X

Misofonya: Ağız şapırdatma sesi gerçekten insanları çıldırtabilir mi?

Sakız çiğneme, diş fırçalama, yemek yeme, ağız şapırdatma, esneme veya horlama sesleri sizi çileden çıkarıyor mu? Eğer cevabınız evetse, yalnız olmadığınızı söyleyebiliriz. Misofonya olarak isimlendirilen bu durum, ilk duyulduğunda pek bir anlam ifade etmeyebilir; ancak bazı insanların hayatında gerçekten önemli bir yer teşkil ediyor. Günümüzde çok yaygın olmasa da görülen bu sendrom, kimi insanların hayatları için çok zorlu bir durum olabiliyor. Bu konu üzerine çok fazla araştırmanın bulunmaması da ayrı bir sorun olarak değerlendiriliyor. Gelin, misophonia nedir ve araştırmalar bu konuda neler söylüyor detaylı bakalım.

Misofonya (Misophonia) nedir?

Misophonia, bazı seslerin duygusal veya fizyolojik tepkileri tetiklediği bir bozukluk olarak tanımlanıyor. Bu tepkiler, öfke ve sıkıntıdan paniğe ya da kaçma ihtiyacına kadar değişebiliyor. Seçici Ses Duyarlılığı Sendromu olarak da tanımlanan misofonyaya sahip kişiler; tırnak kesme, nefes alma, koklama, konuşma, hapşırma, yürüme, sakız çiğneme, gülme, ıslık veya öksürük gibi düşük düzeyli seslerin kendilerini çıldırttığını ifade ediyorlar. Öte yandan, yutma, höpürdetme, boğaz temizleme, dudak yalama, burun çekme, yazı yazma sesi, kumaş-kağıt hışırtısı, saat sesi, ayakkabı sürtmesi, tırnak törpüleme, camların tıkırdaması ve hatta kuş sesleri de bu sendromu tetikleyen sesler arasında yer alabiliyor.

Bu tür sesler karşısında rahatsızlık duyan kişiler, odayı terk etmek, bağırmak veya elleriyle kulaklarını kapatmak için yoğun bir dürtü hissedebiliyorlar. Tetikleme sesleri kişiden kişiye oldukça büyük farklılıklar gösterebiliyor; sesler zaman içinde değişebildiği gibi artış da olabiliyor. Misophonia, genellikle belirli bir sese tepki olarak başlasa bile, sonunda diğer sesler de çeşitli fiziksel ve duygusal tepkileri tetikleyebiliyor.

Belirli seslere karşı hassas olduğunuzu düşünüyorsanız ya da çevrenizde seslere karşı aşırı tepki gösteren tanıdıklarınız varsa misofonya belirtileri konusunda bilgilenmek isteyebilirsiniz. Misofonyanın başlıca duygusal ve fiziksel belirtilerini şu şekilde sıralamak mümkün. Tetikleyici sesler karşısında: Rahatsızlık duyma, iğrenme, öfke patlaması, saldırgan davranışlar, huzursuzluk ve/veya sinirlilik, kapana kısılmış hissetme, göğüste sıkışma veya basınç, artan kalp atış hızı, kontrol kaybı, panik duygusu yaşanabiliyor.

Farklı durumlar karşısında da benzer belirtilerin ortaya çıkması mümkün olduğundan uzmana danışmadan misofonya kanısına varmanın doğru olmadığını da belirtmekte fayda var.

Araştırmalar misofonya hakkında neler söylüyor?

Misofonyayı ilk duyduğunuzda size çok bir anlam ifade etmeyebilir; ancak bazı insanların hayatında gerçekten önemli bir yer teşkil ediyor. Günümüzde çok yaygın olmasa da görülen bu sendrom insanların hayatları için zorlu bir durum olabiliyor. Bu konu üzerine çok fazla araştırmanın bulunmaması da ayrı bir sorun olarak değerlendiriliyor.

TED Talks konuşmacısı ve nörobilimci Vilayanur Ramachandran, bu konuda çalışma yürüten kişilerin başında geliyor. İnternet üzerinden ilk destek grupları laboratuvarla iletişime geçtiğinde University of California’da okuyan doktora öğrencisi Miren Edelstein ‘şüpheci’ yaklaştıklarını itiraf ediyor. Bunun nedeni daha önce kimsenin böyle bir rahatsızlığı duymamış olmasından kaynaklanıyor.

Edelstein ve arkadaşları destek grubundan 11 kişiyle görüşme yaptıktan sonra, hepsinin de benzer eğilimleri olduğunu fark ettiler. Her gönüllü ‘şapırdatma, ağızla ses çıkarma’ gibi seslere yoğun tepkiler veriyordu.

Misofonya rahatsızlığı olan insanlarla olmayan insanların beraber katıldığı bir başka deneyde ise gönüllülere sakız çiğneme, şapırdatma, koklama gibi sesleri yüksek ses şiddetiyle dinlettiler. Katılımcıların hepsi negatif tepkiler verirken misofonya rahatsızlığı olan kişiler diğerlerine göre daha fazla tepki verdiler. Bu belirtiler gösteriyordu ki, misofonya rahatsızlığı olan insanların beyindeki sesi algılama bölümü ve duyguları düzenleyen limbik sistem arasındaki olağan dışı güçlü sinirsel bağlantı bulunabilir.

Gönüllüler reaksiyonlarının uygunsuz ve aşırı olduğunun farkındaydılar ve Edelstein’a ses duydukları yaptıkları anda odayı terk etme, telefonla konuşuyormuş gibi yapma ya da sesi taklit etme gibi savunma mekanizmalarını nasıl geliştirebileceklerini sordular. Bu gibi bazı savunma mekanizmalarının hayatlarını ve işlerini olumsuz etkilediğinden bahsettiler.

Yapılan araştırmalar her ne kadar misofonya rahatsızlığı olan insanların savunma mekanizması geliştirdiğini söylese de, bu araştırma esasında 11 gönüllü kişi üzerinde yapılıyor. Bu problemi yaşayan diğer insanlarda aynı durumun yaşanıp yaşanmadığı konusunda net bir bilgiye sahip değiliz.

Yapılan başka bir araştırma ise misofonyanın genel nüfusta ne kadar yaygın olarak görüldüğü ile ilgiliydi. Klinik psikoloji doktora öğrencisi Monica Wu, Psikiyatrist Eric Storc ve University of South Florida’daki öğretim görevlisi arkadaşları 483 lisans öğrencisi üzerinde misofonya semptomlarını araştırdı.

Wu ve arkadaşları, katılımcı öğrencilerin %20’sinin önemli misofonya semptomlarını taşıdığını ortaya çıkardı. Wu, bu durumu ‘Florida öğrencilerinin seçici ses uyarıcılarına karşı aşırı reaksiyon göstererek semptomları taşıdıklarını ortaya çıkardılar’ diyerek açıkladı ve ses uyarıcılarının ağız sesleri olduğunun altını çizdi. Aynı zamanda ilginç bir şekilde bu öğrenciler de içinde bulundukları durumdan kurtulmak için benzer savunma mekanizmaları kullanıyorlardı. Üzücü bir şekilde, semptomları taşıyan öğrencilerin yarısı, tüm öğrencilerin %10’u okulda ve işte bu durumla başa çıkmakta zorlandıklarını belirttiler.

Merak uyandırıcı bir şekilde Wu, misofonya semptomların devamında anksiyeti, depresyon ve obsesif-kompulsif bozukluk rahatsızlıklarını izlediği ortaya çıktığını dile getiriyor. Ne yazık ki, Wu’nun araştırması zihinsel rahatsızlıklarla misofonya arasında bağlantı olduğunu gösteren ilk araştırma olarak karşımıza çıkmıyor.

2013 yılında psikolog Arjan Schröder ve arkadaşları University of Amsterdam’da misofonyanın yeni psikolojik bozukluk olarak sınıflandırılması önerisini sundular. Misofonyanın obsesif-kompulsif bozukluk spektrumunda kategorilendirilmesi gerektiği önerdiler. Misofonya rahatsızlığından şikayetçi 42 danışan özelinde yaptıkları araştırmalarda hepsinde benzer sendrom olduğunu ortaya çıkardılar: Spesifik seslerin tetiklemesiyle agresif tepkiler verme ve savunma mekanizmalarıyla sosyal olarak izole olma. Schröder danışanların neredeyse yarısının obsesif-kompulsif rahatsızlığı içeren kriterleri karşıladığını belirtiyor.

Misofonya tedavi edilebilir mi?

Aslında bu sorunun cevabı; hayır. Wu hastalık hakkında yeterli bilgi sahibi olmadan ilaç tedavisine başvurmanın yanlış olduğu kanaatinde. Fakat söz terapiye gelince, bu konuda umutlu olduğunu belirtiyor. Ekibinin 2 hastaya bilişsel davranışçı terapi uygulayarak başarılı sonuçlar aldığını dile getiriyor. Yine de, misofonya üzerine araştırma yapan herkes onu psikiyatrik bir vaka olarak tanımlamıyor.

Emory University Otolarengoloji Profesörü Pawel Jastreboff misofonyayı ‘aşırı,kusurlu ve uygunsuz yaklaşım’ olarak değerlendiriyor. O ve eşi Margaret Jastreboff, 2001 yılında temmisophonia’yı bularak literatüre kazandırdılar. Araştırmacı çift misofonyayı ses toleransının düşük olması olarak tanımlıyor. Pawel, yüzlerce misofonya hastasıyla karşılaştığını ve çok çok azında psikiyatrik bir durum gördüğünü ifade ediyor. Dahası, çift Hollandalı psikiyatristlerin obsesif-kompulsif rahatsızlıkla misofonya arasında hatalı bir bağ kurduklarını belirtiyor.

Jastreboff’lar misofonya için öğrenilmiş tepki demeyi daha uygun buluyorlar. Onlara göre misofonyası olan insanlar kendilerini rahatsız eden durumlar için negatif tepki vermeyi öğrenmişler. Bu düşünceye dayanarak, Jastreboff çifti hastalara duyarsızlaştırma terapisi uyguluyorlar. Bu terapide, danışanlar aşamalı olarak daha önceden negatif tetikleyici gösterdikleri sesleri pozitif deneyimlerle bir araya getirmeyi başarıyorlar. Örnek vermek gerekirse, ağzını şapırdatarak kurabiye yiyen bir kişiye sinir olmadan lezzetli kurabiyenin tadına bakmak için onla beraber kurabiyenin kokusunu alıp yiyebiliyorlar.

‘Misofonya kesinlikle başarılı bir şekilde tedavi edilmeli; ancak önemli olan nasıl tedavi edileceğini bilmek.’ diyor Pawel Jastreboff. Pawel, 184 danışanının 152’sinde yani %83’ünde duyarsızlaştırma terapisinin başarılı olduğunun altını çiziyor.

Yine de Pawel’in verilerine göz gezdirince araştırmasının en önemli metot olan randomize kontrollü çalışma değil gözlemsel olduğunu anlayabiliyorsunuz. Jastreboff çiftinin bütün danışanları aynı terapiyi görmüş olup, hiçbir terapi görmeselerdi ya da farklı bir tarz terapi görselerdi hastalar nasıl bir gelişme göstereceklerdi bunun karşılaştırmasını yapamıyoruz. Ayrıca, bu terapinin plasebo etkisi gösteriyor olma ihtimali üzerinde de durabiliriz.

Yine de Pawel’in bu durumdan habersiz olduğunu söylemek yanlış olur. Pawel, bu konu için ‘Eğer kontrollü çalışmalar boyunca terapilerin değerlendirmesini yapabilseydik bu iyi bir fikir olurdu. Umarım gelecekte biri bunu yapar.’ diyor ve bunun 10 milyon dolarlık bir maliyeti olduğundan dolayı gerçekleştiremediklerinin altını çiziyor.

Dürüst olmak gerekirse, misofonya hakkında süregelen tartışmalar için çok da şaşırmamak gerekiyor. Yeni bir rahatsızlık olduğundan ve üzerine yeterli sayıda araştırma yapılmadığından dolayı bu tartışmalar daha uzun süre devam edecek gibi görünüyor.

Kaynak: slate.com

İlginizi çekebilir: Zeigarnik etkisi hakkında tüm merak edilenler: Nedir? Nasıl çalışır, ne işe yarar?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale