Denge arayışındayım. Paspas altı, kapı arkası her yere baktım. Henüz bulamadım. Görenler, duyanlar varsa beri gelsin…
Hayatın akışını ve doğanın işleyişini gözlemledikçe, dengenin kendiliğinden geleceğini fark etsem de, salamıyorum düşüncelerimi. Hayatımın bir dengeye oturması konusunda sabırsızım. Hiç sonbaharı daha fazla bekleyemeden yaprağını döken bir ağaç gördüm mü? Hayır. Bu doğal akışı bilmek, sabretmeme yardımcı oluyor mu? Hayır…
Bizler bu ekosistemin en komplike varlıklarıyız. “Doğanın dengesini bozuyoruz” diye hayıflanırdım Homo sapiens kardeşlerime. Kendi hallerini sahiplenmeyen, gerçekliğinden kaçan ve yargılayan bizler, henüz kendimizi kucaklamadan doğaya nasıl sahip çıkacaktık ki? Varoluşuyla dengede olan doğayı bile yoldan çıkarabiliyoruz. Halbuki oraya buraya pislemesek, kendi kapımızın önünü süpürsek zaten olması gerektiği gibi akıyor her şey.
Şöyle bir bakıyorum da hayatıma, genelde her dönemim uçlarda seyrediyor. Uzun seneler profesyonel sporla uğraştım ve tüm hayatım yüzme olunca, klor beyinli oldum çıktım. Üniversite sonlarına doğru yüzme kariyerim geride kalınca, sabahlara kadar partilediğim bir dönemim oldu. Bu berduş halimi, sabah akşam durmaksızın çalıştığım bir dönem takip etti. Rüyalarımda bile müthiş fikirlerle uyandığım, işime tutkuyla bağlı olduğum, durmaksızın çalıştığım çok üretken bir dönem. Buradan sonra hayatımda bir parantez açmam icap etti. Hal böyle olunca odağımı, kişisel gelişimime çevirdim. İnzivalardan, eğitimlere koştuğum, kendimi fazla sorgulamaktan insanlıktan soyutlandığım bir dönem yaşadım. An itibarıyla bu dönemin de sonlarındayım. Hayalim; ortaya karışık bir ben koyabilmek. Tüm hallerimi sahiplenmek. Hepsinden iyi geldiği kadarıyla bir denge oturtabilmek.
Tut ki evrenin dengesi bozuldu, gök cisimleri yörüngelerinden çıktı, maazallah birbirine çarpabilir ve her şey alt üst olabilir. Örneğin arılar binlerce çiçeği ziyaret ederek polen toplar, bu esnada çiçeklerin döllenmesini sağlar, bal yapar. Her açıdan faydalı olan bal, şifa dağıtır. Atığından balmumu yapılır, cilalamadan aydınlatmaya birçok alanda kullanılır. Nasıl ki doğada her şey bir denge içinde var oluyorsa, bizde de durum değişmiyor. Aşırıya kaçan şeyler başta iyileştirici gibi görünse de uzun vadede zorlayabiliyor. Belki de uçlarda geze gele, bir dengede süzülmeyi öğreneceğiz.
Doğadan aldığım ilhamla görüyorum ki öyle zorlayarak, orasından burasından çekiştirerek gelmeyecek denge. Bizlere düşen; kendi önümüzü süpürmek ve akışa müdahale etmemek. Sürücü koltuğundan çekilmek ve teslim olmak. Her şey zaten sonsuz bir ahenk ve dengeyle akıyor. Arada festivallere de katılmalı. Bir-iki kadeh bir şeyler de içmeli. İş-güce de asılmalı. Yalnız kalıp kendini de sorgulamalı. Dostlarla geyik de döndürmeli. Ama hiçbirinde abartıya kaçmamalı. Fazla savrulmadan köklenmeli. Akan suyun yolunu bulacağına güvenmeli.
İlginizi çekebilir: Boğulmamanın yegane yolu: Dalgaların üzerinde süzülmeyi öğrenmek