Akıllı telefonlarınızı evde bırakmanız için 5 geçerli neden
Yeni çağın en önemli ortak ihtiyacı akıllı telefonlar, kimlik kartlarımızdan sonra asla yanımızdan ayırmadığımız ikinci şey haline geldi. Onlar olmadan çağın hızına ayak uydurmak imkansız. Onlar sayesinde bulunamayan bir yer, takip edilemeyen bir şey yok. Her şeyin peşine onlarla düşebilirsiniz; çocuğunuzun nerede olduğunu harita üzerinde görmekten tutun, bilmediğiniz bir şarkının kimin tarafından, ne zaman çalındığını öğrenmeye, hatta barkod okutup para çekmeye kadar her şey bu cihazlarda.
Onlara ihtiyacımız yok diyebilir miyiz? Bu artık mümkün değil. Ancak bizi içine çektikleri dünyanın yabancılaştırıcı etkisinden uzaklaşmayı deneyebiliriz. Gelin akıllı telefonlarımızı evde bırakıp dışarı onlarsız çıktığımızda nelerin olabileceğine bir göz atalım:
Dikkat dağınıklığından kurtulmak
Gelen bildirimler ve mesajlar dikkatimiz dağıtıyor. Sürekli ¨anne, anne¨ diyen küçük bir çocuk gibi her an dikkatimizi kendine çekmeye çalışıyor. Buna kayıtsız kalabilmek mümkün değil. Üstelik o sırada sıkıcı bulduğumuz bir iş üstündeysek artık geri dönüş yok, bizi içine aldı bile. İşte bu yüzden telefonu bir kenarda unutmak bizi o karşı konulamaz, anbean dahil olma duygusundan uzaklaştırıp, kendimize gelmemizi sağlayacaktır.
İlginizi çekebilir: Akıllı telefon bağımlılığına engel olacak zekice bir tasarım ortaya çıktı
Biraz gizemli kalmak
Bu noktada doğan bir diğer dürtü ise hayatımızın her anını paylaşmak. Evet akıllı telefonlar ve sosyal medya iş birliği ile artık arkadaşlarımızdan kopmak, ilkokul arkadaşıyla yıllar sonra karşılaşmak gibi bir durum yok. Kim, nerede, ne zaman, ne yapıyor biliyoruz, uzakları yakınlaştırıyoruz. Ama bunu yaparken kendi yaşamımızdan çok önemli bir şeyi çalıyoruz: Anı yaşamayı. Bırakın günün kahvesi sizin gizeminiz olsun; sadece sizin bildiğiniz, rahatlama anınız olsun. Onu güzel bir kareye oturtmaya çalışarak anın güzelliğini soğutmayın.
Tecrübelerin tadını çıkarmak
Güzel bir şey tecrübe ettiğimizde onu dönüp dönüp bakacağımız fotoğraf ve videolara dökmek harika bir şey. Fakat bir yere adım attığınız ilk anda bunu yapmamız ne kadar doğru? Daha Zeus Tapınağının antik havasını içimize çekmeden fotoğraflarımıza beğeni yağması o anı kaçırdığımızın göstergesi. Etrafınıza bakın, o an sizinle olan insanlarla, bedenen bulunduğunuz yerle iletişimde olun.
İlginizi çekebilir: Akıllı telefonlar cildimizi yaşlandırıyor olabilir mi?
Etrafımızdaki insanlarla iletişim kurmak
Telefonların belki de en net hissedilen olumsuz yanı, sohbet için bir araya gelen arkadaşların telefonlarıyla birbirinden daha fazla ilgilenir hale gelmesi. Hele yeni bir ortama girdiysek ve gerginsek kendimizi hemen telefonun güvenli dünyasına çekiyoruz ve kendimizi ortamdan yabancılaştırıyoruz. Etrafımızdaki insanlara şans vermeyerek belki de potansiyel yakın arkadaşı ya da sevgiliyi kaçırıyoruzdur. Yeni insanlarla tanışmanın keyfini hatırlayın. Gergin bir andan kurtulmak için silahınız iletişim olsun, sessizlik değil.
Kendini dinlemek
Eviniz sizin rahatlama alanınız, biraz yalnız kalıp bedeninizi ve düşüncelerinizi dinleme yeriniz. Fakat orada da farkında olmadan saatlerce telefonda sohbet ediyor, oyun oynuyor, gelişmeleri ve insanları takip ediyorsunuz. Peki ya sizin düşünceleriniz, bedeniniz? Eviniz sizin mabediniz. Orada günün telaşından uzaklaşın, kendinizi dinleyin.
En nihayetinde, günün sonunda telefonunuzdan yeterince uzak kaldıktan sonra onu elinize alıp, sizi bekleyen tonlarca mesaja dönmek de ayrı bir keyif olacaktır.
İlginizi çekebilir: Akıllı telefonlarla mesajlaşmak beyin dalgalarının ritmini değiştiriyor
Kaynak:
elitedaily.com
lifehack.org