk sahibi olmak sonra kariyer basamaklarını tırmanmak ve sonra evet emekli olup gerçekten altmış yetmiş yaşımıza ancak vardığımızda bir Ege kasabasının güzelliklerini görebilmek üzere endekslenmiş ve sınırlanmış ve tabii ki tanımlanmış durumda?

Neden bizim çocuğumuz okulun en başarılısı olmalı, her daim en iyi okulları, en iyi dereceler ile bitirmeli? Ve bunu yaparken resim mi sever, bisiklet mi biner, koşmak mı ister gibi soruları sormaktan önce, sayfalar dolusu duygu bile içermeyen matematik ödevlerinin yapılmamış olması tek derdimiz olur? Biz ne zaman bir çocuğa onun kadar yorumsuz, yargısız ve anlamak üzere bakabildik ki? Sadece komşunun A’nın B’nin kızından veya oğlundan daha iyi olmadı diye ne zaman onun başarılarını, güzelliğini, varlığının bize verdiği mutluluğu anlatmaya son verdik?

Neden yargılarımız bizden önce sınırları ile tanıştığımız bir kadının tek başına ayakta nasıl durduğunu sorgulamaktan öte bir adamın ona sahip çıkmadığı ya da “yazık” düşüncesiyle evlenmemiş olduğunu düşünür olduk? Bir kez bile o sınırlarımızdan çıkıp da ya kendi bunu tercih etmişse diye sormaya bile cesaret edemedik? Korktuk, belki bitmiş evliliğimizi bile dile getirmeye korktuk ki toplumumuzun öğrettiği ve sınırlarımızın dairemizin el verdiği üzere mutlu değildik ama mutluymuşuz gibi yaptık değil mi? Sonuçta nasıl yapabiliriz ki tek başımıza ayakta durmak mümkün müdür, ya her şeye ve herkese tüm sorulara karşı durmak, buna cesaretimiz var mıydı?

Bir kez bile o sınırlarımızdan çıkıp da ya kendi bunu tercih etmişse diye sormaya bile cesaret edemedik?

Bakın sevgili Mark Nepo “Uyanış” isimli güzel eserinde sınırlarımızı nasıl yorumluyor:

…Gerçekten çok ilginçti. Robert küveti doldurmuş, akvaryumu temizlemek için balığı çıkarıp küvete koymuştu. Akvaryumun küçük duvarını kaplamış kir tabakasını ovalayıp temizledikten sonra balıkları getirmek üzere küvete gitti. Robert gördüğü manzara karşısında afalladı. Balıklar koca küvetin içerisinde rahatça dolanacakları yerde, akvaryumun genişliği kadar bir alanda toplaşmışlardı. Oysa onları sınırlayan, sağa sola gitmelerini engelleyen hiçbir şey yoktu. Öyleyse neden özgürce yüzmüyorlardı? Akvaryumda geçirdikleri hayat, doğal yüzme kabiliyetlerine nasıl bir etki yapmıştı?

…Şimdi bizler de akvaryumun içinde bir hayat yaşıyor, dünyayı camın ötesinden görüyoruz. Ama bu hayatın nesinden hoşlanıyoruz? İç içe yüzmekten başka alternatifimiz, gidebileceğimiz başka bir yer yok mu? Bizzat kendimizden kaynaklanan esaretin getirdiği baskıyı hissetmemek için, dünyamızı nasıl ufaltıyoruz diye meraklanıyoruz.

…Şimdi orta yaşlı biri olarak içimden geldiği gibi davranıp nazik ve meraklı olmanın, bize doğal olarak bahşedilmiş yüzme kabiliyetinin parçaları olup olmadığını merak ediyorum.

…Ne zaman yağmurda koşma dürtümü yok fark etsem veya sadece seni sevdiğimi söylemek için elim telefona gitse, merak ediyorum, acaba küvetin ortasında, fazla uzağa gitmeden güvenle yüzmek için kendimi mi kandırıyorum?

Sonuçta nasıl yapabiliriz ki tek başımıza ayakta durmak mümkün müdür, ya her şeye ve herkese tüm sorulara karşı durmak, buna cesaretimiz var mıydı?

Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız hayatınıza bakmanızı ve akvaryumunuzun büyüklüğünü yeniden değerlendirmenizi dilerim. Hayatta adım atamadığınız, risk alamadığınız, “bunu yapamam” dediğiniz “kim yapmış ki ben mi yapabileceğim?” dediğiniz veya daha sonra diye ertelediğiniz her ne var ise işte o akvaryumun dışı kocaman küveti kocaman hayatı kocaman dünyamızı oluşturmaktadır… Tüm bu sınırlar sınırlılıklar çizimler yarıçaplar hapis olduğumuz daireler hepsi bizim eserimizdir.

Şimdi yepyeni bir daire çizmeye hazır mısınız? Sınırlarınız, sınırsızlıklarınız olmak üzere sadece bir adım atmanızı bekler… Hadi sıra bugün sizde…

 

İlginizi çekebilir:Hayatın 12 sihirli denge alanı: Dengeyle yeniden buluşmaya hazır mısın?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale