Açtım kollarımı, yüreğimi; bekliyorum yeni yıl seni!
Yine bir yeni yıl arifesi… Benim için kendime döndüğüm, geçen bir seneyi en çok düşündüğüm zamanlardan biri. Eylül doğumlu olduğumdan aslında bu süreç hep doğum günümle başlar, yeni yıl ile de iyice şahlanır. Zaten nasıl şahlanmasın? Her yerde yeni yıl temalı haberler; interneti her açtığımızda ise hediye seçeneklerinden, kutlama mekanlarına kadar önerilerin ardı arkası kesilmez. “Haydi yeni yıla hazırlan, yoksa ben karışmam” der gibi. Bense bu dış bombardımanlardan sıyrılıp, içimde neler var ona bakma çabasındayım yine!
Geçtiğimiz koskoca bir sene, bana nelerin önemini hatırlattı diyorum kendime. En başta “sağlık” uzatıyor başını. Hakikaten de “Her şeyin başı sağlık” sözünü bol bol söylediğim bir sene oluyor 2017. Özellikle son çeyrekte bir bayram günü, hayatta her şey pamuk ipliğine bağlı dediğimiz bir olay geçiyor başımızdan. Çok şükür bizi teğet geçiyor ama yaşadığımız her anın ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyor ve sevdiklerimize sıkı sıkı sarılarak geçirdiğimiz zamanın büyüsünü yüceltiyor.
Sağlık ile açıyoruz ya bir kez kapıyı, bu sefer “Ben seni bir daha yoklamaya geldim” diyor. Kolay kolay hasta olmayan ben, grip oldum ama geçer diyorum. Fakat bu sefer o kadar kolay geçmiyor; neredeyse 2 aydan uzun bir hasta, bir iyi… Yatak döşek moduna sokuyor beni. Bayağı inatlaşıyorum; “Doktora gitmeyeceğim, ilaç içmeyeceğim, ben seni yeneceğim” diye. Gripten başka irili ufaklı, çok şükür hiçbiri çok mühim olmayan, hastalıklar birer birer sıraya giriyor. Başta yoruluyorum. Yeri geliyor, sinirimden ağlarken buluyorum kendimi. Sonra diyorum ki; ben savaş gibi algıladıkça hastalık da çıkarıyor kılıçlarını. “Bu sefer de böyle olacakmış, napayım” kabullenişine geçmeye çalışıyorum. Ve o zaman görüyorum ki, o da barışmaya başlıyor benimle.
Hastalıkların aslında birer iyi niyet elçisi olduğunu düşünmeye başlıyorum, hastalıklar unuttuklarımızı hatırlatmak için çıkıyorlar karşımıza genelde. Artık sağlıklı günlerime daha çok şükrediyorum. Vücuduma daha özenli bakmam gerektiğini fark ediyorum. Hepimiz evimizi temiz, düzenli, bakımlı tutmak için çaba harcarken; biricik evimiz “bedenimize” o kadar iyi davranmıyoruz sanki!
Sizleri bilmem ama ben bazı dönemler çok sağlıklı beslenip, güzel güzel spor yapıyorum. Sonrasında (özellikle de yaz ayları) vur patlasın, çal oynasın moduna geçiyorum. Uzun yaz günleri; deniz, kum, güneş, gezmeler derken ipin ucunu kaçırıyorum. Bu sene farklı mı oldu? Ah keşke! Temmuz ayına kadar süper sağlıklı beslenen ben, 2017’nin geri kalanında öbür uca yelken açıyorum. Durum böyle olunca yılsonu kapanış raporu; verilmeyi bekleyen kilolar, başlanacak sağlıklı yaşam hareketleri ve spora gidilecek haftalar olarak karşımda duruyor. Neyse ki onlardan hiç korkmuyorum!
Bedenimize bakmak mühim; hepimiz dışarıdan hoş görünmek istiyoruz, iltifat alınca mutlu oluyoruz. Hele günümüzde kameranın yönü hep bizlere dönük olunca; bolca süslenme, allanma pullanma ihtiyacına giriyoruz. Sağlıklı yaşamak, fit olmak, güzel giyinmek, bakımlı olmak bunların hiçbirinde sorun yok; aksine kendimize ve çevremize önem verdiğimizi gösteriyor. Ama sanki biraz dışımıza ve dışarıya gereğinden fazla önem verip, asıl olan içimizi göz ardı mı ediyoruz?
Benim abartılı bulduğum durum artık filtresiz yaşanmayan hayatlar oluyor sanırım. No make-up ama aslında pür makyaj kadınlar, sporu başka bir statü sembolüne çevirenler… Ne bileyim baklavası olmadan gayet mutlu mesut yaşayanların ya da uçan kaçan pilates pozu olmayanların gözüne sokarcasına; işte siz eziksiniz, ben değilim tadında paylaşımlar…
İnsan sınırlarını zorlayınca, daha önce yapmadığı bir şeyi yapınca, ilerleme kaydedince mutlu oluyor ve belki de bu anları sevdikleriyle paylaşmak istiyor. Buradaki içsel motivasyonun ne olduğu, sanırım asıl önemli olan. “Bakın ben ne yaptım?” gösterişi için mi yaşıyorsun, yoksa kendin için iyi bir şey yapmaya mı çalışıyorsun?
Ben son birkaç senedir, daha çok kendime iyi gelen şeyleri yapma peşindeyim. Eskiden ilk indirim, son indirim, yeni sezon diye mağaza mağaza gezen ben; artık bir şey alırken “Buna gerçekten ihtiyacım var mı?” diye soruyorum. Dolabımda zamanında aldığım ama artık giymediğim her şeyi, ihtiyacı olanlarla buluşturuyorum. Fazlalıklardan kurtulmak, sadeleşmek insanı nasıl da hafifletiyor artık farkındayım.
Eşyaya harcayacağım kaynağı, katılmak istediğim bir kursa ayırmayı tercih ediyorum. Hiç olmadığı kadar çok tiyatroya gidiyorum, sevdiğim konserleri kaçırmamaya çalışıyorum. Arkadaşlarımla, ailemle keyifle yaşayacağımız anlar yaratmaya çabalıyorum; daha az dışarıda yemek yiyip, daha çok evde vakit geçiriyorum.
Sadece sevdiklerimle keyifli anlar yaratma peşinde değilim. Kendimle baş başa güzel zaman geçirmeye başlıyorum. Tek başına olmanın da bana iyi geldiğini fark ediyorum. Sahile inip yürüyorum, kitabımı alıp okuyorum; en sevdiklerimden biri de tekrardan yazıyorum!
“Yazı yazmak” içimdekileri satırlara dökmek; bazen başkalarıyla paylaşmak, bazense sadece kendime saklamak… Çok konuşmayı sevdiğim gibi, çok ve uzun uzun yazmaya da bayılırım ben. Çocukluğumdan beri günlüklere, mektuplara, kartlara, maillere yazmışım da yazmışım. Bazen de çıktığım yolları anlatmışım satırlarımla. Bu yüzden 2017 benim için çok kıymetli bir sene aslında. Zaman zaman bahane bulduğum, elime almayı ertelediğim kalem- kağıt artık hep başucumda!
Bana her zaman iyi gelen, sağlığım ve imkanım olduğu sürece hep yapmak istediğim; “yola çıkmak”. Yollar ile birlikte yeni hikayelere ortak oluyorum; farklı gözlerle bakmaya başladığımı, yaşadığımı hissediyorum! Bu sene de bu yüzden sürekli kampanya peşinde koştuğum, yeri geldi ucuz bilet için alarm kurduğum bir sene oldu. Ama iyi ki de öyle oldu! Birçok gidilmemiş yer, birçok denenmemiş tat, birçok yeni an biriktirdim; hem kendimle, hem de sevdiklerimle.
Mış gibi yapmalar ise hiçbir zaman bana göre olmadı; kendimi ait hissetmediğim ortamlarda, yerini beğenmeyen çiçek gibi soldum ben. İşte bu yüzden artık kimin yanında mutluysam, kimin yanında rahat içimi açabiliyorsam oralardayım. Zaman bana geçirilen yıllardansa; paylaşımın yoğunluğunun, aynı dilden konuşmanın, benzer hisleri paylaşmanın önemli olduğunu gösterdi sanırım. Yıllardır süren bazı can ciğer dostluklarım biterken, hiç hesapta olmayan başkaları dahil oldu hayat yolculuğuma. Eskisiyle yenisiyle, çok sık görüşebildiğimle pek nadir kavuşabildiğimle, aynı mahallede yaşadığımla dünyanın öbür ucuna uzandığımla… Bütün dostlarım, iyi ki’lerimdi yine 2017’de!
Bu sene benim için biricik. Benzer yollardan yürüsek de, benzer maceralara atılsak da bugüne kadar yollarımız kesişmemiş; demek ki kısmet! Bizi buluşturacak rastlantılar ve dostlar olması; şans! Sadece birinin gözlerinin içine bakmakla kalmayan; aynı yöne bakabildiğin, derdini paylaşabildiğin, aklından geçeni söze gerek kalmadan anlayabilen, hem sevincini hem üzüntünü hep konuşabildiğin, kalbini tümüyle açabildiğin yol arkadaşını bulmak ise; şükür! “Geç olsun, yeter ki güç olmasın!” ise hep kulaklarda küpe! Nazar değmesin, tü tü tü!
Gelelim mi artık 2017’nin final değerlendirmesine? Bu yıla dair her şeyi önüme döktüğümde, neler çıkıyor karşıma? Bugüne kadar çok liste yapmışım; içerisinden hala yapılmayı bekleyen çok hedef var. Ama listelerimin bazıları da ete kemiğe bürünmüş; gönlümden geçenlerin, içten dilediklerimin birçoğu da benimle olmuş. Ne mutlu bana! Bu yüzden hayal kurmaya, çabalamaya devam!
Çabalarken, inandıklarımın peşinden koşarken bol bol düşmüşüm. Ama düşmek de normal, hazır hissettiğinde yeniden kalkıp başlamak kadar! Sen içini temiz tuttukça, kötülükler daha zor barınıyor etrafında. Güzel olan da geç gibi gelse de bazen sana; tam zamanında tam karşına çıkıyor işte!
Gecesiyle gündüzüyle, soğuğuyla sıcağıyla, gözyaşlarıyla kahkahasıyla hep birlikte büyüdüğüm bir yıl olmuş yine. Çıktığım yollar beni kendime yaklaştırmış; dostlarım, ailem, sevdiklerim ise beni hep sıcacık çevrelemiş. Ne kadar şanslıyım ki, paylaştıkça çoğaldığımız nice anlar yaşamışız. Gözlerimin içi ışıl ışıl parıldamış! Masalsı bir yıl olmuş 2017; bazen kötü kalpli cadı, bazen kurt çıksa da yoluma; çok şükür hep mutlu sona bağlanmış.
2018 senden dileğim ise bol bol sağlık, huzur, anlayış, arayış, keşfediş, cesaret, aşk, ilham… Çıkılan yeni yollar, yazılan yeni satırlar, paylaşılan yeni hikayeler… Ben bir küçük Sino’yum; yine planlar yapacağım, listeler hazırlayacağım illaki! Ama biliyorum sen de 2018 olarak üzerine düşeni yapacaksın. Bana bol bol şu çok sevdiğim sözü hatırlatacaksın. “Hayat sen planlar yaparken başına gelenlerdir.” -John Lennon
Olsun varsın, ben zaten seni böyle sürprizlerinle seviyorum! Kocaman açtım kollarımı, yüreğimi… İyisiyle kötüsüyle, seninle kavuşacağım için çok heyecanlıyım. Tıpkı yeni yıl hediyesini merakla bekleyen, küçük bir kız çocuğu gibi… Haydi güzel gel, hoş gel yeni yıl!
Not: Sıcak şarap kokusunun sokakları sardığı, birbirinden renkli tezgahların dolup taştığı, çoluk çocuk, dede nine hep birlikte festival ruhunun paylaşıldığı, masalsı Colmar- Strasbourg- Basel Noel pazarları tatilimizden fotolar. (Aralık 2017)
İlginizi çekebilir: Sen hiç 10 gün susup kendinle baş başa kaldın mı?