adidas energy boost ile bir koşu deneyimi: Yeni ilişkide ilk gün
Geçtiğimiz Cumartesi niyetim Belgrad Ormanı’nda koşmaktı ama yataktan kalkıp da perdeyi açınca değiştiriverdim kararımı. Hava çok güzeldi; deniz görmeli, yosun kokusunu içime çekmeliydim. Kısacası, Anadolu Yakası’nın nimetlerinden faydalanmak için ideal bir gündü.
Hafif bir kahvaltının ardından ayağıma geçirdim adidas energy boost’u ve atıverdim kendimi sahile. Gideceğim mesafeyi kestiremiyordum, çünkü ayağımdaki ayakkabı ile ilk kez koşacaktık birlikte. Belki de 2 km bile kat edemeyecek, arabaya geri dönüp, yedekte tuttuğum diğer ayakkabımı giyecektim. Koşanlar bilir, böyle şeyler yaşanıyor zaman zaman. Mağazada denediğimizde pek rahat ediyoruz da koşmaya başlayınca neden o modeli tercih ettiğimizi sorgulamaya başlıyoruz. Bu ayakkabının iyi ya da kötü olmasıyla değil, ayak yapımıza uygun olmamasıyla alakalı bir durum. Her ayakkabı herkese iyi gelmiyor. Kiminin “Ayakkabıyı hiç hissetmedim bile.” dediği modelde başka birinin hissettikleri bini aşabiliyor 🙂
Teknolojisi, malzemesi bir yana adidas energy boost’ta beni ilk cezbeden rengi oldu. Ayağımdaki o renk, ekstra bir enerjiyi simgeliyordu sanki. Evet, seviyorum maviyi.
Süreyya Plajı’ndan hareket ettim ve dediğim gibi nerede duracağımı bilmiyordum. Yanımda biricik koşu arkadaşımla ilerlemeye başladık. İlginçmiş bu BOOST teknolojisi; dışarıdan bakıldığında sanki ayakkabının tabanı straforla kaplıymış gibi gözüküyor; yani yumuşak olduğu varsayımına kapılmanız olası. Ayağınıza geçirdiğinizde de o yumuşaklığı hissediyorsunuz ama dayanıklılığı hakkında en ufak bir kuşku bile olmuyor kafanızda.
Asfaltta başlayan adımlar betondan, çimenden, tartandan geçerek devam etti yoluna. Özellikle farklı zeminleri denedim ayakkabının uyumunu tam olarak deneyimleyebilmek için ve hiçbirinde de rahatsızlık hissetmedim. Caddebostan’ı geçtik, ilerlemeye devam ettik. Sabah şöyle bir araştırmıştım ; ‘neymiş bu teknoloji’ diye. BOOST’taki yastıklama sistemi, harcanan enerjiyi geri dönüştürerek performansınızı artıracak şekilde tekrar size kazandırıyormuş anladığım kadarıyla. Bu aslında çok da tarif edilebilecek bir şey değil, deneyince fark ediyorsunuz.
Bir de ayağın üstünü saran Techfit teknolojisinden bahsediliyordu okuduğum yazıda ve ayağım ayakkabıya girer girmez anladım ne demek istediklerini. Bağcığın olduğu kısım sımsıkı bir şekilde sardı ayağımı ve bir süre sonra ayakkabının sadece tabanını hissettiğimi fark ettim.
Ben tüm bunları düşünürken Kadıköy’e varmıştık bile. Arada deniz olmasa karşıya da geçer, Boğaz kıyısında ilerlerdik muhtemelen ama geri döndük mecburen. O gün bir yarı maratonu tamamlamış, hatta biraz geçmiştik.
Sonuç olarak; ayakkabımdan memnun kaldım, daha çok koşarız biz. Ne de olsa yeni başlıyoruz ilişkiye, biraz daha vakit geçirelim, alışalım bakalım birbirimize; bir sonraki buluşmalarda daha da kaynaşacağımızdan eminim.
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.