X

Acıyı kabullenmemek: Yarına cesaretin var mı?

“Zor diyorsun. Zor olacak ki imtihan olsun.” -Mevlana Celaleddin Rumi

Tabii ki burada yazılı olduğundan çok daha derin düşünmeyi gerektiren bir konu. Acıyı kabullenmek dediğimizde “zaten başka ne yapabiliriz ki” diye düşünebiliriz de. Bu yazımda sizlerle bakmak istediğim şey; biz gerçekten acımızı kabullenebiliyor muyuz? Evet hayatımızda zor anlar olabiliyor, ve biz üzerini “kapatıp” geçiveriyoruz. Sonra ne oluyor düşünüyor muyuz? Örneğin biten bir ilişki ertesinde yeni bir ilişkiye başlıyoruz ve aynı sorunlar aynı konular tekrar gündeme geliyor veya bizler “aynı şekilde terk edileceğim” korkusu ile yani terk edilmek durumumun acısını örtüvermiş olduğumuz için bunu çoktan muhteşem “korku halimize” dönüştürmüş oluyoruz bile.

Peki acı gerçekten bu kadar “hissetmekten” kaçınılması gereken bir şey midir? Yani bizler her seferinde güneşli günlerde havanın muhteşemliğini seviyoruz, fakat yağmurlu günlerde o yağmurun olağanüstü güzelliği, yumuşaklığı ve temizliğini koklamaktan, belki yağmurun altında ıpıslak olmaktan kaçınıyoruz değil mi? Bu durumda bir bütünü de kaçırmaktayız. Bir acı yaşadığımız zaman, örneğin bir terk edilme, bir kayıp veya çok istediğimiz bir şeyin gerçekleşmemesi gibi, bu durumu sakinlikle kabul etmemiz, buna yol açan süreçleri incelememiz ve buradan ne öğrenebileceğimizi görmemiz gerekiyor. Bu basamakları gerçekleştirmediğimizde ve “egomuzun” o bitmeyen yangınları içinde “beni nasıl terk eder” veya “benim istediğim şey nasıl olmaz” veya “hayat bana her zaman böyle adaletsiz davranıyor” noktasında durduğumuzda aslında geçmişte yaşamaya devam ediyoruz… Değiştiremeyeceğimiz o güzelim geçmiş için bugünü kaybediyoruz ve işte bizler o içten bildiğimiz muhteşem yöntemimizle acımızı hissetmek ve kabul etmek yerine egomuz ile kapatıveriyoruz…

Hemen bir örnekle açıklamak istiyorum bunu. Evliliğimin bittiği dönemde o kadar yoğun bir acı içerisindeydim ki ne olduğunu, durumun aslında neden benim iyiliğime olduğunu göremeyecek kadar çok acı çekmekteydim. Bu acıyı kabullenebilmem “evet ben beni başka bir kadınla aldatmış bir aşk için üzülüyorum” diyebilmem epey zaman almıştı ki takdir edersiniz egomun o olağanüstü sınırları “buna mı üzüleceksin, üzüldüğün şey sana ne yaptı, o başka bir kadınla çok mutlu, sende bulamadığı her şey onda var” gibi bitmek bilmeyen cümlelerle kafamın içinde yankılanmaktaydı…

Ben acımı kabullenmedikçe acım daha da büyüdü. Bizler böyle zamanlarda adeta çocuklar gibiyiz. Biz nasıl acı çekiyorsak o diğer kişi de öyle acı çeksin isteriz ki benim verdiğim örnekte diğer kişi çoktan başka bir ilişkide bulunuyordu bile… Bu bizi daha da büyük bir ego girdabına sokar; biz acı çekeriz ama o diğeri hiç acı çekmemiştir. Ancak o da mutsuz olursa mutlu olacağımızı düşünebiliriz ki her ne durumda olursa oldun bir diğer insanın mutsuzluğu bizim “mutluluğumuz” olamaz…

Sonra ne oldu, evet itiraf ediyorum o yüzleşemediğim acımla günlerce yanlız kalarak, günlerce kitap okuyarak, günlerce aldatılmış olduğum gerçeğini kendi kendime tekrarlayarak yüzleştim. Hayatımda genel olarak hiç olmadığı kadar konuşmadığım, sessiz kaldığım ve en önemlisi cesaretle kendimle kaldığım zamanlardı…

Sonra anladım ki bu durumdan çıkışımın tek yolu yine benden geçmekte; kaybımı kabullendim ve artık hayatım bu noktadan sonra adeta “sıfır” değerine erişti. Asıl soru “benim ne istediğim” olmuştu. İşte bu nokta acıyı kabullenmekle gelen hayatımızdaki en önemli bakış açılarından bir tanesi. Bunu keşfettiğimde (ki bu ancak ne olursa olsun kabullenmekten geçer) ben “yarını” sormaya başlamıştım; yani geçmişin “beni aldattı, nerede yanlış yaptım, böyle olmasaydı nasıl olurdu” veya “bu bir ceza mı” gibi değiştiremeyeceğim o can-ım geçmişin hayaletlerinden sıyrılıp ilk defa “ben ne istiyorum” diyebilmiştim…

Bu yüzden acıyı kabullenmek aslında çok büyük cesaret isteyen bir durumdur. Hayat akışımızda hepimiz farklı farklı yollar yürümekteyiz, bazen ister istemez düşünebiliriz “neden ben bunları yaşıyorum” diye… Fakat kimse için tam olarak doğru veya tam olarak yanlış diye nitelendirebileceğimiz bir olay akışı bulunmuyor. Kendimizi yargılamak haksızlığa uğradığımızı düşünmek bizi yine egomuzun kucağında “kurban” psikolojisi ile geçmişte yaşamaya itmekten başka bir sonuca götürmeyecektir…

Bakın sevgili Krishnananda & Amana güzel eserleri İlişkilerin ABC’si ile bunu nasıl yorumluyor:

“…Bir yaranın kaynağına inmek çoğu kez zordur…Elbette ki panik ve terk edilmenin yoğunluğu her birimiz için farklı, ancak temelde aynı yolun yolcusuyuz. Bazılarımız üzerini kapatıp  göz ardı etmek ve yarayı telafi etmek için çeşitli yöntemler geliştirmiş olabilir, ancak hepimiz onu taşıyoruz. Kaçmak yerine hissetmek müthiş cesaret ister.

…Yara yeniden açıldığı zaman onunla yüzleşmeye ne kadar yatkın olursak atlatmak da o kadar kolay olur. Hayattaki beklentilerimiz bu yara ile baş etmeyi içermiyorsa başımız dertte demektir. Bu boşluğu hissetmemek için ilişkiyi kullanıyorsak, asla yürümeyecektir, ilişkiyi kendimizden kaçmak için kullanıyoruz.

…Yara açıldığında şiddetli anksiyete baş gösterebilir. Bazen, karanlık ve yalnızlık dipsiz kuyuya benzer ve delireceğimizden, intihar edeceğimizden korkarız. Depresyona girebilir, kendimizi fazlasıyla eleştirebiliriz ve genel bir olumsuzluk ile güven kaybı her anımızı karartır.

…Daha derinlere inerek uzak ya da yakın geçmişte sevdiğiniz birinin sizi terk ettiği veya öldüğü bir durumu anımsayın. O duyguların yüzeye çıkmasına izin verin. Kayıp acısını hissedin, o insanı bir daha asla yanı şekilde göremeyeceğinizi bilmenin kederini duyun. Bu hislerin orada olmasına izin verin. Onlara yer açın, acıya ve kayba izin verin.”

Hayatımızda karşımıza çok farklı acılar çıkabilir, fakat bizler kabullenmeyi erteledikçe, bunları ego ile örttükçe görmezden geldikçe aslında bu acıları büyütmekteyizdir. Her anımız muhteşem bir öğrenim sürecini gerçekleştirmek için bizlere yeni fırsatlar sunar. Acımızı kabul etmek muhteşem bir cesaret ister, arınmış olarak acımızı duyumsamak, kederi yaşamak ve sonrasında bunu çıkarımlara dönüştürebilmek ve yine tüm “cesaretimizle” yolumuza devam edebilmek…

Bu yüzden bugün bu yazımı okuyorsanız, siz hangi noktadasınız bakmanızı diliyorum; acılarınız ile yüzleşmeye hazır mısınız? Acınızı hissedebiliyor musunuz? Kayıplarınızı kabul ediyor musunuz? Hayatınızın içinden bir parça olan bu anları duyumsayabiliyor musunuz? Egonuzu silerek iyileşmek ve sadece geleceğe şu an kavramına odaklanmak üzere “nasıl olurdu” sorusunu geçip gidebiliyor musunuz?

Siz acınızı olduğu gibi kabullendiğinizde, tüm güzel akışa izin vermiş olacaksınız… Yolunuz açık olsun…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale