Akıllı telefonların insan ilişkileri üzerindeki olumsuz etkileri
Akıllı telefonların hayatımızı kolaylaştırdığı su götürmez bir gerçek. Ancak, giderek daha çok şeyi telefonla yapabiliyor olmak, onu adeta el, kol, bacak gibi bir uzvumuz haline getiriyor. Öyle ki, 2008’de İngiliz bilim insanları “nomofobi” terimini literatüre kattı: Nomofobi, mobil cihazlara erişimi olmadığında endişe ve panik yaşama hali olarak tanımlanıyor.
Araştırmalar, sürekli mesaj / e-posta kontrol etmenin bir bağımlılık olduğunu belirtiyor. Hayatında mobil teknoloji ve akıllı telefonların daha fazla yer tuttuğu 18-29 yaş arası genç yetişkinler arasında yapılan bir anket çalışması, günde ortalama 109.5 kısa mesaj gönderildiğini, 113 mesaj alındığını ve 60 kez telefonun kontrol edildiğini ortaya koyuyor. Yani toplamda, günde yaklaşık 7 saatimiz telefonla ilgilenerek geçmiş oluyor.
Zaman kaybı ya da sürekli telefonla ilgilenmekten doğan verimsizliğin yanı sıra, akıllı telefonların ilişkileri zedeleyebildiği de bir gerçek. Örneğin; ebeveynler çocuklarının sürekli mesajla iletişim kurmalarından şikayet ederken, çocuklar ise ailelerinin bir konuşmayı gelen telefon ya da e-postaya bakmak için yarıda kesmesine içerliyor.
Akıllı telefonların uzun vadeli zararları
Akıllı telefonların daha uzun vadeli etkilerinden biri de, giderek daha az şeyi kendi kendimize yapmamız gerektiği için duyularımızın ve yeteneklerimizin körelebilmesi. Artık hiçbir randevumuzu hatırlamak zorunda değiliz örneğin, çünkü yanımızda alarmlı bir ajanda var. Hesap makinesini, yazım kılavuzlarını yanımızda taşıdığımız için hiçbir şeyi hatırlamamız ya da beynimizi zorlamamız gerekmiyor. Tüm bunların, insan ırkının sağlığı ve iyiliği üzerinde olumsuz etkileri olabileceği öngörülüyor.
Bir kurtarıcı olarak cep telefonu
Pek kimseyi tanımadığınız bir davette bir köşede dikilirken cep telefonunun, sıkıntı ya da yalnızlığımızı arkasına saklayabileceğimiz bir kurtarıcı görevi gördüğü kesin. Ancak, iki arkadaş bir mekanda otururken birinin ya da ikisinin birden telefonlarıyla ilgilenmeleri; bulundukları yeri, yedikleri yemeklerin ya da birbirlerinin fotoğraflarını çekip paylaşmaları, ilişkilerini belki kendileri dahi farkında olmadan zedeliyor. Bu kişilerin birbirleri yerine tüm dünyayla paylaşım yapmayı seçmeleri, birebir ve yakın bir duygusal temastan bilerek ya da bilmeyerek kaçınmalarına sebep oluyor.
Benzer durumlar, gittiği konserleri sürekli havada tuttuğu tabletinin ekranından izleyen ya da kitap okuyacağı, resim yapacağı, hobileriyle ilgileneceği zamanları telefonuyla ilgilenerek geçiren insanlar için de geçerli. “Şu an” ile arasına bir ekran koyma alışkanlığı, kişileri fark etmeseler de mutsuz ediyor.
Tüm bu anlattıklarımızı oldukça iyi özetleyen, daha önce de paylaşmış olduğumuz, izlenme rekorları kırmış bir videoyu siz Uplifers okurları ile paylaşmak istiyoruz. Bakalım gördükleriniz size neler hissettirecek…