Benim çantalarım ilkokul 1’den beri hep en büyük boy ve ağır oldu. İçinde ihtiyaç anında kullanılabilecek her şey, her an vardır. Görünmez bir “İhtiyaç anında fermuarı açınız.” yazısı üzerlerinde. Hatta okul yıllarında bu durum, arkadaşlarım arasında bir dalga konusuydu: “Ecehan’ın kendinden büyük kocaman çantaları” 🙂
O günden bugüne çok fazla şey değişmedi benim hayatımda. Hatta çantalar gitgide büyüdü sanırım. Oldum olası küçük çantalara sığamadım ben ama hep özendim o mini mini çantalara sığabilen kadınlara. Tabii ki benim dolabımda da bu çantalardan var ama itiraf ediyorum kullanmam gerektiği zaman oldukça zorlanıyorum.
Peki neydi benim bu çantalarla derdim? Neyi sığdıramıyorum o küçük çantalara ya da ağzına kadar neyle dolu benim bu çantalar? Dedim ya herhangi bir acil durumda kullanılabilecek her şeyi bir kit halinde hazır bulundurmam gerektiğine inandım hep. Islak mendil, kağıt mendil, diş fırçası-macunu (minik boylardan), ayna, sakız, minik bir iğne-iplik ( gülmeyin dünyanın bin türlü hali var ama değil mi 🙂 ) olmazsa olmazım eyelinerım, göz altı kapatıcım, rujum, kitabım, küçük bir not defterim, renkli bir kalem, kulaklığım… Galiba daha fazla sayamayacağım. İşin daha komik tarafı, bu benimle dalga geçen yakın arkadaşlarım yıllar içinde bu listedeki ürünlerle en az birkaç kere muhatap olmuştur.
Çantalarımın büyüklüğünden ve ağırlığından olsa gerek yıllar içerisinde sağ omzumun da bundan nasibini aldığını düşünüyorum. Çünkü sırt çantası olmadığı sürece ben çantaları sağ omzumda taşırım. Ah o sağ omzumun dili olsa da konuşsa…
Peki ne olurdu bunların bazıları çantamda olmasa? En kötü başkasından isterdim ihtiyaç duyarsam. Ya da çoğu markete girip alabileceğim şeyler. Ama yok. Ben her zaman her duruma karşı hazırlıklı olmalıydım. 10 adım sonrasını hesaplayıp, kontrolüm dışında kalabilecek konuları minimize etmeliydim. Varsın olsun çantalar büyüsün, ağırlaşsın, omuzlar yavaş yavaş çöksün. Aman ben kontrolü elden bırakmak gibi bir hataya düşmeyeyim.
Hayatımızda birçok konu var, aynı boyutu küçülmeyen ve bize yük olan çantalarımız gibi. Her ihtimali düşünerek attığımız kontrolcü adımlar, kimi zaman atamadığımız adımlar, başkalarının yerine yüklendiğimiz sorumluluklar, kafamızda her ihtimale karşı beklettiğimiz düşünce ve duygular.
Çıktığımız yolda her ihtimale karşı hazırlıklı olmasak en kötü ne olur? Biraz kontrolü elden bırakmayı denesek? Yardım isteyebiliriz mesela en basitinden. Ya da deneyimlerimizle bizim için en çok ihtiyacımız olanları öğrenmiş olur, diğerlerini yavaşça olduğu yere bırakırız. Geri kalanlarla yolumuza devam ederiz.
Benim son aylarda kendimle ilgili en çok çalıştığım alanlardan biri burası oldu diyebilirim. Çünkü fark ettim ki haddinden fazla düşünce ve görev yüklüyorum bu şekilde kendime, sırf kontrolü elden bırakmamak için. Kendimi aşıp başkalarının yerine aldığım sorumluluklar, sırf bir şeyler yanlış gitmesin diye kafamda kurduğum bin bir çeşit senaryo için çözüm bulma çabalarım… Hangi önlemi almaya çalışırsam çalışayım birçok şeyin benim kontrolüm dışında geliştiğini anlamam ve kapanış 🙂 Ve sonuç omzuma yük olan büyük çantalarım ve kafama sığdıramadığım binlerce düşünce. Artık ne zaman ki bana yük olan bir şeyi fark ediyorum, kafamda görünmez bir süzgeçten geçirip öyle devam ediyorum yoluma. Zorlanıyor muyum? Fazlasıyla. Ama biliyorum bunu yaparken zorlanmazsam, daha sonra boşuna belki yıllarca taşıdığım yüklerle daha fazla yorulacağım.
Gelin, bir daha gözden geçirelim çantalarımızı. Silkeleyelim şöyle bir güzelce, dökülsün içinde ne var ne yok. Gereksiz her şeyi bir kenara koyalım, yolumuza sadece gerçekten ihtiyacımız olanlarla devam edelim. Yok yere yük etmeyelim biricik omuzlarımıza.
Sevgiyle kalın.
İlginizi çekebilir: Akışta kalmak, lafta kalmasın