Ağzı açmakta zorlanma ve ağrı: Çene eklem disfonksiyonu

Çene eklem disfonksiyonu, tıptaki adıyla temporomandibular eklem disfonksiyonu; yüz kaslarında ağrı, ağzı açmakta zorlanma gibi belirtilerle kendini gösteren kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir durumdur.

Çene eklemi (Temporomandibular eklem) nerededir?

Temporomandibular (TMJ) eklem; yüzde alt çeneyi kafamızın her iki yanındaki kemiklerle birleştiren yapıdır. Kulaklarımızın hemen önüne işaret parmaklarımızı getirip, ağzımızı açıp kapadığımızda eklem boşluğunun hareketini hissedebiliriz. Yüzümüzün sağında ve solunda hemen kulağın yakınında yer alan bu eklem; konuşmamıza, yiyecekleri çiğnememize, uykumuz geldiğinde esnememize olanak sağlar. Çene ekleminin etrafındaki yüz kasları eklemin pozisyon ve hareketini kontrol eder. 

Ağzı açmakta zorlanma ve ağrı: Çene eklem disfonksiyonu

Çene eklemi (Temporomandibular eklem) disfonksiyonu belirtileri nelerdir?

Çiğneme işlevini kontrol eden kaslarda ağrı (yüzde miyofasyal ağrı), ağzı açmakta zorlanma, ağzı açarken kapatırken çıtırdama sesi (krepitasyon), yüze, çeneye, boyun bölgesine yansıyan ağrı, yüzdeki kaslarda tutukluk, üst dişler ve alt dişleri üst üste getirmede değişiklik olabilir. Kronik yorgunluk sendromu, uyku bozuklukları, fibromiyalji, eklem romatizması tanısı alan kişilerde de gözlenebilir.

Çene eklemi (Temporomandibular eklem) disfonksiyonu için egzersiz

Çene eklemi disfonksiyonu ile bu konuda uzman hekimler, diş hekimleri, fizik tedavi uzmanları, kayropraktik uzmanları, fizyoterapistler ilgilenmektedir. Egzersiz olarak aşağıdaki videoda yer alan egzersizi uygulayabilirsiniz.

TMJ TMD Pain Relief Exercises

 

İlginizi çekebilir: Sağlık için yeni yöntemler: GTOS terapi ve footbalance

İstanbul’un en iyi kokteyl mekanları

İstanbul gece hayatı, dünya standartlarında kokteyllerle dolu mekanlarıyla her geçen gün daha da zenginleşiyor. Hem Anadolu Yakası’nda hem de Avrupa Yakası’nda, özenle hazırlanmış içkiler sunan yaratıcı barlar dikkat çekiyor. Bu yazıda, İstanbul’un en iyi kokteyl barlarını listeledik.

Avrupa Yakası’nın En İyi Kokteyl Mekanları

İstanbul’un Avrupa Yakası, sadece tarihi dokusuyla değil, kokteyl kültürüyle de öne çıkıyor. Arnavutköy’den Galataport’a uzanan bu bölgede, dünya standartlarında içki menüleri sunan barlar her geçen gün artıyor. Özgün reçeteler, uzman mixologist’ler ve etkileyici ambiyans arayanlar için Avrupa Yakası, İstanbul’un en iyi kokteyl barlarını keşfetmek için doğru adres.

Angelo Grande – Arnavutköy

 

 
 
 
 
 
Bu gönderiyi Instagram’da gör
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

Angelo Grande Arnavutköy (@angelograndeistanbul)’in paylaştığı bir gönderi

Boğaz manzarası eşliğinde, özenle hazırlanmış kokteyller içmek isteyenler için Angelo Grande kaçırılmaz. Hem romantik buluşmalar hem arkadaş grupları için uygun.

Lukka – Bebek

Minimalist tasarımı ve sofistike kokteylleriyle Lukka, kalabalıktan uzak kaliteli bir deneyim sunuyor. Özellikle cin bazlı kokteylleri övgü topluyor.

Alexandra Cocktail Bar – Arnavutköy

 

 
 
 
 
 
Bu gönderiyi Instagram’da gör
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

Alexandra (@alexandracocktailbar)’in paylaştığı bir gönderi

Arnavutköy’ün simgelerinden biri haline gelen Alexandra, yaratıcı içki menüsü ve üst kat terasıyla en popüler kokteyl barlarından.

Sushi Mori – Galataport

Gastronomiyle mixology’yi bir araya getiren Sushi Mori, sushi ile uyumlu kokteylleriyle benzersiz bir deneyim sunuyor. Farklılık arayanlar için birebir.

Galata Seven Hills – Galataport

Manzarası ve atmosferiyle Galata Seven Hills, Galataport’un en özel mekanlarından biri. Kokteyl menüsü dünya klasmanında.

La Boom – Emirgan

 

 
 
 
 
 
Bu gönderiyi Instagram’da gör
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

La Boom Emirgan (@laboom_emirgan)’in paylaştığı bir gönderi

Yıllardır kalitesinden ödün vermeyen La Boom, hem brunch hem akşam kokteyli için tercih ediliyor. Doğal ortamıyla öne çıkıyor.

Bardy – Beşiktaş

Minimal bar konseptiyle tanınan Bardy, sade ama iddialı kokteyller sunuyor. Az malzeme, çok etki mottosuyla ilerliyor.

Sail Loft – Galataport

 

 
 
 
 
 
Bu gönderiyi Instagram’da gör
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

SAIL LOFT @ VAKKORAMA (@sailloftvakkorama)’in paylaştığı bir gönderi

Deniz kenarında, rüzgar eşliğinde kaliteli kokteyl keyfi yapmak isteyenler için Sail Loft eşsiz bir tercih. Yaz akşamlarının vazgeçilmezi.

İstanbul’un iki yakası da kokteyl konusunda iddialı. Gerek klasik reçeteleri sevenler, gerek yenilik arayanlar için şehirde birçok seçenek var. Eğer siz de İstanbul’un en iyi kokteyl mekanlarını keşfetmek istiyorsanız, bu listeyi rehberiniz olarak kullanabilirsiniz.

Anadolu Yakası’nın en iyi kokteyl mekanları

İstanbul’un Anadolu Yakası, sakin ama iddialı kokteyl barlarıyla dikkat çekiyor. Suadiye, Fenerbahçe ve çevresinde konumlanan şık mekanlar, yaratıcı kokteyller ve samimi atmosferleriyle öne çıkıyor. Kaliteli içki deneyimi arayanlar için Anadolu Yakası artık sadece Avrupa’ya alternatif değil, başlı başına bir destinasyon.

Kendime İstanbul – Fenerbahçe

 

 
 
 
 
 
Bu gönderiyi Instagram’da gör
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

@kendime.istanbul’in paylaştığı bir gönderi

Butik ve samimi atmosferiyle dikkat çeken Kendime İstanbul, klasik kokteyllere getirdiği modern dokunuşlarla müdavim kazanıyor.

The Townhouse – Suadiye

The Townhouse, şık dekorasyonu ve yaratıcı kokteylleriyle Anadolu Yakası’nda fark yaratıyor. Özellikle hafta sonları yer bulmak zor, bu yüzden rezervasyon şart.

Jigger Kitchen – Fenerbahçe

 

 
 
 
 
 
Bu gönderiyi Instagram’da gör
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

Jigger Kitchen & Bar (@jiggerkitchenbar)’in paylaştığı bir gönderi

İsmini mixology dünyasının temel ekipmanlarından alan Jigger, özgün reçeteleri ve bar şovlarıyla dikkat çekiyor. Anadolu Yakası’nda kaliteli kokteyl deneyimi arayanlar için birebir.

Allen Kitchen & Cocktail – Suadiye

Gurme mutfağı ve özgün kokteylleri bir araya getiren Allen, Suadiye’nin yükselen yıldızlarından. Hem yemek hem içki konusunda iddialı bir adres.

Mathilda’s Cocktail Bar – Kadıköy

 

 
 
 
 
 
Bu gönderiyi Instagram’da gör
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

Mathilda’s Cocktail Bar (@mathildascocktailbar)’in paylaştığı bir gönderi

Modern tasarımı ve rafine içki menüsüyle Mathilda’s, hem kokteyl tutkunları hem de yeni tatlar denemek isteyenler için ideal.

İlginizi çekebilir: Büyüleyici manzaralar ayaklarınızın altında: İstanbul’un en iyi teras mekanları

Öğrendiğimiz şeylerin çoğunu neden hızlıca unutuyoruz?

Çok güzel bir podcast dinlediniz, ilham verici bir makale okudunuz veya bir eğitim aldınız. Heyecanlandınız ve her şeyi özümsediniz. Kafanıza yattı. Enerji kazandınız. Bunu hayatım boyunca hatırlayacağım diye düşündünüz.

Ama sonrasında birkaç günün ardından çoğunu hatırlayamaz hale geldiniz. Bunun sebebi dikkat göstermemeniz veya unutkan olmanız değil. Çünkü beyniniz aslında tasarlandığı şeyi yapmaya devam ediyor.

Öğrenmemizi şekillendiren iki eğri

Çoğumuz öğrenme eğrisini biliriz, yani yetenek ve anlayışımızı iyileştirme hızımızı. Öğrenmenin başlarda daha zor, sonrasında tekrar ve uygulamalar ile daha kolay olmasını bekleriz.

Öğrenme eğrisi genelde çok dikkat çeker ancak pek az insan unutma eğrisini bilir veya onun hakkında konuşur ve aslında bu nokta çok önemli. İlk olarak 1880-1885 seneleri arasında kendi üzerinde düzenlediği çeşitli deneyler ile onu tanımlayan psikolog Hermann Ebbinghaus tarafından keşfedilen bu eğri, yeni bilgileri zaman içerisinde ne kadar hızlı unuttuğumuzu bize gösterir. Araştırması öğrendiğimiz şeylerin %50’sini ilk bir saat içerisinde unuttuğumuzu, %75’ini bir gün içerisinde, %90’ını ise bir hafta içinde unuttuğumuzu gösteriyor. Destekleme olmazsa en çekici fikirler bile hafızamızdan hızla kayboluyor.

Ancak unutmanın zorluğu pek yeni bir şey değil. Bu nedenle bilgiyi derinleştirmek ve korumak için tekrar etmenin önemine sık sık değiniliyor.

Neden unuturuz ve bununla nasıl savaşırız?

Çok fazla bilgiye ulaştığımız bir çağda yaşıyoruz ve aynı anda birden fazla ekrandan bilgi alıyoruz. Devamlı içerik tüketiyor, kendimize özümseme, düşünme ve uygulama fırsatı vermeden konudan konuya atlıyoruz. Bu verimli bir öğrenme yöntemi değil. İnsan beyni pasif öğrenmeye uygun değil ve bu nedenle bilgiyi korumak için anlamlı bir etkileşime ihtiyacı var.

Brezilyalı bir akademik teorisyen Peolo Freire, bunu banka teorisi gibi açıklıyor. Eğer bir öğretmen bir odanın önünde durur ve öğrencilerinin beynine bilgiyi yüklerse, öğrencinin organize bir dosyalama sistemine ihtiyacı olacaktır çünkü doğru bilgi ihtiyaç anında ancak böyle bulunabilir. Bu olmaksızın bilgi kayıp olacaktır.

Neyse ki unutma eğrisini düzleştirebilecek ve bilgiyi korumayı arttıracak basit ve etkili stratejiler var:

  • Kendi kelimelerinizle yazın

Pasif şekilde not almayın veya altını çizmeyin. Öğrendiğiniz şeyi özetleyin ve bunu mümkünse bir saat içinde yapın. Bu egzersiz beynin elde edilen bilgiyi işlemesine yardımcı olur ve bilgiyi daha kalıcı kılar.

  • Sonraki şeye geçmeden önce düşünün

Sonraki makaleye veya toplantıya geçmeden önce durup kendinize şunu sorun: “Beni şaşırtan ne oldu? Bu zaten bildiğim şeylerle nasıl bağlantılı? Bunu nerede kullanabilirim? Nasıl Kullanabilirim?” Bu tip refleksiyon anları bilgiyi bağlamanızı sağlar ve bu da hatırlamayı kolaylaştırır.

  • Hemen uygulayın

Bilgiyi korumanın en iyi yolu onu kullanmaktır. Birisine o bilgiyi öğretin. İşte test edin. Bir projeye katın. Uygulama kısa süreli farkındalığı uzun vadeli anlayışa dönüştürür. Küçük eylemler bile işe yararlar.

  • Bilgiyi korumak için teknolojiden faydalanın

Teknoloji genelde bir dikkat dağıtıcı olarak görülse de öğrenmeyi güçlendirebilir. Yapay zeka araçları artık öğrenilen şeyleri özetleyebiliyor, size sınav yapabiliyor, sonrasında tekrar okumanızı hatırlatabiliyorlar. Bu tür araçlar tekrar etmenize ve aktif olmaya yardımcı oluyorlar ve bu da uzun vadeli hafızaya yardımcı oluyor.

  • Kalıcı öğrenme

Öğrenme sadece tüketmek ile alakalı değildir. Tekrar etmek, düşünmek ve eylemle alakalıdır. Eğer öğrendiğiniz şeyin büyük kısmını korumak istiyorsanız, onu kullanma ve güçlendirme niyetlerinizin olması gerekir.

Bu nedenle okumayı, dinlemeyi, izlemeyi bitirdiğiniz zaman bir durun. Özetleyin. Üzerine düşünün. Kullanın. Tekrar edin. Bunun yeni alışkanlığınız olmasını sağlayın. Çünkü unutma eğrisi dik olabilir ancak kaçınılmaz değildir.

Kaynak: psychologytoday

İlginizi çekebilir: 30’lu yaşlarda hafızayı güçlendirmenin bilimsel yolları

Kişiselleştirilmiş sağlık için medikal testler geliştiren girişimler

Kişiselleştirilmiş sağlık çözümleri, hasta sonuçlarını iyileştirmekten sağlık bakım maliyetlerini düşürmeye kadar birçok fayda sunuyor. Bu faydalar da geleneksel hastane ortamına ihtiyaç duyulmadan uygulanabilen medikal testlerle somutlaştırılıyor. Bu testler, ev konforunda zaman kaybı olmadan pek çok sağlık göstergesinin analiz edilmesini sağlıyor. Sağlık yolculuğunda genetik, biyolojik ve yaşam tarzı verilerine dayalı yaklaşımların yaygınlaşmasıyla bu testlere olan ilgi artıyor. Bu yazımızda, kullanıcı odaklı medikal test kitleriyle ve dijital çözümleriyle tanı süreçlerini kolaylaştıran beş girişimi derinlemesine inceliyoruz.

Everlywell

Kaynak: medicalmega.com

2015’te başarılı kadın girişimci Julia Cheek tarafından kurulmuş olan Everlywell, günümüzde Everly Health isimli ana şirketin çatısı altında hizmet veriyor. Bu girişim, insanların evlerinde kolayca sağlık testleri yapabilmelerini sağlıyor.

ABD merkezli Everlywell, günlük sağlık, sindirim sağlığı, cinsel sağlık ve hormon sağlığı olmak üzere dört farklı alan özelinde test kitleri sunuyor. Bu girişim, kalp sağlığı, kolesterol, gıda intoleransı, AIDS gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklar, kadın sağlığı, erkek sağlığı ve doğurganlık gibi sağlığın farklı katmanlarına odaklanarak geniş bir yelpazede medikal testler geliştiriyor. Bu testler, kullanımı kolay yapılarıyla ve verdikleri ayrıntılı sonuçlarla ön plana çıkıyorlar. Kullanıcılar, girişimin test kitleriyle evlerinden çıkmadan numune toplayabiliyorlar ve daha sonra numuneyi laboratuvara gönderiyorlar. Test sonuçları, girişimin çevrim içi platformundan incelenebiliyor. Tek testle 83 biyobelirteçe yoğunlaşabilen girişimin aynı zamanda çeşitli vitaminler ve takviyeler geliştirdiğini de belirtmeliyiz.

Everlywell’in ana şirketi Everly Health, şu anda Seri F finansmanda bulunuyor. Son yatırım turunda 173 milyon dolarlık bir yatırım alan bu şirket, toplam fon miktarını 500 milyon dolara ulaştırdı. Everlywell, 2016’da üç testle başladığı yolculuğuna günümüzde 35’ten fazla farklı testle devam ediyor.

Karius

2014 kuruluşlu Karius, tek bir kan örneğiyle 1000’den fazla bulaşıcı hastalığı tespit edebiliyor. Bu girişimin geliştirdiği test çözümleri, ABD’nin önde gelen hastanelerinde ve nakil merkezlerinde kullanılıyor.

Genomik ve yapay zekadan yararlanan Karius, enfeksiyon hastalıklarının tanısının koyulmasına yardımcı olan bir kan testi sunuyor. Bu test, hastanın kanındaki mikrobiyal DNA’yı analiz ederek enfeksiyona sebep olan patojenleri hızlı ve hassas bir şekilde tespit ediyor. Bu test sayesinde sağlık profesyonellerinin her bir enfeksiyon için ayrı testler yapmasına gerek kalmıyor. Bir başka deyişle, girişimin tek testi sayesinde birden fazla enfeksiyon hakkında pek çok bilgiye ulaşılıyor. Girişimin aynı zamanda spesifik olarak akciğer enfeksiyonuna odaklanan bir testi de bulunuyor; bu test, akciğer enfeksiyonuyla ilişkili 500’den fazla patojeni tespit edebiliyor.

Seri C finansmanda bulunan Karius, son yatırım turunda 100 milyon dolarlık bir yatırım alarak toplam fon miktarını 409 milyon dolara ulaştırdı. Forbes’in Amerika’nın en umut verici yapay zeka şirketlerinden biri olarak tanımladığı girişim, enfeksiyon hastalıklarının tanı süreçlerini daha da hızlandırmayı hedefliyor.

ZOE

Kaynak: zoe.com

2017’de kurulmuş olan ZOE, mikrobiyom ve çeşitli gıdalar üzerine kapsamlı bir araştırma yürütüyor. Bu girişim, beslenme alışkanlıklarının kişiselleştirilmiş verilerle optimize edilmesine yardımcı oluyor.

ZOE, evde uygulanabilen test kitleri sunuyor. Bu testler, kan şekeri, kan yağı seviyesi ve bağırsak mikrobiyomunu analiz ediyor. Daha sonra, test verileri doğrultusunda kullanıcılara yapay zeka destekli kişiselleştirilmiş beslenme önerileri sunuluyor. Hem dışkı hem de kan örnekleriyle çalışan testlere ek olarak, girişimin glukoz sensörü de geliştirdiğini belirtmeliyiz. On dört gün boyunca kullanılabilen bu sensör, kan şekerindeki yükselmeleri ve düşüşleri etkili bir şekilde takip ediyor. Diyabet hastalarına büyük bir kolaylık sağlayan bu sensör aracılığıyla kişiselleştirilmiş beslenme rutinleri oluşturulabiliyor.

Seri B finansmandaki ZOE, son yatırım turunda 15 milyon dolarlık bir yatırım alarak toplam fon miktarını 122 milyon dolara yükseltti. Girişim, bağırsak sağlığını iyileştirme hedefiyle Daily30+ isimli bütünsel gıda takviyesini de piyasaya sürmeye hazırlanıyor.

Hertility Health

2019’da parlak zihinli üç kadın girişimci tarafından kurulmuş olan Hertility Health, kadınların hormonal sağlık ve doğurganlık durumlarına odaklanıyor. Bu girişim, uzun bir süredir sağlık sistemi tarafından göz ardı edilen kadınları her zaman desteklemeyi hedefliyor.

Kadınları her adımının merkezine yerleştiren Hertility Health, hormonal dengesizlikleri, polikistik over sendromunu ve erken menopoz gibi durumları tespit eden test kitleri geliştiriyor. Küçük bir kan örneğiyle uygulanabilen bu testler, kullanıcı verilerini analiz ederek kişiselleştirilmiş sağlık raporları sunuyor. Kullanıcılar, bu raporlardan faydalanarak anksiyete ve yorgunluk gibi semptomlarla birlikte hamilelik süreçlerini etkili bir şekilde yönetebiliyorlar. Bu noktada, girişimin hizmetlerinin sadece evde yapılabilen medikal testlerle sınırlı olmadığını da vurgulamak istiyoruz; Hertility Health, destekleyici bir topluluk ve uzman rehberliği sağlayarak kadınların üreme ve cinsel sağlıklarını daha iyi anlamalarına olanak tanıyor.

Son yatırım turunda 3.92 milyon dolarlık bir yatırım alan Hertility Health, toplam fon miktarını 18.4 milyon dolara ulaştırdı. Emma Watson gibi ünlü isimlerden destek almış olan girişim, kadın sağlığı alanında tanınan bir marka olmayı hedefliyor.

CanSense

Kaynak: cansenseltd.com

2018 kuruluşlu CanSense, kolorektal kanseri yani bağırsak kanserini erken evrede tespit etmeye yönelik bir kan testi geliştiriyor. Bu girişim, erken kanser tespitindeki uzmanlığıyla ön plana çıkıyor.

CanSense, yüksek doğruluk oranına sahip testiyle dünya çapında üçüncü en yaygın kanser türünü hedef alıyor. İnvaziv olmayan bu test, kolonoskopiye duyulan ihtiyacı azaltıyor. Girişimin testi, lazer spektroskopisi ve yapay zeka algoritmalarını kullanarak kan örneklerindeki kanser belirtilerini tespit ediyor. CanSense, geliştirdiği teknolojiyle temelde kolorektal kanserin erken teşhisini ve en etkili tedavinin vaktinde sunulmasını desteklemeyi hedefliyor.

Çeşitli araştırma hibeleri ve fonlarla desteklenen CanSense, geliştirdiği testin ulusal sağlık sistemlerine entegre edilmesini ve kolorektal kanserin erken teşhisinde standart bir yöntem haline gelmesini amaçlıyor.

Kaynak: TechRound, Crunchbase, PitchBook

İlginizi çekebilir: Sağlık sektörüne robotiği entegre eden girişimler