Adım atmak için beklemeyin: Gelişim, ancak günlük pratiğe dahil olduğunda gerçekleşir
Eğer herhangi bir konuda kendini geliştirmek istiyorsan, o şeyi günlük hayatının içine pratiklerle sokmalısın. Bunun başka yolu yok, anladım.
Ne mi demek istiyorum? Hadi bir örnek üzerinden ilerleyelim.
Çevremdekilerle sohbetlerime istinaden dışarıdan asla böyle gözükmediğimi biliyorum ama aslında ben yeni insanların arasına girdiğimde oldukça çekingen bir tipim. Sessizimdir, ancak biri benimle konuşursa konuşurum, kendimi rahat hissedemem. Bu aslında tamamen özgüven eksikliğinden, öğrenmiş olduğum ve sorgulamadan hayatıma soktuğum kalıplardan kaynaklanan bir durumdu benim için. Derken bu durumdan sıkılmaya başladım. Sıkıcı ve sınırlayıcı geldi. Oldukça da korkak bence. Bir gün bu Gamze ile daha fazla yaşamak istemediğime karar verdim. Sınırlarım artık bana dar geliyordu, değişecektim. Ne yapabilirdim?
Öncelikle bu durumun sebeplerine indim size yukarda bahsettiğim: Özgüven eksikliği, öğrenilmiş kalıplar ve korku. Hepsine tek tek bakmaya başladım. Özgüven konusunda kendimle meditasyonlarımda ve bireysel seanslarda çalışmaya başladım. Kalıplara gelince o kalıpların aslında bana ait olmadığını; anneme ait olduğunu fark ettim. Bana ait olmayan öğrenilmişlikler neden benim hayatımı domine etsindi? Saçma geldi ve yerine iade ettim ve kocaman bir alan açılmış oldu zaten bana. Korku ise hayatımın her alanında kendini gösteren bir şeydi. Korktuğumda artık kendime hep aynı soruyu soruyorum: En kötü ne olabilir?
Ucunda ölüm yoksa neden korkuyorum? Rezil olmak, küçük düşmek miydi sorun? Eee? Ne olacaktı ki bunları da tecrübe etseydim? Bu gurur nedendi? İnsan değil miydik? Deneyimlemek için dünyada değil miydik? Hem bunların gerçekliği var mıydı? Sadece kafamdaki hikayelerden ibaret değil miydi korku? Belki de hiç düşündüğüm gibi kötü diye sıfatlandırdığım şeyler olmayacaktı? Denemeden asla bilemeyecektim, bilemeyiz.
Bir de en önemlisi cesaretin ne demek olduğunu öğrendim. Cesaret gözün kapalı dalmak değilmiş olaylara, durumlara. Korkmamak değilmiş. Cesaret aslında korkuna rağmen, korkmaya devam etmene rağmen adım atabilmekmiş. Bu bilgi bana çok yumuşak geldi ve çok hafifletti. Sizin de bunu ara ara kendinize hatırlatmanızı kesinlikle tavsiye ederim.
Tüm bunları anladıktan ve anlamlandırdıktan sonra sıra adım atmaya geldi, harekete geçmeye. Hareket etmeden sadece düşünerek hiçbir şeyin olmadığını da son iki senedir yaşadığım tecrübelerle çok iyi anladım!
Ve bir gün girdiğim yeni ve müsait bir ortamda yanımda oturan kıza: “Selam! Gamze ben. Yalnız mı geldin?” dedim. Düşündüğüm kadar korkunç olmadı bu cümleyi kurmak benim için, adım atmadan önce içimde olan şeyleri kısmen çözdüğüm için. Sonra ise kızla arkadaş olduk, epey tatlı sohbet ettik. Aferin dedim kendime. Kocaman aferini hemen verdim! Dünya için küçük ama benim için büyük bir adımdı. Ben kutlanmayacaktım da kim kutlanacaktı?
Başka bir gün yine benim ilk cümleyi kurduğum biriyle arkadaş olup çok keyifli sohbete daldık. Yine kocaman bir aferini verdim hemen kendime!
O an; yani ilk cümleyi edeceğim an hiçbir şey düşünmüyordum. Sadece cümleyi ağzımdan çıkarıyordum ki zaten tüm amacım buydu ve aslında o anda amacımı tamamlamış bile oluyordum. Daha fazlasında değildi gözüm. Kendi kendime meydan okuyordum ve başarıyordum işte! Sohbetin sonrası akmış, akmamış, karşımdaki benimle ilgilenmiş, ilgilenmemiş hiç umursamıyordum! Amacım birine ilk cümleyi kurmaktı ve beceriyordum sonunda. Bu arada, ilgilenilmemeyi de göze alıyordum. Kişisel almama durumunu da kendi içimde pratik ediyorum. Zorluyor beni zaman zaman ama yine de korkuma rağmen cesareti seçiyorum ve bana çok iyi geliyor.
Kaldı ki karşımdaki insanlar da en az benim kadar korkuları olan insanlar değil miydi? Öyleydi. Çünkü korku güzellik, statü, cinsiyet; hiçbir şey dinlemiyor. İnsana dair. Ben adım atmayı öğrendim. Daha doğrusu öğreniyorum. Artık korkum beni değil, ben korkumu yönetiyorum. Bu konuda kararlıyım.
Kaldı ki bu Gamze’yi de daha çok sevdim; daha hafif ve daha neşeli.
Bu arada şu gerçeği de unutmayalım: Hangimiz yüzmeyi denize ilk girdiğinde öğrendi sanki? Cevap veriyorum: Hiçbirimiz. Yüze yüze, pratik ede ede iyileşmedik mi? Kendimizi bu şekilde geliştirmedik mi? Boğulurum diye korktuk belki, belki estetik olarak iyi görünmediğimizi düşündük ama her şeye rağmen yüzmeyi öğrenmeyi seçtik cesaretle ve başardık! Bence bu, hayattaki her konuda böyle.
Kendinden memnun olmadığın her ne ise, onu al tam da hayatının ortasına.
Al karşına ve konuş enine boyuna. Korkularını, çekincelerini, sebeplerini.
Sonra da adım at. O adımların büyük olması hiç gerekmiyor. Minik minik adımlar. Verdiğim örnekte belki konuşmak değil de belki gülümseye başlamaktan bahsediyorum bir adım olarak. Bu sana bağlı tamamen. Ve bir de en önemlisi; kendine aferin demeyi asla ama asla unutma!
Başarılar! Sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Başkalarının onayına ihtiyacınız yok: Siz, size yetersiniz