Yazıma, aile kavramı üzerinde farkındalık kazandırmak adına sizlerle ufak bir egzersiz yaparak başlamak istiyorum.
Uygunluk durumunuza göre gözleriniz açık ya da kapalı şekilde küçüklük çağınızda çizmiş olduğunuz aile resminizi hatırlamanızı istiyorum. Eğer hiç aile resmi çizmediyseniz okul çağınızda öğretmenlerinize ailenizi tanıttığınız bir anı hatırlamanızı istiyorum. Bu anılar kimlerden oluşuyor? Yalnızca anne, baba ve çocuklar mı yoksa büyükanne, büyükbaba da var mı? Bu resim veya kısa anı aklınıza geldiğinde kendinizi nasıl hissettiniz? Hüzünlü mü? Mutlu mu? Üzgün mü? Heyecanlı mı? Özlem dolu mu? Peki, şimdi de ailenizle birlikte olup sizi en çok mutlu eden bir anı gözünüzde canlandırmanızı istiyorum.
Bu çalışmada ulaşmak istediğim sonuç, ailenizle birlikte sizi en mutlu eden an deyince çok büyük ihtimalle zihninizde manevi yönü ağır basan anılar canlandı. Daha açmak gerekirse, eşyaların, materyallerin başrol olduğu bir anı değil de, aileyle soba başında yapılan bir sohbet, annenin çocuğa en sevdiği yemeği yapması, babanın çocuğuyla birlikte dışarı işlerine gitmesi, aile büyüklerinin çocuğun başını okşaması, annenin sıcak bir gülümsemesi, aile meclisinin toplanarak belirli konular ve kendi aile yapıları üzerine konuşması gibi anıların gözünüzde canlandığını düşünüyorum.
Aile kavramının, insanlık üzerinde çok büyük bir önemi olmasına rağmen, özellikle son yıllarda bu kavramın kıymetinin ve anlamının yeterince bilinmediği düşüncesindeyim. Geçmişten günümüze bakıldığında, bütün toplumlarda oluşan ve gelenekselleşen bir aile yapısı mevcuttur. Bu yapıyı etkin ve faydalı bir şekilde sürdürmek ve korumak yine toplumların elindedir. Aile tanımı ve aile çeşitleri ne kadar farklılık gösterse de, temel olarak içerdiği ortak bir anlam mevcuttur. Aile, kendi içerisinde yazılı olmayan kurallar ile oluşan ve çoğunlukla o sistemin nesilden nesile aktarıldığı bir yapı olarak tanımlanabilir. Aile, ‘ben’ dilini ‘biz’ dili yapma sanatıdır, birlikten kuvvetin oluştuğu ve sürdürülebilirliğinin arttığı yerdir. Aile sisteminin zayıfladığı toplumlarda güven ortamının da azaldığı görülmektedir.
Aile meclisi tabiri aslına bakarsanız çok kıymetli ve gerçekten de ailenin değerini somut bir şekilde gösterebilmenin bir yolu. Son yıllarda özgürleşmek adı altında aile değerlerine karşı psikolojik savaş verildiği bir gerçektir. Çocuklar aile bireyleriyle iletişim kurup paylaşım yapmayı hesap vermek gibi görmekte, ebeveynler ise zaman zaman ilk eğitimin ailede başladığını unutarak aile meclisini yapılandırmak yerine görev ve sorumlulukların okuldan, iş yerinden, sosyal çevreden verilmesini beklemektedirler.
Oysa çocukların isteği ebeveynleriyle uzun vakit geçirmek değil kaliteli vakit geçirmektir. Ebeveynler ise kendilerinin aslında çocukları üzerinde birer rol model olduklarını unutmadan aile ilişkilerini sürdürmelidir.
Bilinen ilk toplumdan bugüne nasıl ki aile kavramı devam ettiyse, aile meclislerinin de düzenli olarak bir araya gelerek aile içi ekonomik, sosyal, psikolojik, kültürel vb. konular üzerine konuşmalar yapması, bu değerin devam etmesi için faydalı olacaktır. Bu yapının asıl amacı, sevgiyi, güveni, inancı, birlikteliği ve sorumluluk almayı birbirine aşılamaktır. Belirli aralıklarla bir araya gelerek kendi aile sistemleri üzerine konuşan bireylerde bunu bir görevmiş gibi algıladıkları için sorumluluk bilincinin ve aile içi bağlılıklarının artacağı düşünülmektedir. “Sevgiyi aşkı bilmiyorsa bir gönül, neye yarar bir ömür?” diyor Prof. Dr. Ozan BAHAR. Bana kalırsa aile sevgisi, romantik sevginin çok daha ötesinde, çok daha derinlerinde. En nihayetinde romantik ilişkinin de bir gün dönüşeceği yer aile kurmak olmuyor mu?
Aile yapısını, gerçekten de insan üzerinde “çekirdek” denebilecek kadar temel bir değer olduğunun bilinciyle yaşatmak ümidiyle…
Benimle iletişim kurmak ve paylaşımlarımı takip etmek için @kln.psk.betulcavlak Instagram hesabımı takip edebilirsiniz.
İlginizi çekebilir: IQ testi, çocuğunuz hakkında neler söylemez?